Hiç unutmam. Bir gün cami çıkışı bitkin ve yorgun olduğu her halinden belli olan bir gençle karşılaştık. Biraz sohbet ettikten sonra kendisine sordum: “Hayattan beklentin ne?”

“Hayat mı dedin” deyip biraz düşündükten sonra tereddüt etmeden kesin bir ifadeyle: "Hayattan da insanlardan da hiç bir beklentim yok” diye cevap verdi.  Konuşmak istemeyen, çok soru sorulmasına rahatsız olan bu gencin belli ki sıkıntısı vardı. Sıkıntısına çare olur muyum diye son bir soru daha sordum: “İnsanları sevmiyorsun galiba?”   “Sen ne diyon hoca, hoca ben kendimi sevmiyorum ki insanları seveyim” deyince üzüldüm. “Ben kendimi bile sevemiyorum ki..” sözü o gencin ızdırabını, biz büyüklerin çaresizliğini gözler önüne sermesi açısından yeterde artar.

 

Caminin avlusunda sızıp kalan başka bir yavrumuzun çaresizliğini  de unutmak mümkün değil.

Bunun gibi çok acı örnekler var maalesef.

Uyuşturucu maddelerden medet uman, günü birlik ve “özgürce” yaşamayı çözüm gören,  bir sonraki gününün ne olacağını kestiremeyen, karanlıklar içerisinde bocalayan bu gençler  bizim evlatlarımız.

Büyük büyük adamların çare arayan böyle gençlere karşı hiç bir şey yapamaması/ yapmaması toplumun kanayan başka bir yarası.

 

Ağacı bile kökünden kopartırsanız kurumaya mahkûm etmiş olursunuz.

Bugün benliğini kaybetmiş, özünü, özelini unutmuş, değerlerinden uzaklaşmış gençlik arayış içerisinde, tutunacak dal, sığınacak liman arıyor.

Evet, hayat boşluğu kabul etmiyor. Siz boşluğunuzu size ait değerlerle doldurmazsanız orayı farklı mihraklar kendi emellerine hizmet edecek fikir, inanç ve ideolojilerle dolduruyor.

Neticede bayrağına düşman, vatanına hainlik yapan, inancına yabancı gençler yetişiyor.

Ruhu yorgun manevî buhran yaşayan bu evlatlarımızın sessiz çığlıklarını iliklerine kadar hisseden ne yapabilirim diye kafasını yoranlarda yok değil elhamdülillah.

Bunlardan birisi var ki o da Kayseri valisi Sayın Gökmen Çiçek. Çiçek’in ve gönüllü KAYDEM( Kayseri Değerler Eğitim Koordinasyon Merkezi) ekibinin  yaptığı  çalışmalar takdirle karşılanıyor.

 Bizzat valiliğin riyasetinde birçok kurumun da sponsorluğunu üstlendiği ‘Erdemlerimizle Varız sloganıyla yola çıkılarak kurulan ERVA Spor Okulları bu alanda Kayseri'de çok önemli misyon üstlenmiş durumda.

Gençlerin en fazla ilgili duyduğu sporla bu işe başlanılması tesadüfi değil bizzat düşünülerek  karar verilmiş bir şey. Çünkü eğitim işi özel  gayret ve beceri gerektiren bir iştir. Gençlerin  en fazla ilgili duyduğu alandan başlanılmalı. Onları motive etmek, istek ve arzularını kamçılamak bununla mümkündür. Öğretim; eğitimle birlikte olur, öğrenilenin pratikte karşılığı sağlanırsa da başarı elde edilir. Aksi halde her bilgi zihinde yük halini alır, taşıyanlara da hamallık düşer.

Bugün eğitim ve öğretimde zirve yapmış kariyer sahibi, eski tabirle, mürekkep yalamış ancak vatan millet ve bayrak sevgisinden  mahrum  dinine, geçmişine düşman kesilen bir çok insanın olması, temelde bu manevi boşluğun doldurulmamış olmasındandır.   

Şunu unutmamalı ki; değerlerinden beslenmeyen  başarı asla bizim başarımız değildir.

Milli ve manevi değerlerimizi esas alan her branşta spor faaliyeti sürdüren  ERVA Spor   Okullarında  uzman kişiler tarafından değerler eğitim dersleri verilmekte. 

Sporla enerjilerini atan, manevî eğitimle rahatlayan gençler daha verimli ve motive olmuş bir şekilde birçok başarılar elde ediyor.

 

Âcizane bu erdemli projede öğrencilerin derslerine girmek benim içinde farklı bir deneyim oldu. Çok güzel şeylere şahit oldum. Şunu anladım ki değerler eğitimi sadece kürsüden hitabet şeklinde değil, bizzat o gençlerimizin kalplerine dokunarak oluyor. 

Sayın valimizin bizzat üzerinde durmamızı istediği şey; Hz. Muhammed'in örnek hayatını gençlere anlatmamız.

Evet, hayatın her alanında O’nun örnekliğine ihtiyacımız var. Çünkü o yegane örnek ve eşi olmayan bir muallimdir.

O’nun eğitim modeli başarının sırlarını içinde barındırıyor. Bir dedenin, babanın ve evladın O’nun hayatından alması gereken çok dersler var: Bir eş nasıl olmalı, aile yuvası nasıl kurulmalı; huzur ve saadetin tuğlaları nasıl döşenmeli onun hayatından öğreniyoruz.

