Geçenlerde gazetelerde Ali Balkaner'in bankasını batırmak ve dolandırıcılık suçundan 34 yıl hapis cezasına çarptırıldığını duyduk. Bugünlerde eski Devlet Bakanı Sn. Cavit Çağlar'ın da yargılandığı davadan 4 yıl hapis cezasına  çarptırıldığını öğrendik.

Gazetelere ve medyaya baktığımızda Yahya Demirel, Halis Toprak, Uzan Gurubu (Cem Uzan dahil), Çukurova Gurubu (Mehmet Emin Karamehmet), Garipoğlu, Kamuran Çörtük, Erol Evcil vs. vs. Daha ismini sayamayacağımız yüzlerce işadamımız tabikata uğradı. Haklarında dava açıldı. Cezaevlerine düştü, malları mülkleri müsadere edildi, icralara uğradı.

Medyayı takip ediyorsunuz. Haklarında dava açılan yüzlerce insanın mesnetsiz suçlarla suçlandığını görüyor, birde bakıyorsunuz aynı şahıslar beraat ediyor. Müesseselerin ve şahısların itibarıyla oynanıyor, işletmeler çökertiliyor. Ayakta kalan kuruluşlar değerlerinin onda biri, yüzde biri fiyatlara satılıyor. Aileler, müesseseler perişan ediliyor. Bu işten ülkemiz zarar görüyor. İktidarın getirdiği yeni icra iflas kanunu eskisinden farklı değil... Gene kişi ne alacağını tahsil edebiliyor, ne de makul şekilde borcunu ödeyebiliyor. Herhangi bir zamanda ticarette görülecek konjüktürel bir kriz karşısında hiç kimsenin teminatı yok. Herhangi bir işletmeye icralar gelmeye başladımı 5 milyar liralık borç 50 milyar liralık momentum meydana getiriyor. Normalde gelen icraların tahribat değerinin 10 misli 100 misli büyüklükteki firmalar patır patır batıyor. Çöken işletmeler birbir global sermayenin (finans çetelerinin) ağına düşerek milli sermaye vasfını kaybederek yabancıların eline geçiyor. Zaten mevcut AKP yönetimi devlet elindeki KİT'leri bir değer olarak görmediği gibi, birkaç on, yüz milyar değerindeki kurumları on paraya global sermayeye devrederek devleti zarar yükünden kurtarmak istediğini söylüyor(!)(?)

Sn. Maliye Bakanı özelleştirme kapsamında öncelikle kâr eden KİT'lerden başlayarak, kamu teşebbüsünün yüz akı kurumları babalar gibi satarak devleti zarardan kurtaracaklarını söylüyor. Adeta ülkemiz bir devir teslim işlemi, bir tapu dağıtım töreni yapıyor. Bu tören eski Türklerin potlaç törenlerinden farksız. Hiç olmazsa POTLAÇ TÖRENLERİNDE padişah, malını tebasına yağmalatırmış, bizimkiler kendi mallarını değil milletin malını yabancılara yağmalatıyor. (Yabancı sermaye gelecekmiş?) Bu hadiseyi 28 Şubat'ta yaşadık. Devlet özbeöz Anadolu sermayesini yeşil sermaye diye tasfiye etti. Ülkede global sermaye ile ortak durumunda olan TÜSİAD Gurubu ayakta kaldı. Şuan TÜSİAD Gurubu iki arada bir derede kalmış durumda. Ortak olduğu Global Sermayenin telkinlerine göre hareket etse; Türk halkının çıkarlarına ters düşüyor. Halkın çıkarlarını korusa; bu defada Global Sermaye kendilerini ortada bırakacak. Uzanların, Balkanerlerin akıbetine düşecekler. Onlarında durumu zor.

