Yazı yazmak;  insanın dilin sembollerini ve işaretlerini kullanarak duygu ve düşüncelerini, kelimelerle cümleler kurarak, kağıda ya da çağımızda bilgisayar diskine kaydetmesidir. Yazı insanlık tarihinin en önemli buluşudur bence. Geri kalan her şey ondan sonra gelir.

Yazı bilgiyi insandan insana, nesilden nesile aktarırken zamanı akışkan hale getirir, bağlar, bütünler... Bilimsel, teknik, psikolojik, felsefik, antropolojik, politik her türlü birikimini yazıyla depolarız.

Mutlu oluruz yazarız, kızarız yazarız, üzülürüz yazarız, özleriz yazarız... Kutlamak için yazarız, acıyı paylaşmak için yazarız, eleştirmek için yazarız, unutmamak için yazarız, keşfederiz yazarız, beğeniriz yazarız, beğenmeyiz yazarız, özür dilemek için yazarız, buluşmak için yazarız, aşık oluruz yazarız, ayrılmak için yazarız, savaşmak için yazarız, barış için yazarız, politik görüşümüzü paylaşmak için yazarız, şarkılar için yazarız...

Yazı insan ruhunun somuta özgürleştiği alandır. Yazarlar, şairler gibi bazıları yazmadan duramaz mesela. Yazmak onların varolma halleridir. Ruhlarını tedavi ettikleri özgür meydandır.

Yazmak aynı zamanda cesaret gerektirir. Yazan insan önce kendisiyle karşılaşır, sonra yazdığını okuyanlarla.

Konuşma hakkı gibi, yazmak da insanın doğal hakkıdır. Herhangi bir dili konuşmak nasıl haksa, herhangi bir düşünceyi yazmak da o kadar haktır.
Yazılanı okuyan karşı taraf, yazıyı onaylayabilir, onaylamayabilir, beğenebilir, beğenmeyebilir, hatta nefret edebilir. Okuyucunun yazı hakkındaki düşüncesi duygusu ne olursa olsun, yazarın kafasındaki artık yazılmıştır, somutlaşmıştır. Yazıyı yok sayamazsınız...Yazarın kafasındaki artık rapdedilmiştir. 

Yazmak ve okumak, iki tarafı olan bir uzak ilişki. Bir taraftan da son derece yakın, iç içe geçmiş bir ilişki. Aynı evlilik ilişkisi gibi kimi zaman tatlı, kimi zaman zorlu. Yazar-okur ilişkisi saygı gerektiriyor, bu ilişki iki tarafın da birbirlerini -en azından insan oldukları için- anlama çabasını ve hoşgörü gerektiriyor. Eleştiriye açık olmayı ve açık kafalı olmayı gerektiriyor. Bazen dostumuzun takdirinden çok daha fazlasını, en büyük düşmanımızın eleştirisinden, yazdığından öğrenebiliriz.

Yazılanı ve yazarı sınıflamak ya da sıfatlandırmak yerine, yazılandan yararlanmaya çalışmak sanırım daha doğru bir tavır, hatta insanı ilerleten bir tavır. Yani yazının pisi, temizi olmaz. Yazı yazıdır. Yazı insanın kendisidir. İşte tam da bu nedenle saygıyı hak eder.