"T.C.'nin temeli kültürdür. "  

            K. Atatürk  

 

AKP iktidarının yeni bütçe tasarısında iki önemli başarısı oldu. Bunlardan beri ARGE (Araştırma Geliştirme)ye ayrılan fonların (TÜBİTAK'ın bütçesi) büyütülmesi öteki de Balkanlardaki Türk eserlerinin restore edilmesi.  

Başarısızlığı ise MİT bütçesinin küçültülmesi, küçük yatırımlarla yeniden özelleştirme kapsamındaki KİT'lerin faal duruma getirilmemesi, faiz dışı fazla siyasetine devam edilerek halktan alarak rantiyer sınıfa kaynak aktarılmaya devam edilmesi, dövizin değerini düşük tutarak ihracaatın engellenmesi, cari açıklarda patlama yaşanması, vasıtalı vergileri devamlı artırarak gelir dağılımını bozmaya devam etmesi, Merkez Bankası'nın anahtarı Başbakanın cebinde olur. Merkez Bankasını özerk kuruluş olarak kabul edip, para ve maliye politikası araçlarının birlikte kullanılmasında hükümetin kendi kendini iktidarsızlaştırması, Tarımda sübvansiyonları kaldırması, şeker, mısır, patates, fındık vs. gibi ürünlerde dış dayatmalara boyun eğerek teslimiyetçi politikalara devam etmesi, özelleştirme dayatmalarına dayanamayarak gelir getiren kuruluşları tasfiye etmeye devam etmesi, enerjide dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak radikal kararların alınamaması sayılabilir.  

Bugünkü makale konumuz hükümetin iktisad politikalarını değerlendirmek olmadığı için Balkanlardaki Türk eserlerinin restorasyon programı üzerinde konuşacağız. Tarihi eserler bir milletin coğrafyaya bastığı mülkiyet karinesidir. Tarihi eserler bir milletin medeniyet projelerinin ve vizyonunun büyüklüğünü gösterdiği gibi manevi misyonla hedeflerini de tayin eder. Aynı zamanda mukayeseli medeniyet tarihi yoluyla askeri, kültürel, iktisadi ve siyasi üstünlüğün sebeplerini de açıklar. Türk tarihi detaylı şekilde ele alındığında yalnız ve yalnız askeri ve stratejik üstünlüğe dayalı bir harp tarihi olmadığı aynı zamanda bir vizyon, bir teknolojik üstünlüğe dayalı medeniyet tarihi olduğu da anlaşılmaktadır. Atatürk'ün "Türk evladı ecdadını tanıdıkça kendinde daha büyük işleri yapacak azim ve kararlılığı bulacaktır" derken işte buna işaret ediyor.  

Tarihi eserlerin bir milletin mührü olması yanında bir vizyon teşkil etmesi Türk düşmanı kişi ve çevreler tarafından cami, medrese, tekke, imarethane, kervansaray gibi eserlerin miskinhane gericilik yuvaları olarak gösterilmesi, buralara karşı ilgisiz kalınmasına sebep olmuş bu da kendimize güvenimizi kaybetmemize ve yüz kızartıcı aşağılık duygusuna kapılmamıza sebep olmuştur. Bu durum Bulgaristan bağımsızlığa kavuştuktan sonra Sofya Belediye Başkanı'nın iki yıl boyunca tek icraatının ne kadar Türk eseri varsa onu yıkmak olduğunun bilinmemesi kadar yüz kızartıcıdır. Endülüs'ü Müslümanlardan alan İspanyolların İber Yarımadası'na sahip olmasının en temel sebebi, buldukları eski bir kiliseyi restore edip, hac yeri haline getirmeleri ve Hristiyanların akın akın İspanya'ya yeniden koşup yerleşmeleri ve geri dönmelerinden sonra olmuştur.  

(Bugünde Selçuk'ta, Antalya'da Meryem Ana evleri ve ziyaret yerleri tesis edilerek aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar.)  

Bu nedenle hem manevi mirasımıza sahip çıkmak hem de Atatürk'ün emrettiği istikamette ecdadımızın yaptığı büyük işleri araştırmak zorundayız. Afrika coğrafyasında; Fas'tan-Mısır'a, Tunus'tan-Sudan'a, Asya coğrafyasında İran'dan-Doğu Türkistan'a, Hindistan'dan-Sibirya'ya Avrupa'da Baltak Denizinden-Adriyatik Denizine kadar bütün alanı taramamız gerekiyor. Önümüzdeki yüzyılın bizim olmasını istiyorsak, bunu yapmaya mecburuz. Hatta İnkalarla, Kızılderililerle, Eskimolarla akrabalığımızın olup olmadığını kültürel ve dile dayalı bağlantılarımızı bile çözmek zorundayız.  

