Güçlü olan daima kendi barışını dikte eder. Başkalarının icazetine dayalı barış hiçbir zaman hiç bir yerde başarılı olamamıştır. Barış daima kuvvetler dengesinin bir sonucudur. Siz kuvvetliyseniz size kimse saldıramaz. Esasen siz kuvvetliyseniz, siz saldırgan olsanızda size saldırmak cesaret ister. Taraflar stratejik denge kurmadan silahları bırakarak hiçbir zaman barışı başaramazlar. Silah üstünlüğü İsrail'de, gayesi "vaad edilmiş, topraklara sahip olmak iken; stratejik ve ideolojik dengeyi nasıl ve ne şekilde kuracaksınız? Kaldıki bu plânı gerçekleştirmek üzere GOP denilen ve Amerikayı da içine alan (Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi) uzun vadeli bir programla İslâm coğrafyasına saldırmaya karar vermişlerdir. Bu ortamda Arafat tam barış yapacakken imzalamamakla fırsatı kaçırdı derseniz sizin analiz seviyeniz sıfır değil eksi on bile olamaz.

İsrail 2 yıldan beri Filistin liderliğini imha ederek tabandan sürdürülen mücadeleye tavandan lidersiz bırakma konsepti ile birlikte yürütmektedir. Önde gelen bütün liderler ya zehirlendi, ya suikaste uğradı veya hapsedildi. Şeyh Yasir, Abdulaziz Rantisi, Mervan Barguti v.s sayılabilir. İsrail Batı Şeria ve Gazze'de tüm dünyanın gözünün içine bakarak sıcak takip operasyonu ve saldırılar yapıyor. Likud cephesi kafasına koyduğu herkesi öldürüyor, tutukluyor, asıyor, kesiyor, evini başına yıkıyor. Dur diyen yok.

Amerikan Başkanı Bush daha Arafat ölmeden onun için ruhu şad olsun demesi gösteriyor ki Arafat zehirlendi. Zaten Hamas İsrail zehirledi diyor. (Ölüm şekli de bu görüşü doğrular mahiyette olmuştur.) Kan düzensizliği dendi, 13 gün boyunca hastalığına teşhis konulamadı. Amerikan Likud cephesinin oyuncağı olan bu Başkan Arafat'ın zehirlemesine onay verdi. Zaten İsrail'in yürüttüğü suikast politikasıda Amerika'nın onayı ile yapılmaktadır. (Size karşı yapıldığında terörizm, siz yaptığınızda terörizme karşı mücadele oluyor.) Bu yüzden Şaron, Arafat'ı terörist şef ilan etti.

İsrail Adalet Bakanı Yosef Lapid, Arafat'ın ölümü üzerine şunları söyledi; El Kaide'nin başıydı. Dünyanın Arafat'tan kurtulması sevindiricidir."

Bizce Arafat vatanını sevmesi suç sayılan bir liderdir. Yahudilerin şerri yüzünden kimse hastanede ziyaretine bile gidemedi. Fransız Cumhurbaşkanı Chirac dışında kendisini ziyaret eden olmadı. Evet sembol gitti halk ve dava geride kaldı. Filistin topraklarının siyonist işgalden kurtulmasını hedef alan ulusal bağımsızlık ve mücadele hareketi devam edecek mi, ondan sonra sönüp gidecek mi? Acaba Arafat bir milleti vareden adam mıydı?, değil miydi? Filistin halkının bağrından yeni Şeyh Yasinler, Abdulaziz Rantisiler, Arafat'lar çıkacak mı?, çıkmayacak mı?

Esas sorular bunlardır. İsrail'e göre Arafat'ın ölümü onun şahsında temerküz etmiş olan birleştiriciliği ortadan kaldırabilir. FKÖ öncesi döneme geri dönülebilir. Her aşiret, her köy, her örgüt ayrı bir baş çekebilir. Siyasi birlik zaafa uğrayabilir. Filistin direnişi parça parça yenilgiye uğratılabilir. Şaron daha fazla taviz vermeden sorunu terk taraflı bir kararla çözmeye çalışır. Esas düşünce esas anafikir budur. Bizce Arafat'ın öldürülmesi enine boyuna düşünülmüş uzun soluklu bir karardır. Aslında her türlü şiddeti kullanarak gücünün sonuna gelmiş Şaronizmin son kozudur. Biz İstikbal Harbimizden biliyoruz ki Büyük Atatürk milli birliği sağlamadan (iç cephede birlik) dış cephede stratejik taarruza başlayamamıştır. Sakarya Muharabesine kadar içeride birlik tesis edilemediği ve gayretler teksif edilemediği için geri çekilme ve hazırlık safhası uzun sürmüştür. Gene Atatürk parça bürçük Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini tek çatı altında birleştirerek TBMM'ni kurmuş ferdi ve parça börçük gayretler, siyasi ve askeri hüvviyet kazanarak hedefe teksif edilmiştir. Arafat'ın Filistin'de kurduğu devlet bir siyasi şuur ve birlik duygusu oluşturmuş askeri ve siyasi bütünlüğün temelleri atılmıştır. İsrail'in defalarca Filistin direnişini bölme gayretine rağmen birlik duygusu parçalanamamıştır. Hatta bunlardan en tehlikelisi olan HAMAS yoluyla FKÖ'yu bölme gayreti (İsrail kendi kontrolünde daha radikal ve mücadeleci bir örgüt kurmuş, bu örgütünde kontrolünü daha sonra kaybetmiş, kendisinin başına bela olmuştur.) başarılı olmamıştır. İsrail'in arzu ettiği iç çatışma senaryoları gerçekleşebilir mi? Örgütler arasına nifak sokulabilir mi? Daha iyi bir istihbaratla parçalanmış Filistin liderliği zaafa uğratılabilir mi? Bundan sonra ortaya çıkacak karizmatik karekterdeki Filistin liderleri kurumsallaşmış İsrail suikast politikalarıyla ortadan kaldırılarak Filistin'de liderlik zaafiyeti genelleştirilebilir mi? Bunlar gündemde olacaktır. Arafat'ın vasiyetine rağmen cenazesinin Doğu Kudüs'e değil de Ramallah'ta toprağa verilmesi dahi gösteriyor ki yeni Filistin liderleri İsrail'le uzlaşmacı yol izleyeceklerdir. İsrail'in güvenlik duvarı aracılığıyla başlattığı Filistin halkını ekonomik ve sosyal olarak bölme tecrid etme politikaları, liderlere yönelik suikast politikaları olarak da devam edecek. Amerika ile birleştirilmiş Likud cephesi saldırıları tüm İslam coğrafyasında genelleştirilecek devam edecektir. Sırada İran var. Türkiye'nin de hedefe alındığı açık seçik belli olmuştur. Türkiye'yi uyutmak ve zaafa düşürmek için AB yolundaki Amerikan desteği artarak devam edecektir. Ne kadar erken uyanır ve harekete geçersek o kadar az zayiatla kurtuluruz. Uyumaya devam edersek, ilelebet uyanmayacak şekilde uyutuluruz. Mesele Filistin meselesi olmaktan çıkmış, Türkiye'nin ilerden korunması meselesine dönüşmüştür.