Bir ABD düşünün, Ortadoğu’da ayaklanmalar sinsilesi yaşansın, ama sadece uzaktan seyretsin. Kesinlikle daha önce bunun herhangi bir örneği yok.
Irak’ta, Filistin’de, Libya’da, Kuveyt’te yani Ortadoğu’da sözde ayaklanma ya da siyasi karışıklıklarda hep oradaydı. Bayrağı en önde taşırdı, arkasındaki İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte. İyi de Suriye’de neden yok? Sadece seçim sürecine girmeleri mi, ABD’yi engelliyor? Tabii ki hayır!
Bu sayfalarda defalarca bahsettiğimiz gibi, artık ABD’nin para kaynakları yetmiyor. Gelirleri olmaz olur mu? Tabii ki var, neredeyse dünyanın tüm petrollerini onlar çıkartıyor ve dağıtıyor. Lakin, yaratılan bu finansal hortumun içinden çıkabilmeleri için, bu gelirleri bile yeterince güçlü bir dal değil.
Tutunacak ve bu  krizden çıkabilecek bir dal için, çeşitli senaryolar ürettiler. “Hep bana” politikası ile üretilen bu senaryolar, her seferinde hortumu daha da fazla güçlendirdi ve ABD daha da zayıfladı.
Bu senaryolar tabii ki para kaynakları olan, üretimleri ile dünyada haklı yer edinmiş, kapitalist ülkeler üzerine kuruldu. Bu senaryolar sayesinde de, Avrupa, Çin ve Japonya da finansal krize ortak edildi. ABD, sadece dünyanın ekolojisini değil, diğer ülkelerin ekonomilerini de tüketti.
Bugünlerde ise, Suriye sınırımıza sözde kaza ile bombalar düştü ve malesef bir çok vatandaşımızda vefat etti. Bu sınır ihlalinin herhangi bir şekilde açıklanılabilirliği yok.  
Vatan’ın ne demek olduğu iyi bilen, Vatan’sız kalmanın ne demek olabileceğini iyi bilen Türk Milleti, daha önce dışarıdan ülke topraklarına tehdit geldiğinde ne yaptıysa yine aynısı yapacaktır. Bunu kimse tartışamaz, geçmişimiz bu örneklerle dolu.
Ama bu haddeye nasıl geldiği? Bu bombaları gerçekte kimin attığı? Gerçek düşmanın kim olduğu? Bu Türkiye’nin toprak bütünlüğüne bir tehdit mi? Yoksa savaşa doğru ittirildik mi? soruları tabii ki tartışılacaktır. Öncelikli yapmamız gereken de, bu soruların cevaplarını doğru analiz etmek olacaktır.
-------------------------------------------------------------------------
Haberleri takip ederken en çok, ekonomi hakkında güzel haberleri duyabilmek için çaba sarfediyorum, bu sayfalarda güzel haberler de yorumlayabilmek için. ABD’de istihdam ile ilgili güzel bir haber var. ABD, eylül ayı işsizlik oranı 7,8 ile son dört yılın en düşük seviyesine indi. O da özellikle okulların açılmasıyla birlikte, dönemsel çalışan öğretmenlerin tekrar göreve başlaması ile aslında kendiliğinden oluşmuş bir durum olduğunu söyleyebiliriz.
İspanya’dan da bir habere dikkatinizi çekmek istiyorum. Çünkü dış tehdit almayan ülkelerde, halk’a yansıyanlar, katıksız, öz gerçeği yansıtmaktadır. İspanya’da halk, sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin desteği ile 57 kentte gösteri düzenledi. “Bu kriz’in faturasını biz ödemeyeceğiz” sloganları attılar. Bu önemli göstergenin ışığında baktığımızda, sihirli bir sopa değmez ise, -ki bu bir mucize olur- 2013 yılının büyük krizlere gebe olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz.
Finansal krizin yaşandığı ve yaşanacağı bu ortamlar, naktin değerini azaltırken, emtia’nın değerini arttırmaktadır. Emtiaya ve özellikle altın’a sıkı tutunmamız doğru bir tercih olacaktır.