DPT yılları, planlama teşkilatında, geceli gündüzlü çalışarak, 1970 yılından beri 1973-1977 yıllarını kapsayacak üçüncü beş yıllık kalkınma planını hazırlıyoruz. Sadece 3 plan değil, uzun vadeli perspektif planı da hazırlıyoruz. Planlama, Türkiye’nin 1995 yılında İtalya düzeyine erişmesini öngörüyor. DPT’nin sektörler, finansman, iktisadi, sosyal, koordinasyon planlama daireleri, projeler grubu, uzun vadeli planlar departmanındaki tüm uzmanlar, bizler, heyecan içinde bu hedeflere ulaşmak için neler yapılmalı, hangi projeler gerçekleştirilmeli, (Örneğin; 1995 yılında Türkiye’nin enerji ihtiyacı 300 milyar kwh olmalı), özetle, tüm projeler, programlar teker teker hesaplanıp, planlanıyor. Hükümetin önüne konuyor. Daha sonraki yıllarda, Özal bir başka planı/vizyonu ortaya koyuyor. 

İzmir İktisat Kongresi’nde, 1981, şöyle diyor; “Eğer 2000’li yılları iyi ve rasyonel biçimde değerlendirebilirsek, 21. yüzyıl Türkiye Yüzyılı olacak, 21 Yüzyıl Türk Asrı olacaktır.” diyor. İşte bu hedeften yola çıkarak, dünyanın en gelişmiş, ilk 10 ekonomisi arasına gireceğiz. Bu amaçla, ilk 10’a giren ülkelerin GSMH büyüklüklerine bakarak, 4 trilyon dolar GSMH, 1 trilyon dolar ihracat, 300 milyar dolar turizm geliri hedefini koyuyor. Bizim üzerimizde yer alan ülkeleri gelişme hızlarını, büyümelerini göz önüne alarak, bu büyüklüklere ulaşmak elzem oluyor. Atatürk’ün emirleri ile 17 Şubat 1923’te İzmir’de, İzmir İktisat Kongresi toplanıyor. Savaştan bitap, mahrumiyetler içinde, hiçbir şeyi kalmayan, üretemeyen, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin acil ihtiyaçları, iktisadi, sosyal gelişme hedefleri görüşülüyor, planlanıyor. Örneğin; sağlıkla, ülkeyi kasıp kavuran, bulaşıcı hastalıklardan kurtulmak amacıyla, her ilde memleket hastaneleri kuruluyor, aşı, ilaç enstitüleri hayata geçiriliyor. Sanayi, eğitim, sağlık, ulaştırma vs. politikaları, ülke öncelikleri, imkanları ön görülerek, planlanıyor. Mesela, Mensucat, Şeker Fabrikaları, Orman Çiftlikleri, Demiryolu ağları yapılıyor. Cumhuriyetin ilanından sonra, Türk toplumunu tepeden tırnağa inkişaf ettirecek, hayati devrimler, her sahada, tatbikata konuyor. Bütün bu inkılapların yaratıcısı, takipçisi, Büyük Atatürk’tür. 

Şimdi ise, 28 Ekim 2022 tarihinde, CB tarafından açıklanan, “Türkiye Yüzyılı” manifestosuna bakalım. 20 yılda yapılanları anlatıyor, Tamam, YSS, O.Gazi, Çanakkale köprüleri, hızlı trenler, yeni havaalanları, şehir hastaneleri, yeni otoyollar, duble yollar, Ovit, Zigana, Avrasya tünelleri, Yusufeli barajları, enerji santralleri vs. hepsi güzel, yerinde mega yatırımlar. Yılları heba edip, beklemektense, şimdi yapılmaları iyi oldu. Biz Türkiye’mize eser, hizmet verenleri başımızın tacı yapan zihniyetten geliyoruz. Ancak Özal’ın ifade ettikleri gibi, acaba 2000’li yıllar iyi değerlendirilebildi mi? Demokrasinin güçlendirilmesi, kuvvetler ayrılığı, hürriyetler, iktisadi, sosyal hayatta gelişmeler yeterli mi! Ülkenin mali kaynakları, büyüme hızı, refah devleti olabilme amacına ne ölçüde erişebildi? Özal’dan esinlenerek, “Türkiye Yüzyılı” diyorsunuz. Önümüzdeki dönemde ülke gerçek ve öncelikleri ile bağdaşan hangi projeleri, nasıl, hangi ölçek ve zamanda realize edeceksiniz... Bu hedeflere nasıl ulaşılacaktır? Plan ve programlarınız nedir? 1 trilyon dolar GSMH, 1 trilyon dolar ticaret hacmi (Ticaret hacmi diyor, oysa ihracat hedefi olmalıydı), bütün bunları yapacak örgütünüz nerede?

Birbirinden değerli, özenle seçilmiş, yetişmiş uzmanların bulunduğu Devlet Planlama Teşkilatı’nı kapattınız. İşte bu nedenle somut hedefleri içermeyen, “Türkiye Yüzyılı” sadece isim olarak kalıyor! Bu hadise bir vizyon, misyon sürecidir. Bu hadise vizyon sahibi, bilgili, deneyimli, devleti, özel sektörü iyi tanıyan, insan gücü, liderlik olayıdır. Cesaretin yanında vizyon, bilgi şarttır. Bu hadise, uzun vadede, planlama, makro hedeflere ulaşabilme, gerçekten Türkiye’yi bölgesinin ve dünyanın en güçlü, gelişmiş, refah devletlerinden birisi durumuna getirebilme sürecidir. 

Şurasını açıklıkla ifade edeyim ki, hadiseye siyaset gözlüğü ile bakmıyoruz. Sadece ve sadece milletimin, refah ve esenliğini düşünüyorum. Keşke “Türkiye Yüzyılı” ve “İkinci Yüzyıl” yaklaşımları tatmin edici olabilse!!!