Evet Türkiye'de birşey yanlış ve ters yapılıyor. Muhakkak ki Özal'ın "Benim memurum işini bilir" sözünden sonra kamu görevlilerinden başlamak üzere bir takım tefessühler başlamış olabilir. Ancak halk bir havuzda yüzen balıklara benzer.. Kapakları açarsanız balıkların hayatta kalmasını bekleyemezsiniz. 1994-1999 ve 2001'de üç kez kriz olmuştur. Türkiye GSMH son krizde 208 milyar dolardan 148 milyar dolara gerilemiştir. Hesabını eski düzene göre yapmış iş adamlarının bu yükün altından kalkması beklenemez. Dünyanın her yerinde kriz dönemlerinden sonra ferahlatıcı ekonomik ve adli programlar uygulanmıştır. Bu her yerde böyledir. 1929 Amerikan İktisadi buhranından sonra onbinlerce işletme batmış veya iflas etmiş, yüzlerce insan intihar etmiştir.

Hiçbir müteşebbis zarar etmedikten sonra kimseye zarar vermek istemez. Tabiki bir takım karektersiz insanlar çıkabilir. Ancak havuzun yarı suyunu boşalttıktan sonra, siz o havuzda aynı miktar balık yaşamaya devam etsin diyorsanız; ya hesap bilmiyorsunuz yada hayal kuruyorsunuz demektir.

Hesap açık; GSMH 208 milyar dolardan 148 milyar dolara düşerse her işletme üçte bir oranında geriler. Bu gerilemeden herkes ve her kurum nasibini alır. Devlet vergi toplayamaz, mütahitlere hak edişlerini ödeyemez. Çark dönmez. Tanıdığım bir mütahit arkadaş çeklerini ödemediği için hapse düşmüştü. Niye ödeyemedin dedim?

Dedi ki X Belediyesinden 80 milyar lira alacağım vardı. Parayı ödemediler. Bana arsa teklif ettiler. Arsayı alıpta kime satacaktım? Alsam bile arsanın kıymeti krizden sonra o kadar düştü ki borçlarımın üçtebirini bile ödemiyordu. Alıpta ne yapacaktım, kaldıki  çeklerin vadesi gelmişti.

Yazılmaya başlamalarıyla ceza almam arasında 3 aylık bir mesafe oldu... Kendimi hapiste buldum.

Muhakkak ki suç işleyenler, halkın malını ve parasını çalan çırpan iş adamları, hırsızlar dolandırıcılar her dönemde oldu.. Fakat son on-onbeş yıldaki kötü yönetimden doğan kayıplar hiçbir hırsızlıkla anlatılamayacak kadar ağır ve tahripkâr olmuştur.

Bunun faturası da en az 40-50 yıldan beri sanayici ve iş adamı olarak ün yapmış milli burjuvaziye çıkartılmıştır. Yanlış olmuştur. Bizce Balkaner'e 34 yıl hapis cezası veren hakim önüne gelen dosyaya ve elde mevcut kanunlara göre haklıdır. Ancak içinde yaşanılan konjonktür ve kriz ortamında ayakta kalamayıp iflas eden iş adamına suçu bilerek ve isteyerek işledin diyip, buna sebep olan siyasi karar mercilerini görmemezlikten gelmek yanlıştır. Türkiye'nin GSMH'ı 208 milyar dolardan 148 milyar dolara düşerken Türkiye'den bir sıcak para çıkışı olmuştur. (208-148 =60) Bu miktar kimilerine göre 65 milyar dolar civarındadır. Esas suç buradadır.

Nasıl ki kıtlık olduğunda o zecri tedbirlerle yağmacılığı önleyemezseniz. Kriz anında da ayakta kalma mücadelesinde birçok işletme beka için yasa dışına düşerek suçlu konumuna girebilir.

Bizce; müteşebbis sınıfı kolayca harcama hatası Türkiye'nin muassır medeniyeti yakalama hamlesini sekteye uğratabilir. İnsanımızın medeni cesareti dahil atılım ruhunu köreltebilir. Burada da global oyunların ve oyuncuların tuzağına düşebiliriz. Global çetelere ve global sermayeye karşı milli burjuvazi milli mücadele ruhu ile desteklenmeli affedilmeli, itibarları iade edilerek yemin ettirilmeli çalışmaya başlamaları sağlanmalıdır.