Son on dört yıldır düzenlenen G20 toplantılarında, bu yılki konu başlığı G20’lerin kuruluş amacına uygun olmasa da, toplantı içeriğinde farklı görüşmeler duyuyoruz. G20, ekonomiyle ilgili, özellikle istihdam ve üretim konularının, tüm dünyada çözüm bekleyen noktaların konuşulacağı yer olmasına rağmen toplantıda ağırlıklı konu Suriye idi.
G20’ler grubu, 19 ülkeden ve Avrupa birliği temsilcilerinden oluşmaktadır. Üye ülkelerin başbakanları, maliye bakanları ve Merkez Bankası başkanlarının katıldığı önemli bir ekonomik platform...
G20’ler Toplantısı’nın bu yılki üç maddesi şöyle...
• Dünyadaki yatırımların ve istihdamın sağlanması,
• Güven ve şeffaflığın sağlanması,
• Ekonomik gelişmelerde, daha etkin ve yapısal değişimlerin gerçekleştirilmesi,
Kuruluşundan bu yana 8 defa gerçekleşen bu zirvelerin, katılımcılarından da belli olduğu üzere, gündemi her dönem ekonomi olmuştur.
Suriye konusunun ekonomik sorunları tetikleyeceği ortada, ama bu platform dışında, ayrıca görüşülmesi gereken, farklı boyutların da incelenmesi gerektiği, önemli bir gündem maddesidir.
2008 yılından bu yana yaşadığımız gizli ekonomik krizi, G20’deki diğer ülkeler alenen yaşarken, Türkiye bankacılık sistemi sayesinde, kriz yanımızdan geçip gitmişti.
Bugün ise ekonomik verilere baktığımızda, diğer dünya ülke verileri pozitif seyrederken, Türkiye’nin verileri maalesef negatif seyretmektedir. Bu seyir bizi, bu defa ekonomik krize sürükleyebilir.
G20’ler Zirvesi, tesadüfen kriz ülkemizde başlamadan “hızır gibi yetişti” diyebiliriz.
Ekonomik krizi çözümlemek adına, bu yılki toplantı öncekilerden daha önemli. Fakat haberlerde, bire bir yapılan toplantıların tamamında Suriye konusunun konuşulması, Türkiye için verimli bir G20 olmayacağı anlamını taşır.
Komşumuz Suriye’nin gündemi çok önemli. G20 toplantılarında ekonomi konularının aralarında konuşulmaması gerekir. Bu hem ekonomi, hemde Suriye konularının ayaküstü ve verimsiz geçmesini sağlayacaktır.
Suriye, nufüsünün yüzde 80’i Arap, yüzde 8’i Kürt, yüzde 6’sı Türk, yüzde 3’ü Dürzi, çok az bir oranı da Çerkez ve Filistinli’dir.
Yine Suriye’nin yüzde 75’i Sünni Müslüman’dır.
Suriye 1920 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetilmiştir. 1920 ile 1946 arasında ise Fransızlar yönetmiştir. 1946’dan sonra ise Suriye bağımsızlığını ilan etmiştir.
1881 yılında İsrail, Altı Gün Savaşlar’nın, yani Arap&İsrail Savaşı’nın ardından, Mısır Sina yarımadasından, Suriye Golan tepelerine ve Gazze şeridi ile Batı Şeria’yı, kendi topraklarına katmış ve tam egemenliğini ilan etmişti. Topraklarını da dört kat büyütmüştü. Bu savaş, o dönemde “dinler çatışması” olarakta ifade edilmişti.
İsrail bugün, o günlerden çok daha güçlü, o bölgede mutlak söz sahibi. Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde de büyümeye ve güçlenmeye hızla devam edeceğe benziyor.
NATO eliyle bu savaşa girmesinin Türkiye’ye maddi-manevi ne kazanç sağlayacağı, tek tek analiz edilmelidir. Suriye’de o taraf ya da bu taraf... Sonuçta çoğunluğun Müslüman olduğu unutulmamalıdır.