İş kazaları, maden kazaları ne yazık ki Türkiye’nin kaderi olmuş. Oysa olmamalı…
Türkiye’de çağdaş bilim, teknoloji ve metotlar bir türlü laiki veçhile uygulanmıyor. Defaatle söyleniyor ki, gelişmiş ülkelerde böyle kayıplar meydana gelmiyor. Örneğin hatırlanacaktır, geçen yıl Şili’de San Jose madeninde patlama meydana geldi. 33 madenci tam 69 gün yerin altında kurtarılmayı beklediler. Ancak, onları tam 3 ay yaşatacak, oksijen, su, hava, gıda, telefon ve diğer konforlara havi yaşam odaları vardı. Metodik bir çalışma ile iki ay içinde kurtarıldılar. Bu yaşam odalarında duşların bile olduğu söyleniyor. Demek ki, ölüm işin fıtratında yokmuş. Tedbirler ve çaresi varmış. Bu ortamda 1800’lü, 1900’lü yılları örnek vermek, oradaki insanların acısını arttırmaktan başka bir netice vermez. Eğer bunları söylerseniz, orada vefat eden 301 kişinin kaybını olağan görürsünüz.
Gelişmiş bir ülkede kalkınmayı sağlamış bir devlette olaylar kadere bırakılamaz. Yapılan duble yollar, köprüler, hava alanları tamam yapılsın ama, insanı en değerli varlık olarak kabul etmek en vazgeçilemez kuraldır. Sn. Ahmet Özal, Turgut Özal’a atfen bir yazı göndermiş. Rahmetli Turgut Bey’in bu konudaki fikirlerini bizimle paylaştığı için ben de biliyorum. Tarihi açıklamaları olan bu yazının önemli bölümlerini tekrar ele alıyorum.
“Turgut Özal olayları derhal algılayan ve anında çözüm yolu bulan pratik bir insandı. Turgut Özal Türkiye’de maden işçilerinin durumlarına ve çalışma koşullarına üzülüyordu ve bu konunun halli için kafa yoruyordu. O yıllarda bir sendika başkanının peşinden Ankara’ya yürüyen 100,000 kişi Özal’ın düşüncelerini anlayamadılar. O sırada Kozlu’da meydana gelen maden kazasında 263 madenci kardeşimiz yaşamını yitirmişti. Bu olay Özal’ı çok sarsmıştı. Özal bu olay üzerine şöyle bir konuşma yaptı. Bir milletin fertleri seçilmiş temsilcilerden topyekûn memnun olmayabilir. Memnun olmak kadar, memnun olmamakta bir demokratik haktır. Bireysel hak ve özgürlüğün olmadığı bir zeminde ekonomik, sosyal ve politik özgürlüklerin ve kalkınmanın hiçbir anlamı yoktur. (Aynı cümleleri İstanbul Sanayi Kongresine katılan Stand Fort Üniversitesi Profesörü Franchis Fukuyama’da söylemiştir.)
Bir liderin görevi ülke menfaatlerini gözetmek kadar, milletin fertlerinin yaşamlarını korumak ve insanı insan olarak kabul ederek, onların hayatlarını teminat altına almaktır. Ben yaşamım boyunca milletime yol gösterdim. Asla bir şeyleri dikta etmedim. Sahip olduğum yetenekleri ve aklımı hizmete adadım. Millete hizmete adadım. Muhaliflerimi ve muhalefete oy veren değerli vatandaşlarımı da her zaman kucakladım. Milletime hep doğruları anlattım, bazen de anlaşılamadım. Bir millete hizmet verirken sadece siyasi olmak yetmez. Bir siyasetçinin en büyük meziyeti taşıdığı devlet terbiyesiyle hareket etmek olmalıdır. Yaşanan felaketler ve acılar karşısında insanların haykırdıkları ızdıraplarına anlayış göstermek, şevkat göstermek şarttır. Bir siyasinin düşeceği en talihsiz durum acı olaylar karşısında tepki vermektir. Turgut Bey madencilik sektörünü ve madende çalışan işçilerin sorunlarını çok yakından takip edip, biliyordu. Bu nedenle, madenlerde hiçbir iş kazası ve ölümün olmaması için ciddi tedbirler düşünüyordu. Madenleri işletirken asrın en önemli teknolojilerinin kullanılması için bu konuda AB’den metotlar ve teknoloji almayı hedeflemişti. Hatta bize ifade ettiğine göre, madenlerde güvenli bir şekilde çalışma ortamının yaratılmasına dönük tedbirlerin alınmasına kadar madenlerin kapatılmasını dahi düşünüyordu. Bunun anlamı orada çalışan işçilerimizin hiçbirinin burnunun kanamasını istemiyordu.
Özelleştirme fikrinin babası olan ve buna taraftar olan Turgut Bey, madenler konusunda fevkalade hassastı. Salim ve güvenli, yaşam garantili bir ortam sağlanıncaya kadar madenleri devletin işletmesini istiyordu. İnanıyorum ki eğer Özal bugün yaşasaydı madencilik sektörü başka noktalarda olur, bu ölümler meydana gelmezdi. Sık sık Özal’ı ağızlarına alanların Özal’ın yukarıdaki ifadelerini ve düşüncelerini önlerine koyup, defalarca okumaları gerekir. Çünkü, Özal’dan öğrenecekleri her konuda çok şeyleri vardır.