Bildiğiniz gibi 21. yüzyılda insanoğlunun karşı karşıya kaldığı ve kalacağı en büyük felâket küresel iklim değişikliği.

Almanya’daki Potsdam İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü’nde yapılan bir araştırmaya göre atmosferin sıcaklığındaki bir derecelik artış, deniz seviyesinin ortalama 2 metre civarında yükselmesine neden olacak. Denizin 2 metre yükselmesi bugün toprak diye bildiğimiz yerlerin sualtında kalması demek. Sualtına gömülecek ilk yerlerden biri 400.000 kişilik nüfusuyla Hint Okyanusu’nun turizm incisi Maldiv Adaları. Filipinler, Hollanda, Florida şimdiden deniz seviyesindeki değişikliğin etkilerini yaşayan bölgeler.

Bilim insanları dünya buzullarının ne kadar sürede eriyeceğini tam olarak hesaplayamasalar da gelecek yüzyılının başında insanlığın yeryüzünde varlığını sürdürebilmek için büyük bir mücadelenin içinde olacağını biliyoruz. 90’lı yıllarda Stephen Hawking’in kendisiyle yapılan bir röportajda, dünyamızın insanoğluna en fazla 180 yıl daha ev sahipliği yapabileceğini söylediğini okumuştum. İnsanoğlu için önerisi, evrende başka bir ev bulmak üzere çalışması yönündeydi. Uzayda başka bir gezegende yeni bir yaşam alanı yaratmak için bu kadar sürenin yeterli olup olmayacağı tartışılır sanırım.

Tabii Amerika Birleşik Devletleri, Rusya gibi bizde olanın aksine stratejik planların elli ve hatta yüz yıllık periyotlar için yapıldığı ve bilim insanlarının çalışmalarının ciddiye alındığı ülkelerde bu bilgilerin ışığında hareket edileceğine kesin gözüyle bakabiliriz. Sera etkisinin ısındırdığı dünyamızda kısa bir süre sonra yaşamaya en elverişli topraklar Ortadoğu Bölgesi’nde olacak. Bu nedenle büyük güçlerin bu bölgeyle ilgilenmeleri kaçınılmaz. Kuşkusuz petrol önemli bir doğal kaynak. Ancak bilim insanları değişik alanlarda petrole alternatif olacak yöntemler ve materyaller konusunda çalışmalarını sürdürüyorlar ve kayda değer sonuçlar da elde ediyorlar. Bu nedenle büyük güçlerin bu coğrafyaya ilgisi yalnızca petrolle ilgili değil, yakın gelecekte sahip olacağı iklim koşulları nedeniyle dünyanın en kıymetli toprakları olacağı gerçeğidir.

Suriye konusunda Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’nın silahsız çözümde uzlaşmak için gösterdiği  üstün çaba, bu iki büyük gücün bölge üzerindeki gelecek hesaplarının iyi bir pazarlığının sonucudur. Bu pazarlık çerçevesinde bölgenin gelecekteki güvenliğinin korunması açısından Suriye’nin elinde bulundurduğu kimyasal silahların yok edilmesi de protokole bağlanmıştır. Bölgenin kaosa sürüklenmemesi, kimyasal, biyolojik ya da radyoaktif birikime uğramaması çok önemlidir. Hesaplar çok incedir ve zamanı bellidir.

İnsanlık tarihinin en önemli uygarlıklarının beşiği olmuş Orta Doğu, belki de insanoğlunun son coğrafyası olacak.