Toplumun bir kısmı, diğer kısmından şikâyetçi; diğer kısmı da onlardan şikâyetçi.
Bir taraf, “Onlar bireysel çıkarları için kaygılanıyor ve ülkeye zarar veriyor” diyor, diğer taraf ise “Onlar dış güçlerin kurbanı oldular” diyor.
Bu bölünmenin zararını ise; ülkemiz ve milletimiz çekecek. Ülkeyi yönetenlerin bölünmeyi çağrıştırmalarına değil de, birleştirme temennilerine hasret kaldık.
Bu yaşananların gölgesinde tabii ki, 2014 Ocak döneminin cari açığı 4,8 milyar USD oldu.
Geçen yıl Ocak döneminde bu açık 5,8 milyar USD idi.
Bir önceki yıla göre azalma var. Ancak cari açığı karşılayamaz hale geldik.
Geçen yıl Ocak ayında 5,8 milyar USD açık vermiştik, ama aylık bazda 9,5 milyar USD kaynak bularak açığımızı fazlasıyla borçlanabilmiştik.
Bu yılın Ocak ayında ise vadeli döviz kredilerinden toplamda 3,1 milyar USD çıkış oldu.
Ocak ayında hem cari açık oluştu, hem de ülkeden döviz çıkışı oldu. Toplamda 8 milyar USD’nin karşılanması gerekiyor.
Şimdilik rezervlerimiz var; bu açığı Merkez Bankası rezervlerinden karşılayabildik.
Yukarıda bahsettiğimiz, ülke içindeki çıkar çatışmaları yabancı yatırımcının ülkeyi terk etmesine yol açmış görünüyor.
Bu çıkar çatışmaları da elbet sonlanacak, ülke şahlanacak ve bu krizin ardından tertemiz bir sayfa açılacaktır.
Unutmayalım ki, yokluğa göstereceğimiz tahammül kadar, varlığımız güçlenecektir.
Cari açığı kısaca hatırlayalım. Cari açık, ülkenin döviz gelirleri yani ihracat ve turizm gelirleri ile ithalat giderlerimiz arasındaki farktır.
Sağlıklı ekonomiler, ithalatlarını gitgide azaltır ve paralel olarak ihracatını artırır. Bu da cari fazlanın oluşmasını sağlar.
Cari açık var ise, sağlıklı bir ekonomiden söz etmek de doğru değildir.
2014 yılının Ocak ayında ithalatımız 400 milyar USD arttı. Çok yüksek bir artış.
Buna karşılık, ihracatımız 1 milyar USD arttı.
Oluşmuş diğer döviz ve turizm gelirlerine rağmen, ithalat ile ihracat arasında açılan uçurum, cari açığında doğmasına sebep oldu.
Ülke çıkarlarımız için hiç sorgusuz, döviz açığının azalması gerekir.
Bu açığı azaltmak için, hükümet tüketimi azaltmak durumunda kaldı.
Ülke olarak giderlerimizi, gelirlerimizle karşılayamadığımız gibi, fazladan da harcama yapıyoruz.
Bu durum uzun vadede kendi kendimizi yönetememe problemi de getirecektir. Ülkeye yatırım yapmış yada alacaklanmış kişilere, söz hakları doğabilir.
Cari açığımız oluştuğunda temel olarak iki yol izlenebilir: Ya varlıklarımızı satarız ya da ülke dışından borç bulmak zorunda kalırız.
Her ikisinde de yabancılara taviz vermek durumunda kaldığımız gibi, maliyetlerimiz de artar.
Başbakanımızın İzmir mitingi öncesinde, sosyal medyaya düşen videolar, vefat eden gençlerimiz için “o bizden”, “bu sizden” yakıştırmaları, halk bölünmesinin en belirgin ve acı göstergesidir.
Halk bölünmeleri sadece bireysel çıkarlar söz konusu olduğunda oluşur.
Ülke çıkarları halkı birleştiriken, bireysel çıkarlar halkı böler.
Ülke çıkarları için, birleşmeye kesinlikle ihtiyacımız var. Cari açık en önemli ekonomik sorunumuzdur ve ancak birlikte hareket edersek azalır.
“Batmadıkça, güneş doğmaz” denir... Türkiye’nin bu krizden daha güçlü çıkacağı da kesindir.
“Çanakkale geçilmez” olalı, 99 yıl oldu. 99 yıl önce tek vücut olarak vatanımızı savunan şehitlerimizin ruhları şad olsun.