Ben ne dedim ki şimdi diye bir sorgulama mutlaka yapmışsınızdır içinizde. Bazen olur bu, bilhassa duyarlı insanlarda. Anlatmak istediğinizi doğru kelimelerle ifade edemeyebilişiniz veya o kelimeleri sarfederken ki ses tonunuz ve mimikleriniz tamamıyla farklı bir şekilde anlaşılmanıza sebebiyet vermiş olabilir. Havanın sıcaklığı veya midenizdeki şişkinliğin verdiği rahatsız edici durum bile etki etmiş olabilir sarfettiginiz sözlerin anlam bütünlüğüne ve ifadesine...

Ben mesela; Kimine göre anlaşılmaz bir insanım, kimine göre çok katı. Bazen pintiyim, bazen alabildiğine bonkör. Çok zaman programlı hareket etmeti severim ama zaman olur kimisi de "Ne rahat adamsın" der... Ne hiçbiri benim, ne de hepsi!

Bazen içimizden geldiği gibi davranırız, konuşuruz, anlatırız ya aslında en güzelidir bu. Hesapsız ve kurgusuz. Bunun bazen değil daimi olmasıdır aslında doğal olan. Elbette ki boş konuşmak değil kastım. Yalnız önceden düşünülmüş ve uygulamaya konulmuş bir tavır belki o ana ters düşecek, akım derken tokum diyeceksiniz! Yada karşındakine öyle gelecek... Plansız hareket edin de demek istemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Mutlaka olaylara, duruma karşı bir fikriniz ve elbette tepkiniz olmalı. Yalnız azıcık flexible yani esnek olmak karakterinizden bir şey eksiltmez merak etmeyin. Aksine size çok daha fazla karakter katacaktır bu değişim. Konuşmadan önce dinlemek ve anlamak çok önemli. Siz dinlerken karşınızdaki kendini değerli hissedecektir. Çünkü her birey farkedilmek, varlığını ifade etmek ister. Sokaktaki kedi, köpek, kuş, ağaç, çiçek, hepsinin bu dünyada bir yeri ve gereği vardır ve siz onu anlamamakta, anlatmaya çalıştığını dinlememekte ısrar ederseniz ortak yaşamdan birisi çekilmek durumunda kalır. Bugün çekilen ağaç olur, yarın kimbilir belki sen...! Karşınızdakine kendisini değerli hissettirmek önemli. Değer gören insan sizin söyleyeceklerinize de değer verir. Katı olmayın, çevrenize bilhassa kendinize. Tartışmalar anlamadan, dinlemeden fikrimizi beyan ettiğimiz için oluyor aslında. Çünkü kimse karşısındakinin fikrine doğruluk payı vermeden, öğrenmeye bile tenezzül etmeden hemen kendi "katii, değişmez, değiştirilemez" gördüğü fikirlerini boca ediyor önünüze.

İletişim kurmak yerine beyanda bulunup gidiyoruz. Bu yüzden de malesef ayrışıyoruz. Zenginliğimizi sağlayacak çeşitliliğimizi görmezden gelip tek düze bir hayata, fikre hapsediyoruz kendimizi. Oysa neler değişmedi ki dünyada varoluşundan beri.. Bunca biyolojik çeşitlilik, bunca doğal seleksiyon. Dağlar ovaya, ovalar uçsuz bucaksız çöllere dönmedi mi!? Dinazorlar ölmedi mi! Göller kurumadı, denizler çekilmedi mi! Ve özellikle de insanların fikir ve düşüncelerini hesaba kattığınızda, her nekadar bilimsel gerçeklere dayandırılsa ve yahut dini inançlara bağlansa; Değişimin varlığını inkar edebilir misiniz! Ateşe tapan insanın Allah'a yönelmesi kadar radikal bir değişimin, bir zaman sonra hiçbir şeye tapmayacak noktaya evrilmesi de elbette ihtimal dahilindedir. Olağan veya olasılık dışı diye düşündüğümüz pek çok şey tam tersi bir vaziyette hayatımızın içinde yer edebiliyor zaman içerisinde, üstelik hiç şaşırtmadan. Zaman öyle bir uyduruyor ki bizi akışına, her değişimi hayatın olağan akışı içerisinde cuk diye oturtuyor gediğine.

Size doğru gelen, "Asla" diye prensip edindiğiniz konuların başkalarının "Asla"sı olma ihtimali her zaman imkan dahilindedir. Söyleyeceğimiz sözlerin karşımızdakini incitebileceğini bilmek kendini bilmektir. Kendini bilen, söyleyeceği sözü bilir.

Yalancı mıyım?