Günümüzde Çinlilerin iftiharla teşhir ettikleri Çin Seddi 7 bin km uzunluğunda muazzam bir eserdir. Bu eser Çinlilerle rekabet eden Türk kavimlerini durdurmak için inşaa edilmiştir. Bu derece büyük bir alana uzanan savunma duvarı son derece muazzam askeri stratejik harekâtların icra edildiğine işarettir.  

Zaten Orhun Anıtlarındaki ifadeler ve Orta Asya'daki diğer kültürel bulgular analiz edildiğinde millet şuuruna sahip muazzam bir medeniyetle karşılaşılmaktadır. Kaldı ki Turfan'daki "Karız Kanalları" bugün dahi kullanılan teknoloji harikası sulama sistemleridir. Tanrı dağı eteklerinden 110 metre derine inilerek kazılan bu tüneller 60 km uzakta yer sathına çıkacak şekilde inşa edilmiştir. Bugünkü teknolojiyle bile Bolu tüneli iki taraflı kazılırken tüneller karşılıklı denk gelmediği düşünülürse, ecdadımızın yaptığı sulama düzeninin değeri anlaşılabilir. Günümüze kadar yıkılmadan ayakta kalan Karız Kanalları o gün için 5000 km inşa edilmiş, su buharlaştırılmadan yerin altında, hiç bir pompaya ihtiyaç duymadan, sadece doğal eğimle akıtılmış, hayallere sığmayacak bir mühendislik harikası yaratılmıştır. Bu kanal sistemi kamu girişimciliğinin ve mühendislik (inşaat tekniği dahil) ve matematiği kapsayan yüksek bir başarı olduğu açıktır. Diyebiliriz ki o günkü şartlar içinde ay'a gitmekten daha müşkülatlı bir iş ve insan azim ve iradesinin en üst seviyede göstergesidir. (2500 seneden beri bu kanallar ayaktadır.)  

Selçuklu ve Osmanlı eserleri, yapılan gözlü-taş köprüler deprem, sel gibi doğa felaketlerine rağmen yüzyıllardan beri ayakta durmaktadır. İşte bütün bu tarihi eserler Türk'ün insanlık tarihine bıraktığı kutsal miras ve geleceği inşa edecek Türk gençlerine manevi misyondur.  

Yurtdışında kalmış, türbe, yatır, şehitlik, gazi ve şehit mezarları, mezarlıklar, camiler, mescitler, medreseler, hamamlar, saraylar, konaklar, köprüler, kervansaraylar, çeşmeler ecdadımızın bize bıraktığı vizyon ve hedeflerdir. Bunları unutarak yıkılmalarına seyirci kalarak tarihi mirasımıza sahip çıkamayız. Cemaatsiz de olsa, boşta kalsa camilerin restore edilmesi bir müddet sonra onu dolduracak cemaatin zuhuruna sebep olacaktır.  

Razgrad'daki maktul İbrahim Paşa Camii, Köstendildeki Fatih Kanuni Cami, Kosova'daki Sinan Paşa Camii, Gazi Mehmet Paşa Hamamı ve Selanik'teki Atatürk evi için restorasyon fonu ayrılması ve bunların yeniden ayağa kaldırılması her türlü övgüye layık bir çalışmadır.  

Bahçesaray (bugünkü adıyla Siferenpol)dan, Basra'ya Tahran'dan Urumçiye, Hindistan'dan (Taç Mahal dahil) Moskova'ya kadar çevre coğrafya taranmalı tarihi Türk eserleri (D. Beyazıt'taki İshak Paşa Sarayı dahil) bir plân dahilinde koruma altına alınmalı, özellikle birinci öncelikle Balkanlardaki Türk eserleri ayağı kaldırılmalı Türk mühürünün silinmesine müsaade edilmemelidir.  

O eserlerin cemaatsiz viran halde kalması hem onu yapan ustaların hemde ecdadımızın kemiklerini sızlatmaktadır. TSK'nin barış görevinde yeralan birliklerinin onarım ve resterasyonda gösterdikleri başarı her türlü övgünün üstündedir. Ayrıca TSK'nin yurt dışındaki şehitlikleri bugün dahi beklemesi, koruması ve kollaması aziz şehitlerimizin ruhuna rahmet yağdırmaktadır.  

Diyanet Vakfı'nın ve bir kısım gönüllü teşekküllerin Kırım ve Balkanlarda tarihi Türk mirasını canlandırmak için Kültür Bakanlığıyla birlikte bir envanter çalışması yaparak bir sıra dahilinde ve önümüzdeki 25 yılda bitirilmek şartıyla yukarıda saydığımız ecdat yadigarı tarihi mirasımızı onarması acil ihtiyaç haline gelmiştir. Türk'ün makus talihi buradan hareketle tersine döndürülecektir.