Şimdiye kadar görmediğimiz, yaşamadığımız olaylarla karşı karşıyayız. 2020 yılında Çin’den sadır olan ve tüm dünyanın başına bela olan, pandemi/covid tüm dünya düzenini altüst etti. Binlerce kişi hayatını kaybetti. Başta ABD olmak üzere, İngiltere’de, İtalya’da, İspanya’da, Fransa’da, ezcümle tüm gelişmiş ülkelerde sağlık sistemi, ekonomi ve sosyal yaşam ağır yara aldı. Toplumsal değerler, aile, arkadaş ilişkileri tahrip oldu. Bu vahim tabloyu hala yaşıyoruz. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 2021, belki de 2022’de yaşam düzelmeyecek. ABD ise Joe Biden’in işbaşına gelmesi, dünya düzenini ve uluslararası ilişkileri dikkate alınması gerekecek tarzda etkileyecek. 

Pandeminin yarattığı tüm olumsuzluklardan Türkiye’de nasibini aldı.  Ekonomi daraldı, ihracat, turizm gelirleri iyice azaldı, işsizlik, istihdam sorunları ön plana çıktı. Bütün bu olumsuzluklara rağmen ülkemiz, son yıllarda sağlık sektörüne yaptığı yatırımların isabeti, yeni tıp fakültelerinin, hemşire okullarının açılması sayesinde pandemi ile mücadelesini sürdürebildi. Sağlık alanında yatırımlar sürmeli, her vilayetimizde modern hastaneler, yeni tıp fakülteleri, hemşire okulları açılmalıdır. Türkiye’nin 500.000 doktora ve 1 milyon hemşire ve sağlık elemanına gereksinimi vardır. Bu vesile ile “Neden biz kendi aşımızı, kendimiz üretemiyoruz da, Çin’e, ona buna muhtacız.” Bunun altını çizmek istiyorum. Bu kadar ilaç firmalarımız, eczacılık fakültelerimiz var, neden Türk malı aşı yapamıyorlar... Evet, Türkiye’nin önünde olumsuz, hatta karanlık bir tablo mevcut. Ancak tüm bu kriz koşullarını, müsbete çevirerek, ülkemiz lehine neticeler çıkarabileceğimize inanıyorum.  

ABD’nin yeni Başkanı Biden, yeni bir dünya düzeninden, uluslararası platformda yeni işbirliğinden bahsediyor. Bunun ilk sonucu olarak, ABD Başkanı Trump’un hatasını düzelterek, Dünya Sağlık Teşkilatına, Dünya Çevre ve İklim Organizasyonuna geri döndü. Yeni dünya yaklaşımı iyi değerlendirilmelidir. Tecrübeli, değerli diplomat, büyükelçi arkadaşlarımızla konuşuyoruz. Özellikle, değerli kardeşim, Birleşmiş Milletlerin üst kademelerinde 33 yıl görev yapmış, Büyükelçi Dr. Üner Kırdar’ın, düşünce ve tekliflerini paylaşıyorum:

Bugün dünyada, pandemiye karşı beraber hareket etmeye ihtiyaç vardır. Kuruluşunun 75 yılını idrak eden Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun başında bugün kıymetli, bir Türk diplomat B.E.Volkan Bozkır bulunuyor. Birleşmiş Milletler, dünyada savaşları önlemek, barış ve güvenliği tesis etmek, dünya fertlerinin refah ve huzur içinde yaşaması için kuruldu. Bu asrın belası pandemi salgını da, bir savaş durumudur. Türkiye, B.M. Genel Kurul Başkanı olarak, Birleşmiş Milletler üyesi ülkeleri toplamalı, uluslararası solidariteyi sağlamak, salgınla birlikte mücadele etmek ‘Aşı’ ihtiyacı içinde olan ülkelere yardımcı olmak amacıyla diyalog temin etmelidir. Böyle bir yaklaşım, Türkiye’ye büyük itibar sağlayacaktır. Türkiye büyük düşünmeli ve büyük oynamalıdır. 

Şuanda, ne yazık ki, Türkiye’nin dış politikası açmazlar ve sorunlarla doludur. Katar ve Azerbaycan dışında dostumuz kalmamıştır. Türkiye, Suriye, Irak, Kıbrıs, Libya, Doğu Akdeniz, PKK, YPG, Ermenistan, S-400 sorunları ile karşı karşıyadır. En önemlisi, NATO ve diğer alanlarda müttefik olduğumuz, Türk-ABD ilişkileri, tarihin en bozuk, kötü dönemini yaşamaktadır. Bulunduğu coğrafi konum itibariyle Türkiye, çok güçlü, en ileri teknolojiye sahip Silahlı Kuvvetlere, geleceğini, güvenliğini dayandırmak mecburiyetindedir. ABD ile rap edemeyeceğimize göre, kötü olan ilişkilerimizi diplomasi kanalı ile çözümlemeliyiz. Türk Ordusu, ABD menşeili uçaklara, savaş gemilerine, denizaltılarına, araç ve teçhizata sahiptir, altını çizerek ifade edeyim ki, Özal tarafından Türkiye’de montajı yapılan ve Hava Kuvvetlerimizce başarı ile kullanılmakta olan F-16 uçakları, 33 yıldır eskimiş olup, Hava Kuvvetlerimizin en az 500 adet F-35 uçağına acilen ihtiyacı vardır. Ayrıca yeni fırkateyn ve muhriplere de gereksinim vardır. ABD ile ilişkileri daha da kötüye götürecek, tırmandıracak hareket ve konuşmalardan, her iki taraf da içtinap etmelidir. Rusya ile iyi ilişkiler içinde olmak doğrudur. Ancak, Rusya’ya ne kadar güvenilebilinir, bu husus değerlendirilmelidir...

Türkiye, ABD başta olmak üzere, önemli merkezlere, hariciyenin değerli, kariyer sahibi, gerçek hariciyeci olan insanlarını göndermiş, netice almıştır. Buradan hareketle, ABD/Washington Büyükelçiliğinin çok önemli olduğunu belirtmeliyim.... Tüm bu çalışmalarda, Dışişleri Bakanının rolü fevkalade önemlidir. Dışişleri Bakanı, daha üst makamı aydınlatmalı, yönlendirmeli, hatalardan korumalıdır. Birleşmiş Milletlerde, Türkiye’nin aktif rol alması, yukarıda önerilen toplantı ve solidariteye öncülük etmesi, Türkiye’nin dış ilişkilerine de olumlu katkı yapacaktır. Unutulmamalıdır ki, devletler arasında ebedi düşmanlıklar yoktur, ebedi menfaatler vardır. 

Tekraren ifade edeyim ki, akılcı, gerçekçi, Türkiye’nin âli çıkarlarına uygun, uzun vadeli rasyonel politika ve tutumlarla, krizli bu yeni dünya nizamını, fırsatlara dönüştürmek mümkündür. Türkiye, insan gücü, doğal kaynakları, 600 yıllık tarihten gelen kendine güveni ve gücü ile dünyanın yeni bir parıltı odağı olabilir...