Sabırlı tavır ve sakin yapısıyla bilinen, ayrıca sinirlendiğini çok belli etmeyen Dışişleri Bakanı Turgay Avcı, dün bu sessizliğini bozarak, başta UBP ve DP olmak üzere muhalefete sert tepki göstererek bin anlamda içini döktü. Dün öğlen Radyo Vatan’da canlı yayında stüdyo konuğumuz olan Avcı, UBP ve DP’yi her yapılan ve pankart olan eyleme katılıp bilinçsizce muhalefet yapmakla suçlarken, bundan böyle bu iki partinin kamuoyu arasında ki lakabının pankart partileri olarak anılacağını söyledi. Turgay Avcı’nın ilk eleştirileri Serdar Denktaş’a geldi… Serdar Denktaş’ı Kıbrıs konusu ve görüşmelerinde çelişkili siyaset izlemekle eleştiren Avcı, iki gün önce tek egemenlik konusunda Cumhurbaşkanı Talat’ı vatan haini ilan eden DP Genel başkanının iki gün sonra tam destek beyan ettiğini, bunun da komik bir durum olduğunun altını çizdi. Bunun kelimelerin arkasına saklanmak olduğuna işaret eden Turgay Avcı, bu tutarsızlıkla siyaset yapılmasının mümkün olmadığını sözlerine ekledi. UBP Genel Başkanı Tahsin Ertuğruloğlu’na da bir takım eleştiriler yönelten Avcı, Ertuğruloğlu’na seslenerek ‘madem ki tek egemenlik konusunda sayın Talat Anayasal suç işliyor, o zaman niçin Anayasa Mahkemesi’ne suç duyurusunda bulunmuyorsunuz” eklinde soru yöneltti… UBP Genel Başkanı’nın, TC başbakanı Tayyip Erdoğan geldikten sonra politikasında değişiklik yaptığını da iddia eden Avcı, UBP’nin bundan böyle iyi takip edilmesi gerektiğini dış politikada gözle görülür şekilde değişikliklere gideceklerini de ifade etti. Avcı, artık günlük siyaset döneminin geride kaldığını, parti çıkarlarını düşünülerek yapılan siyasetin ülkeye bir fayda getirmeyeceğini, halkın da artık bu konuda bilinçlendiğini sözlerine ekledi… Muhalefet partilerini tutarsızlıktan çıkmaya davet eden Turgay Avcı, ülkenin birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyacı bir süreçten geçildiğine dikkat çekti. Türkiye Başbakanı Erdoğan7ın 20 Temmuz etkinlikleri münasebetiyle büyük bir kalabalıkla KKTC’ye gelişinin de, Türkiye Cumhuriyeti’nin her zaman Kıbrıs Türkünün yanında olduğunun tüm dünyaya bir mesaj teşkil etmesi gerektiğini söyleyen ÖRP Genel Başkanı Avcı, dostun ve düşmanı artık bunu anlaması ve Anavatan’a güveninin sınırsız olmasını istedi ve muhalefetin yaygaralarının aksine, Türkiye’nin bundan böyle KKTC’ye eskisinden daha fazla sahip çıkacağına olan inancını belirtti. 1 Eylül’de kapsamlı çözüm görüşmelerinin başlayacağını da söyleyen Turgay Avcı, Kıbrıs Türkünün şu ana kadar çözüm için elinden geleni yaptığını, bundan sonra artık topun Rum tarafında olduğunu, görüşmeler neticesinde bir çözüm olmaması halinde ise yeni seçeneklerin gündeme gelebileceğini de sözlerine ekledi. Avcı, Kıbrıs konusunda Türkiye ile görüş ayrılığı diye bir şeyin de söz konusu olmadığını, eşit statüde iki devlet temelinde, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünde bir çözüm planının dışında hiçbir şeyin de kabul edilmeyeceğini ifade etti… Avcı, Kıbrıs’ta kırmızı çizgilerinin yıllardan beridir belli olduğunu bundan ödün verilmesinin tartışma konusu bile olamayacağını da vurguladı. Kıbrıs Türkünün doğum gününün 20 Temmuz 1974 tarihi olduğunu söyleyen Dışişleri Bakanı Avcı, Kıbrıs Türkünün 1974 yılından geriye götürülmesine de izin vermeyeceklerini kaydetti. “Alexander Downer bir numara yapacak mı?” “…Hakemliği tartışmasız reddediyoruz, çünkü eski Cumhurbaşkanı çözümü reddetme konusunda dayanaklara sahip olabilmek için bu sürece şeytani boyut kattı. Gerçekte Genel Sekreter Kofi Annan, AB’nin de katkısıyla, Türklerin ayrı egemenliğe ve AB mevzuatından daimi sapmalara ilişkin taleplerini hakemlik sürecinde budamıştı. Hakemlik, çözümün olabilmesi için tek güvenli süreçtir. Açık müzakere güçlü olan için uygundur. Bizim durumumuzda da boyutundan, hacminden, ekonomisinden ve diplomatik altyapısından dolayı güçlü taraf Türkiye’dir. Mehmet Ali Talat’ın hakemliği kabul etmesi ve istemesi olumludur. Hakemlik Avrupa ilke ve değerleriyle bağdaşacak şekilde yapılması kaydıyla Kıbrıs Rum tarafının talebi olmalıydı: Daimi sapmalar olmasın, mülkiyete ilişkin düzenlemeler Avrupa hukukuna dayalı olsun, devletlerin iç egemenliği merkezi devletin egemenliğinden üstün olmasın. Yani Kıbrıs’ın tümü Schengen sözleşmesine dahil olabilsin. Bu, merkezi hükümetin ülkenin sınırlarını ve tüm vatandaşlara vatandaşlık verilmesi konusunu etkili bir şekilde kontrol edeceği anlamına gelmektedir. Sonuç olarak olayların ilerlemesini isteyen bugünkü hükümet, T. Papadopulos’un belirlediği diyalog parametrelerinin dışına çıkmalıdır. Tartışma, kelimeleri ve kavramları yorumlamanın dışına çıkmalı ve konunun özüne odaklanmalıdır: AB içinde iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümü istiyor muyuz, yoksa çözümsüzlük ve işgal bölgesinin kesin olarak Türkleşmesini mi istiyoruz?...” (Makarios Drusiotis - POLİTİS) Günün Fıkrası Yönetici ve mühendis… Büyük bir şirketin üst düzey yöneticilerinden biri bir gün Newyork üzerinde balonla dolaşmaya çıkar. Aksilik bu ya, pusulasını aşağıya düşürür ve kaybolur. İnmek için uygun bir yer ararken bir gökdelenin tepesinde sigara içen bir adam görür ve alçalır. - Pardon. Ben neredeyim acaba? diye sorar. - Yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içindesin der adam. Yönetici sinirlenir: - Sen mühendissin değil mi? diye sorar. - Evet. der adam. Nereden bildin? - Çünkü başım belada ve sana bir soru soruyorum.Verdiğin cevap 100% doğru fakat hiç bir işime yaramıyor. - Sen de yöneticisin değil mi? - Evet ama sen nereden bildin? - Çünkü yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içinde kaybolmuşsun.Pusulan yok, berbat durumdasın. Fakat bu şimdi benim suçum oldu.