2005 yılı bütçe tasarısı TBMM'ne sunuldu. Büyüklükler şöyle:  

            2004 yılı tahmini           2005 yılı tasarısı  

GSMH (katrilyon TL) 424,1   480,9  

GSMH (milyar $)         293,3   298,4  

Büyüme %       10,0     5,0  

Deflatör           8,1       8,0  

TEFE (yıl sonu %)       13,5     8,0  

TÜFE (yıl sonu %)       10,0     8,0  

İhracaat milyar $          62,0     71,0  

İthalat   95,5     104,0  

 

Bütçe harcamalarının Milli Gelire Oranı 2001 = % 45,6 2002 = 42,3, 2003= 39,4, 2004= 33,6, 2005 = 32,3  

Bütçe açıklarının Milli Gelire Oranı 2001 = % 16,5 2002 = % 14,0, 2002 = % 11,3, 2004= % 8,0, 2005 = % 6,0 olarak öngörülmüştür.  

Bu iki tablo birlikte düşünüldüğünde devletin GSMH içindeki payı son 5 yılda mütemadiyen azalarak %50 lerden %30 lara yani GSMH'ın üçte birine düşmüştür. Bütçe açıklarının Milli Gelire Oranında nominal düşüşü, bütçenin ekonomi içindeki genel payı ile orantılı olarak düşünüldüğünde henüz denk bütçe hedefine ulaşılamadığı görülmektedir. Kaldı ki faiz ödemeleri kalemindeki; 2001'de 41,0 katrilyon olan faiz ödemesi, 2005'de 56,4 katrilyon'a çıkmıştır. Bu rakkam bir önceki yıldan (58,5 katrilyon) her ne kadar küçükse de, bütçe üzerindeki faiz baskısının devam ettiğini göstermektedir. Kaldı ki faiz ödemelerindeki çok cüzzi azalmaya rağmen sosyal güvenlik kurumları açıklarının hızlanarak arttığı görülmekte toplam ekonomi üzerindeki faiz + transfer ödemesi açıklarının baskısı önlenemez bir şekilde arttığı ve 3 yıllık AKP İktidarı döneminde kalıcı tedbirler alınamadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar yukarıdaki tabloya bakıldığında 2004 yılında %10 civarında bir büyümenin gerçekleşeceği anlaşılmışsa da bu büyümenin mal üreten kesimlerde ve yatırımlardan kaynaklanmadığı, düşük döviz kuruna bağlı olarak artan ithalat nedeniyle dışsal bir büyüme olduğu bunun içinde elindekini üçe-beşe katlamak için yurda gelen sıcak para akımından kaynaklandığı görülmektedir. Nitekim 2004 yılı için Vergi gelirleri 100,479 katrilyon öngörülmüşken 2005 bütçesinde bu rakkam 118,950 katrilyondur. Buradaki artış %18,4 olup halbuki deflatör % 8,0 öngörülmüştür. Yani fiyatlar %8 artarken vergi gelirlerinin %18,4 artması demek, dar gelirlilerin kemer sıkmaya devam edeceğini göstermektedir.  

Devletin tarımda desteklemeye sınırlı ölçüde destek olacağı "KİT"lerin görev zararlarını karşılamayacağı, KİT'lerde sermaye artırımına gitmeyeceğini, hatta yatırım yapmayacağını göstermektedir. Bütün bunlar devletin yatırımcı ve üretici olarak ekonomiden gittikçe çekildiğini, devletin yeni iş ve istihdam alanlarını açmayacağını, özelleştirme kapsamına alınmış KİT'lerin atıl vaziyette bekletileceğini göstermektedir. Ayrıca düşük döviz kuru politikası nedeniyle cari açığın zaptedilmez ölçülerde büyüyeceği anlaşılmaktadır. Nitekim 2004 yılı için öngörülen ihracat 62 milyar dolar, ithalat 95,5 milyar dolardır. Yani açık 33,5 milyar dolar olup bu açık işçi döviz gelirleri ve turizm gelirleriyle kapatılamayacak boyutlardadır. Oluşan açık, kısa ve uzun dönem sermaye hareketleri olmadan kapatılamayacak kadar büyüktür. 2005 bütçesinde öngörülen 104 milyar dolar ithalat ve 71 milyar dolarlık ihracat rakamları ile öngörülen 33 milyar dolarlık viyabilite açığı bu rakkamlarda zapt edilemeyecek, daha yüksek gerçekleşecektir. Dövizin AB'den gün alma beklentisiyle düşük tutulması dengeli ihracaat için, iç üretim fazlasının gerçekleşmemiş olması, müzakkere tarihi alınacağı gerekçesiyle yabancı sermayenin koşarak geleceği beklentisi spekülatif iktisadi beklentiler olarak Türk iktisad tarihine geçecektir. Aynı beklenti Gümrük Birliği'ne girerken de yaşanmış, neticesi fos çıkmıştı. Özet olarak; AKP'nin hazırladığı 2005 bütçesi de geçen dönemde hazırladığı bütçeler gibi halkın beklentilerini karşılamayacak, IMF ve rantiyer sınıfın çıkarlarına hizmet edecek, krize düşmeye hazır zayıf bir yapıyı sürdürmeye devam edecektir.