Hani kurbanlıklar İstanbul’da belli noktalarda toplanacak onun dışında yer almayacak kesimler de sadece belediyelerin belirlediği noktalarda yapılacaktı? Peki bu noktalar nereler? Böyle bir liste valilikte var mı bilmiyorum ama ne olursa olsun bu noktaların kentin en merkezi ve en turistik yerlerini kapsamıyor olması gerekir. Ancak 17 Aralık Pazartesi günü Tarihi Yarımada’da dolaşırken gözlerime inanamadım. Kuralları bu kadar hafife almak veya tanımamak acaba neyin göstergesi olabilir? Bunu kimler yapar? Yetkililer bu durumlara neden izin verir? Ceza nahoş bir kavram olmakla birlikte “toplumsal düzenin devamı” açısından gerekliyse neden yapılmaz? Alanı tarif ettiğimde sizin de hayretler içinde kalacağınıza eminim. Hipodrom denilen, bugünkü Alman Çeşmesi ve Dikili Taşların bulunduğu alanda, Alman Çeşmesine sırtınızı dönerek yürüyün. Marmara Üniversitesi Rektörlüğünün önünden sahile doğru kıvrılan yolu takip edin, sur kalıntılarını sağınıza alın, Sokullu Mehmet Paşa Camii’ne doğru yönelin. İşte tam bu yol üzerinde dört-beş noktada kurbanlıkları göreceksiniz. Hatta biri Sokullu Mehmet Paşa Camii ile kapı komşusu. Kesim yapılır diye yazılı reklamı bile var. Zaten bu yolu bulmamız pek de zor olmaz çünkü henüz Rektörlüğü geçmişken kesif bir tezek kokusu oldukça yol gösterici davranıyor. Büyük baş hayvanlar, koyunlar kentin turistlerce en sık gezilen MERKEZ’inde çini ve vitraylarıyla ünlü Mimar Sinan’ın eseri Sokullu Mehmet Paşa Camiinin önünde mesken tutmuşlar. Burada yaşayanlar acaba yetkilileri haberdar ettiler mi? Yoksa adam sende bir kaç gün sonra gidecekler nasılsa ben de uzağa gitmeden bir kurban ediniveririm mi dediler. Bugün kentte görmeye hiç de alışık olmadığımız bu hayvancıkların iki gün sonra kesildiklerindeki manzarasını da düşünebiliyor musunuz? Sağlıksız ve uygunsuz şartlar, görüntüler hemen dört beş yıl öncesinde Kozyatağı Carrefour civarında gözlemlediğim kıpkırmızı kaldırımları anımsattı bana. Yine şehrin göbeği, yine aynı manzaralar, farkeden yıllar... Bu hayvancıklara da yazık. Ne yer ne içerler taşı toprağı altın bu kentin betonlaşmış göbeğinde...Neyle gelirler araç trafiğinin bile rahat seyredemediği bu tarih kokan semte...Gizlice mi geliverdiler Sinan’ın camisinin dibine... İnsan sağlığı bu kadar basite alınabilir mi? Bu tip manzaralar kişilerin hafızalarından çıkarılabilir mi? O gün onlarca kişi Topkapı Sarayını geziyordu, sonrasında da etrafı ve bilinen bu tarihi alanları. Bu kadar göz önündeki bir nokta nasıl bu kadar rahat kuralları al aşağı edebilir? Siz bu yazıyı okurken belki de kanlı manzaralar pek çok turistin gözü önünde çoktan yerini almış olacak ancak hala bu manzarayı görmemiş olanları kazanabiliriz düşüncesindeyim ama elimizi çabuk tutmalı, kuralsız olanları kurallı bir yaşama alışmaya mecbur etmeliyiz. Bu kolay olmayabilir. Daha geçen gün otobanda emniyet şeridini kullanıp önüme geçmeye çalışan cipli “kibar” zatımuhterem yol vermediğim için camını açıp bana küfretme hakkını kendinde buluyor ve ben bu muhteremi polise şikayet ettiğimde “hanımefendi biz de başa çıkamıyoruz, durduruyoruz kimi siyası çıkıyor, kimi kabalaşıyor, artık kameralar ceza yazıyor” cevabını alıyorsam hakikaten işimiz zor. Ama yollar hep taşlarla kaplı, bunları temizlemeyi ve yola devam etmeyi prensip edinmeliyiz. Medeni bir Türkiye için daha çok çaba sarfetmeliyiz. Umarım yetkililer yazımı dikkate alır ve oraları bir ziyaret ederler. Eger bana da yanıt verir ve olumlu gelişmeleri paylaşırlarsa ben de buradan sizlere duyurma mutluluğunu elde ederim. İyi bayramlar! [email protected]