Güvenlik sorunu yine önemini koruyor. Kentte ne zaman nerede güvendeyiz belli değil. Polisin tüm çabaları cezaların caydırıcı olmaması karşısında pek sonuç veremiyor. Bir zamanların en güvenli kentlerinden Istanbul’da artık belli yerler ve belli saatlerde yalnız olmak ürkütüyor. Geçenlerde bir arkadaşımın evine sabahın erken saatlerinde hırsız giriyor. Ev, Kozyatağı’nda, bir apartmanın beşinci katında. Kapıda çelik kapı var. Apartman girişi diyafonlu. Yerleşimin yoğun olduğu işlek bir sokak üzeri. Saat 06.30 civarı. Bir tıkırtıya uyanan arkadaşım hırsızla göz göze geliyor ve bilinçsizce onu dışarı atmaya yelteniyor. Bereket hırsız üstelemiyor ve alacağını da almış olsa gerek ki kuzu kuzu dışarı çıkıyor. Bağrış, panik, imdat yakarışları ardından geliyor, ama iş işten çoktan geçmiş. Cana gelecek mala gelmiş, çok şükür arkadaşıma bir kötülük yapılmamış yorumları yapılıyor ama çare bu değil. Çünkü o zaman her şeyi kolayca kabullenmiş olacağız. Oysa ortada bir suç var. Suçu işleyen cezasız kalmamalı. Bilinçli bir vatandaş olarak arkadaşım karakola gidiyor ve gerekli işlemleri yapıyor. Henüz bir gelişme yok. Vatandaş da kendi önlemini almalıdır. Güvenlik meselesi sadece görevlilerin sorumluluğuna bırakılamaz. Ancak en azından bu işe yeltenenlerin toplumda ceza aldıkları hem onlar tarafından hem de halk tarafından bilinmeli. Bu işi yapanların çoğu ya yaş sınırı ya iyi hal ya da başka sebeplerden nerdeyse cezasız, yaptığı yanına kâr kalarak gezmeye devam ediyor. Oysa toplumun ciddi bir yarasıdır bu mesele. Sadece ceza ile çözülür mü, derseniz; elbette çözülemez, çünkü yasaklar her ne olursa olsun kişiyi aklına koyduğu hareket tarzından alıkoymaya yetmez. Meselenin köküne inmek gerek. Özellikle İstanbul’da işsizlerin çokluğu, gelir düzeyleri arasındaki uçurum bu meselenin en temelinde durmaktadır. Meslek edindirme, yeni iş sahalarının açılmasına imkân sağlama, gençlerin kötü alışkanlıkları ile mücadele etmek gerekmektedir. Spor faaliyetleri, daha çok sahalar ve diğer aktivitelere yöneltmek için kurslar düzenlenmelidir. Belediyeler kendi sınırları içinde bu konuya daha rahat eğilebilirler. Gençlere sosyal olanaklar sağlayabilirler. İş edinmeleri için halk eğitimini arttırabilirler. Bir uğraşı olan ve karnı doyan sanırım bu tür uygunsuz hareketlere meyil etmeyecektir. Aynı zamanda, bu aralar ülkenin unuttuğu aile planlamasına da ağırlık vermek, yeniden gündeme getirmek faydalı olacaktır. Aileler bakabilecekleri kadar çocuk dünyaya getirmeliler. Sevgisiz, aşsız, eğitimsiz çocuk için zaten gelecek baştan pek parlak görünmemektedir. Bundan 20-30 sene önce, insanlar kapılarına kilit takmak gereği bile duymazmış İstanbul’da. Ben hem İstanbul’da olmadığım hem de bu kadar eskiyi hatırlayamadığım için büyüklerden duyduklarımı yazıyorum. İnanması zor olsa bile durum buymuş, insanlar birbirini tanır, güvenir ve başkasının malına el uzatmazmış. Şimdi çok uzak olan bu kavramlar bizim için birer sorun başlığı. Hırsızlığın, gasp, soygun gibi durumların bu denli artması hem göç, hem işsizlik hem sosyal bozulma hem.... Gelelim sonuca; bizler kendi önlemlerimizi almaya devam edeceğiz hatta biraz daha etkin olanlarını tercih edeceğiz. Ancak yetkililerden de sorumluluların bulunması, cezalandırılması ve potansiyel suç oluşumlarının engellenmesi yolunda somut çalışmalar bekliyoruz.