  Devlet başkanı, bir ordunun başında ki kumandan başarı elde etmek istiyorsa onun hayatını okusun. Bir işçi, bir işveren; her kesimden insan, bu ülke için katma değer sağlamak istiyor; dünya ve ahret saadetini temin etmek istiyorsa onun mesajlarına ve örnek hayatına kulak versin.   




Gönüllülük esasına dayanan ERVA projesinin  ana felsefesini: "Sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz; kolaylaştırınız zorlaştırmayınız", nebevî uyarısı oluşturmaktadır.

 Hz. Muhammed’in Hz. Aişeye: “Allah beni sıkıntı verip zorlaştırıcı olarak göndermedi. Beni ancak kolaylaştırıcı bir öğretmen olarak gönderdi” uyarısı bugün her öğreticinin dikkate alması gereken konudur.

 

Bir gün öğrencilere Peygamberimizde spor yapmış ve teşvik etmiş dediğimde çocukların yüzündeki gülümseme ve memnuniyet görmeğe değerdi.

Hz. Muhammed'in ok atma, güreş tutma, binicilik, yüzme gibi sporlarla bizzat ilgilendiğini,  zaman zaman Hz. Aişe annemizle koşu yarışına girdiğini öğrenen gençler “öyle mi hocam, biz bunun duymamıştık diye hayretlerini ifade ediyorlar.

Çocukları sporda yarıştırıp birinci olana devesinin sırtında Medine’yi gezdirerek ödül veren bir Peygamberi anlatmalıyız onlara.

Allah Resulü, bir çocuğa birisinin bahçesinde hurma ağaçlarını taşladığını görünce azarlamak ve kınamak yerine tatlı bir adayla ‘Niye taşlıyorsun yavrum’ sorusunu sormuş ‘Karnım aç, onun için’ cevabını alınca da ‘Yere düşenleri al, karnını doyur’  deyip sonra “Allah’ım sen bu yavrumuzun karnını doyur” diye dua etmiştir. İşte bunu anlatmalıyız.

Gençler hangi alanda olursa olsun yaptıkları işlerle ilgili referanslarını kendi değerlerinden almak istiyorlar, bunu gördüm.

İslâm dini hayat  nizamıdır, her alanda ilerlemeyi emreder. Okumayı, okuduğunu pratiğe dökmeyi, sosyal hayatı düzenlemeyi, kargaşayı önlemeyi emreder. Çalışmayı, ilerlemeyi tavsiye ederken boş  işlerle uğraşmayı zaman israfı olarak belirtir.

Biz ise yıllarca İslam’ı sadece namazdan, oruçtan ibaret gördük; Şunu yapma Allah seni yakar, Allah çarpar, cehenneme atar, diye genç dimağların belleğine yakan ve ceza veren bir Allah inancı yerleştirdik.

Hâlbuki Allah merhametlilerin en merhametlisidir. Günah işleyip tövbe edenin tövbesini kabul ediyor. Dua edenin duasına icabet edeceğini bildiriyor  ve alemlere rahmet diye nitelendirdiği bir muallim olan Hz. Muhammed'i göndererek bizleri ser sefil, çaresiz bırakmıyor.   

Bize düşen O’nu en güzel bir şekilde anlatmak ve gençlerimize sevdirmek… Tabi ki bunu her Müslüman ferdi planda gücünün ölçüsünde zaten yapmalı. Lakin yetkili ve etkili insanların bu sorumluluğu üzerlerinde hissetmeleri daha bir önem arz etmektedir. Kayseri Valisinin bu projesi  bütün yöneticilere örnek olmalı, her ilde yaygınlaşmalı.

Hani insana hastalanmadan önce tedbirli olmasını öğreteceksiniz. Çünkü bu daha masrafsız ve maliyeti az olan bir yöntemdir. Bunun gibi evlatlarımız için de suça bulaşmadan önce  önleyici tedbirler almalı.

Suça bulaşmış, kötü alışkanlıklar edinmiş, zihni, beyni yıkanmış bir genci eski hâline döndürmek çok daha zordur.

Bir  yönetici bulunduğu bölgede  ne kadar emniyet tedbirlerini artırırsa artırsın insanların kalplerine dokunmadıktan sonra başarı elde edemez. Polisiye tedbirler ahlaksızlığı bir yere kadar önlerken Allah ve ahiret inancı ölünceye kadar o insanı frenler, kötülüğe ve suça bulaşmasının önüne geçer. Aynı şekilde bir mülki idare amir  kurumlarında ki yolsuzluğu talimat ve emirlerle ne kadar önlemeye çalışırsa çalışsın, insanların kalbine inanç, hak hukuk, kamu malının önemi bilincini yerleştirmezse  yine başarı elde edemez.

Komşuda yangın varsa bana ne deme lüksümüz yoktur, gemi su alıyorsa  yolculuğun sefasını süremezsiniz.

Kısaca ve özet olarak; Sayın valimiz Gökmen Çiçek’in öncülük ettiği “Erdemlerimizle Varız” sloganıyla yola çıkılan bu proje için karınca misali bende varım demeye,  bu seferberliği her ile her beldede yaymaya hazır mısınız?

Haydi evlatlarımız ve geleceğiniz için bunu yapalım!