Ödenek yetersizliği nedeniyle opera, bale, devlet senfoni orkestraları ve devlet tiyatroları bütçelerinin bittiğini, performansların iptal edildiğini üzüntü ile öğrendim…

Zaten bunların bütçe yetersiz diyerek ilk tırpanlayacakları konu sanat, kültür faaliyetleridir.

Ben İstanbul Milletvekili olarak, TBMM’de Plan Bütçe Komisyonu’nda görev yaparken Kültür Bakanlığı üzerinde konuşmamı yapmış opera, bale, senfoni bütçelerinin yetersiz oludğunu ifade ederek arttırılmasını istemiştim.

Konuşmamı yaptıktan sonra dışarıya çıktım. Baktım ki, bir koşuşturma Kültür Müsteşarı, Genel Müdürler beni arıyorlar; Sn. Milletvekilim, ‘Siz dışarıya çıkınca Refah Partisi bir önerge hazırlamış, opera, bale, senfoni bütçelerinde kısıntı yapacaklar’ yetişin dediler….

Hemen salona koştum, yakın dostum değerli siyasetçi rahmetli başkan Sn. İlyas Aktaş’tan tekriri müzakere istedim, bu kısıntı önergesini verenlere hitaben ağır bir konuşma yaptım ve bizim ANAP’lı milletvekillerimizin imzaları ile, yeni bir önerge vererek mevcut bütçeyi daha da arttırdık. Bu olayı Sn. Hasan Pulur, Milliyet’te yazmıştı. Sn. Bakan Fikri Sağlar ve Müsteşar Mülkiyeli Emre Kongar da hadiseyi hatırlayacaklardır.

Opera, bale, klasik batı müziği orkestralarına vurulan darbelerle Türkiye’de bu sanat aslanı tahrip ediliyor, seyirci sayısı düşüyor. 

Son yıllarda sadece 240.000 kişi izlemiş, 80 milyonluk Türkiye’de… Ne yazık ki sadece İstanbul, İzmir, Bursa, Mersin, Antalya, Ankara olarak sadec 6 ilde bu faaliyetler o da haftanın belli günlerinde sürdürülüyor. Tabiatıyla hayatında opera, bale, klasik batı müziği izlememiş bunlardan sıkılan hatta eşi ile bir kez dans etmemiş insanlardan ne beklenebilir ki.

Belki size tuhaf gelecek ama, Türkiye’nin her ilinde klasik müzik, opera, bale performansları yapılabildiği zaman Türkiye sanata, kültüre önem veren medeni, çağdaş ülke olacaktır. ABD, Almanya, Avusturya, İngiltere gibi ülkelerde her şehirde senfoni, flarmoni orkestraları, opera, bale faaliyetleri vardır.

Mülkiye’ye girdiğimiz yıllarda Ankara’da muhteşem sanat faaliyetleri yapılırdı. Konserler, tiyatrolar, opera, bale, şiir günleri, resitaller birbirini izler, hangisine gideceğimizi bilemezdik. Bu faaliyetlere en şık güzel elbiselerimizi giyer, kravatımızı takar öyle katılırdık. Özellikle, cuma akşamları, riyaseti Cumhur Senfoni Orkestrası’nın Ankara Konser Salonu’nda icra ettiği konserler bir başka idi. 

Zira İsmet İnönü mutlaka on sıra sağ taraftaki sandalyesine oturur, izlerdi. İsmet Paşa’ya saygılarımızı sunmak için sıraya girerdik. Ne yazık ki şimdilerde bu gösterilere katılanlar blue jeanla pejmude kıyafetlerle geliyorlar. Ayrıca herkes sakallı. Maalesef Avrupa Kültür Başkenti seçiln İstanbul’un bir opera, bale, klasik batı müziği icra edecek salonu yoktur. 

Dünyanın medeni ülkelerinde ki bu tür salonlara hasretle bakıyoruz. Atatürk kültür Merkezi önce cami yapılmak istendi, sonra sanatseverlerden gelen tepki üzerine kapatılarak çürümeye terkedildi. 2017 yılı haziranında bir iftar progrmanıda Sn. Cumhurbaşkanı, AKM’yi yıkıp yerine yeni bir Opera Kültür Merkezi yapılacağını ifade ettiler. 

Taksime cami projesi hayata geçtiğine göre AKM’yi cami yapmak fikrinden vazgeçtikleri anlaşılıyor. Zaten Kültür Bakanları’nın yetkileri yok sadece konuşulanları dinliyorlar. 

Dilerim en kısa sürede adı Atatürk Kültür Merkezi olan Türkiye’ye İstanbul’a layık bir eser kazandırılır. 

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası yıllardır göçebe gibi onlarla birlikte bizlerde bir Fulya’da bir CKM’de bazen de Lütfü Kırdar’da göçebe durumundayız.

Türkiye’de sanatçı kolay yetişmiyor. Haa bak şunu ifade edeyim, ne ses var, ne kültür ve sanatçılıkla ilgisi var çıkıyor kendisine sanatçılığı yakıştırıyor. Bunları ciddiye almıyorum. Benim ifade ettiğim gerçek sanatçılar.

İşte senfoni, flarmoni orkestralarında yer alanlar, opera, bale, tiyatro sanatçıları dünya çapında gerçek sanatçılardır. Değerlerini bilelim.

Büyük önder Atatürk “Efendiler, mebus, bakan olabilirsiniz ancak sanatçı olamazsınız. Zira sanatçı olabilmek Allah vergisi kabiliyetleri gerektirir” demiş ve “Sanata önem vermeyen, sanatçısına sahip çıkamayan bir milletin hayat damarları kurumuştur” hatırlatmasında bulunmuştur. 

Atatürk en güç şartlarda bile sanata, sanatçıya sahip çıkmış, klasik müzik, opera, bale konservatuarlarını, teşkilatlarını kurmuştur. Ne yazık ki, Atatürk’e hakaret edenleri hakimler ilk celsede tahliye ediyor. Bazıları da nedense bir türlü yakalanamıyor. Her şeye rağmen büyük önder Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik Cumhuriyet sonsuza kadar yaşayacaktır.