Royal bank of Canada’nın stratejistleri, “G-10 ülkelerindeki merkez bankalarının, para birimlerini aşağıya çekme çabalarının arttığını” ifade ettiler. Daha önce Brezilya ve diğer gelişmekte olan ekonomiler de, ABD ve gelişmiş ekonomilerin para basmak kaydıyla, paralarını zayıflatma çabalarına girdikleri için şikayetçi olmuşlardı.
Tüm dünya ülkeleri ekonomik olarak zor durumda. Bu sebeple zengin ülkeler, paralarını zayıflatarak, ihracatlarını, üretimlerini arttırma çabalarına girmektedir. 2013 yılında gelişmekte olan ülkeleri bekleyen en büyük tehlikede budur. Çünkü uyku moduna geçmiş, teknolojileri ve kabiliyetleri çok yüksek ülkeler, ringlere geri döneceklerinin haberini veriyorlar.
Zengin ülkeler, üretimde uyku moduna geçerek, üretmeden finans kapitalizmi ile geçinirken, gelişmekte olan ülkeler için herşey daha rahattı. Çünkü rekabeti kendi aralarında yapıyorlardı.
Gelişmiş ve dişli rakipler ise, sadece izlemekte ve fon yönetimleri ile diğer ülkelerin üretimlerinden paylarını alabildiklerinden, ayrıca efor sarfetmelerine gerek kalmıyordu.
Manşetlerde “Kur savaşları” olarak yer alan haberler, 2013’te artık üretimin gelişmekte olan ülkelerde azalabileceğini, rekabet’in daha da artacağını net bir şekilde ifade etmektedir.
Daha açık ifadesi ile, gelişmiş ülkelerle rekabet avantajımız sadece fiyatta daha ucuz olmamızdı. Üretim kalitesi ve teknoloji olarak rekabet edebilmemiz çok mümkün değil. Yeni dönemde, para birimlerinin değerini azaltmalarıyla fiyatlara da otomatik olarak yansıdığından, bu avantajında kaybolmasıyla onlarla rekabet edebilmemiz çok mümkün görünmüyor. Onların olmadığı alanları tercih etmemiz, ve zaman içerisinde de eksik alanlarımızı hızla geliştirmemiz gerekmektedir.
Gelişmek, sorgulayarak sağlanabilecek bir avantajdır. Sorgulamak ise, her kilidi ve çıkmazı çözen sihirli bir anahtardır. “Birileri sistemi kursunda, ben bu sistemin içinde kendimi geliştiririm” düşüncesi bir işe yaramamıştır. Bunun en iyi örneğini referandum sürecinde yaşadık. Hiç derinliğini sorgulamadan, okumadan, dinlemeden, merak etmeden sadece kendini yakın hissettiği siyasi partinin kararı ile, sorgulamadan ve teslimiyetçi yaklaşımla malesef çok fazla kişi referanduma katıldı.
Yeni dünyada varolmak için önümüzdeki dönem koşulların dahada zorlaşacağını, okuduğumuz bu haberlerden anlayabiliyoruz. Bu dönemi en iyi biçimde atlatacak ülkeler ise, halkı, sorgulamayı öğrenmiş ve merak edenler olacaktır. Gelişmenin temelinde de bu yatar. Albert Einstein’ın bir sözünü, yeri gelmişken hatırlatmak ve yazımı bu güzel söz ile noktalamak isterim; “Özel bir yeteneğim yok, sadece tutkunca meraklıyım.”