DİYARBAKIRIN GELİŞİ ŞEMDİNLİDEN BELLİYDİ VE VALİ(!) OSMAN BAYDEMİR ÜLKESİNİ-MİLLETİNİ KORUDU(!)
Mehmet Z. ÖZTÜRK
Geçtiğimiz yıl PKK terör örgütü başı terörist Abdullah Öcalan (yerli ve İngiliz avukatları aracılığı ile), KDP başkanı Mesut Barzani ve KYB başkanı ile ortak bir karara varmışlardı.
Bölgenin bu üç iblisinin kararı Türkiye, İran, Irak ve Suriye sınırlarının birleştiği topraklarda sözde "demokratik konfederalizm" oluşturmak ve bir Kürt devleti kurmak amacıyla bu ülkelerin toprakları içinde aynı anda "halk eylemselliği" adı altında örgüt jargonunda "serhildan" olarak ifade edilen "kalkışma (isyan) başlatmaktı.
PKK terör örgütü ve ülkedeki yasallaştırılmış uzantıları Hak-Par, DTP, DEHAP gibi kuruluşlar, Başbakanın "Kürt sorunu" ve "alt-üst kimlik" tanımlamasını Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yeni bir açılımı olarak kabul ederek bu tanımlamayı gecikmiş ama çok olumlu bir yaklaşım olduğunu açıklamıştı.
Terör örgütü bu yaklaşıma paralel olarak "siyasi hak" elde etmek için uygun fırsat doğduğunu ve Hak-Par, DEHAP ve DTP gibi siyasi yapılanmaların da PKK ile işbirliğini sürdürerek, 2005 bahar aylarından itibaren "Halkın Savunma Güçleri" (HPG) olarak bilinen örgütün yeni silahlı grubunun da desteği ile güçlü bir kitle hareketi başlatmayı hedeflediğini açıklamıştı.
Eylül 2005 tarihinden itibaren Hakkâri'den başlayarak devam eden patlama olayları 9 Kasım 2005'de son şeklini aldığında teröristlerin eylem sezonu biterken, terör örgütünün siyasi çıkışı başlıyordu. Bombalama süreci bu amaçla başlatılmış, 2005 terör sezonu 2006'ya bu yolla doğrudan bağlanarak devamında örgütün siyasi kazanımlarının Kürt mikro-milliyetçiliğinin kazanımına dönüşmesi hesaplanmıştı.
Şemdinli olaylarında Savcı Ferhat Sarıkaya, patlamaları bir şekilde TSK ve Devletin üzerine yükleme çabasına girip tutuklanan iki Astsubay ile Kara Kuvvetleri Komutanı'nı bir zincir kurgu üzerinde ve örgütsel bir amaç uğrunda zoraki birleştirmeye çalışmıştı.
Bu yaklaşım TSK'nin organik yapısı içinde zaten hiyerarşik bir hat üzerinde olan astsubay-subay-general ilişkisi, rütbeli personeller şahsında; TSK'nin rütbeler ve makamlar arasındaki yapısını ayrıştırmak, TSK temel dinamiklerini sarsarak TSK'nin ülke içi ve dışındaki otoritesini sarsmak ve vatandaş-asker ilişkisini güven ekseninden çıkartmak amacı güdülüyordu.
Oysa savcı Ferhat Sarıkaya Şemdinli olayları sonrasında Diyarbakırlı iş adamı Mehmet Ali Altındağ ile 5-6 ayrı telefon görüşmesi yaptığı askeri çevrelerde ciddi olarak tartışılan ve rahatsız edici bir iddia olmayı sürdürmektedir...
Bu gün Savcı Ferhat Sarıkaya'nın apar topar disiplin cezasına çarptırılması, hukukun "işlenen suç bir kez cezalandırılır" ilkesi arkasına sığınılarak suçlu esas cezasından uzak tutulmak isteniyor olabilir mi?
Ayrıca araştırıp görmek gerek, acaba gerçek çete Hakkâri, Yüksekova, Şemdinli belediye başkanları, Savcı Ferhat Sarıkaya, Kitap evi sahibi Seferi Yılmaz, Diyarbakırlı iş adamı Mehmet Ali Altındağ ve bu hatta yer alan bilinmeyen başka kişiler olabilir mi?
Önemli diğer bir husus yaşanan iddianame skandalı karşısında Genelkurmay Başkanı'nın yaptığı açıklama, standardı belli gazeteci-yazar çevresinde oldukça olumsuz karşılanmış ve bayağı ifadeler ile "Savcıvari" bir yaklaşımla Genelkurmay Başkanı şahsından hareketle TSK tekrar hedefe oturtulmak istenmiştir.
Bu gazetecilerin Şemdinli olaylarının esas failinin PKK terör örgütü ve terör örgütünü işbirlikçisi HADEP ve DTH vs. olduğunu bilmesine rağmen, bu yaklaşımlarının PKK terör yaklaşımı ile paralellik gösterdiği çok açık değil midir?
21 Mart tüm Türk dünyasında şölen havası içerisinde kutlanırken, ülkenin belli merkezlerinde terör örgütünün gösterisine dönüşen eylemleri sessiz, sedasız ve hatta korku içinde titreyerek seyretme hal ve tavrı devleti aciz konuma indirgememiş midir?
Bir hafta önce 21Mart terör örgütü gösterisi salt seyredildiği için, 14 teröristin ölmesi bahane edilip aynı şehri merkezleri örgüt tarafından savaş alanına dönüştürülmemiş midir?
Diyarbakır valisi kimlerdir kaç tanedir?
Bu ilin bir valisi devlet tarafından atanan "Avrupalıyım, Türkiyeliyim, Kürdüm" afişleri asan ve AB parlamenterlerini, başkanlarını ve AB'nin diğer muhtelif zevatını davet edip ağırlayan, bunlara burada soluk aldıran Efkan Ala'dır.
Diğer ise PKK terör örgüt tarafından sözde "Amed eyaleti" denen Diyarbakır ve çevresinin valisi ilan edilmiş olan ve ABD tarafından kısa geçmişte resmi olarak davet edilen Diyarbakır belediye başkanı Osman Baydemir'dir.
Hani şu ölen teröristleri geçtiğimiz yıl adeta devlet töreni(!) ile defnedip, ailelerini ziyaret eden belediye başkanı Osman Baydemir...
Şimdi bu belediye başkanına dikkat edelim, kim bilir, bir süre sonra Barzani veya Talabani gibi adam(!) diplomat(!) başkan(!) kimliğinde ülkemizi ziyaret etme cüreti gösterebilir...
Bu resmi hafızamıza iyice kaydedelim...
Sonuçta; Diyarbakır görüntülerinin aynısı Şemdinli olaylarında da sessiz-sedasız tarafımızdan seyredilmiştir?
Şemdinli olayları devam ederken Şemdinli Yüksekova ve Hakkâri belediye başkanları kürsüye çıkıp eylemselleştirilmiş kalabalığı dizginlemiştir de biz de sessiz-sedasız seyredip devlet nerede demişizdir?
Diyarbakır'da örgütün atadığı vali, devletin beslediği belediye başkanı olan Osman Baydemir"i sokaklarda kalabalığı sakinleştirerek evlerine gönderip "il güvenlik komutanı" gibi askerin karakollara gireceği sözünü veren biri olarak izliyoruz?
İzlemeye devam edelim(!)
Devletimize ve Milletimize hayırlı olsun...
Yorumlar