Anavatan Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Sn. Mesut Yılmaz’ı, 30 Ekim 2020 günü kaybettik. 

Yıl 1983, DPT’da Müsteşarım Sn. Turgut Özal, Anavatan Partimizi kurmuş, İstanbul’daki çalışmalarını, Şişli’de 336. Sadıklar Apartmanında yürütüyor, kendisine “Özel Sektör ve Ekonomi” konulu bir rapor vermek üzere yanına gittim. (Ben o sırada, Pepsico Genel Müdürüyüm.) Yanında sempatik, genç (O zamanlar bıyıklı) birisi vardı. “Selçuk, gel bak seni Mesut’la tanıştırayım, o da senin gibi Mülkiyeli” dedi. Bu Mesut Bey ile ilk tanışmamızdı. Aramızda samimi, sevgi dolu, sıcak bir ilişki hasıl oldu. 

ANAP, 3 Kasım 1983’te yapılan seçimlerde başarılı olarak, iktidara geldi. Mesut Bey, Devlet, Turizm ve Kültür, Dışişleri Bakanlığı görevlerini vukufla, başarı ile deruhte etti. Ben o tarihlerde henüz Özal’ın ısrarlarına rağmen, Milletvekilliği için başvurmamış, siyasete aktif olarak girmemiştim. Özal’la görüşmek için Ankara’ya gittiğimde, Mesut Bey’i de ziyaret ediyor, görüşüyorduk. Özal, Cumhurbaşkanı seçilmiş, ANAP’ın başına yeni bir Genel Başkan aranıyordu. 18 Türk Büyüğü lafları o dönemde çıkmıştı. ANAP içinde, Aksaçlılar denilen bir grup Özal’dan sonra Mesut Yılmaz’ın, Genel Başkan ve Başbakan olmasını istiyor, bu amaçla TBMM’de genellikle, Bülent Akarcalı’nın makamında toplantılar yapıyorduk. Bir ara Çankaya’ya çıkarak, Turgut Bey ile görüştüm. “Efendim, siz ANAP’ı kurdunuz, başımıza geçtiniz, bizler sizi destekledik. Şimdi siz, Cumhurbaşkanı oldunuz, peki, biz şimdi kimi destekleyeceğiz” dedim. Her zaman ki gibi, gözlüklerinin üzerinden bir bana baktı, bir de elindeki kağıda, herhalde beni Mesut Bey’e daha yakın buldu ki, “Sen Mesut’u destekle” dedi. Meğerse, bilhassa Semra Hanım’ın arzusu ile Mesut Bey’in seçilmesini arzu ediyor, ancak Mesut fazla farkla seçilirse, beni dinlemez diye düşünerek, delegeleri ayarlıyormuş. Nitekim Mesut Bey, 36 oyla seçildi. Böylece Mesut Yılmaz, Genel Başkan ve Başbakan oldu.

20 Ekim 1991 seçimlerinden önce Özal beni çağırdı, “Hadi bakalım, senin zamanın geldi, planlamadan sonra Türkiye’ye siyaset yolu ile Milletvekili, Bakan olarak hizmet edeceksin, ben Mesut ile görüştüm, Milletvekilliği müracaatını yap” dedi. Mesut Bey’in liderliğinde, ANAP İstanbul Milletvekili seçildim. Mesut Yılmaz, Türkiye’nin en üstün eğitim kurumu olan Mülkiye’yi başarı ile bitirmiş, Almanya ve İngiltere’de ihtisas yapmış, yüksek nitelikleri haiz bir liderdi. Her Mülkiyeli gibi, Devlette görev almamış, amcası Bakan İzzet Akçal’ın yolundan giderek, kendini siyasete hazırlamış, Özal’la birlikte, Anavatan’ın kurucuları arasında yer almış, Milletvekili, Bakan, Başbakan olarak üstün yetenekle, liyakatla, Devlet Adamı özellikleri ile vatanına, milletine hizmet etmişti. Bu süreçte kendisi ile çok yakın çalıştım, devlet adamlığı niteliklerini, bizzat gözlemledim. Kendisinin tensibi ile TBMM Plan/Bütçe Komisyonunda, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde görev yaptım. Bir defasında, arkadaşlar, kongrede, MKYK üyeliği için çalışıyorlar, hediyeler dağıtıyorlardı. Ben de bu işe gireyim dedim. Mesut Bey çağırdı, “Selçuk, bak senin TBMM’de yaptığın iş çok önemli, herkes yapamaz, MKYK’yi boş ver, bilimsel ve teknik siyasetle uğraş” dedi. Ancak siyasette öyle olmuyor, seçimlerde MKYK’daki arkadaşlar, ön sıraları alıyorlar, nitekim seçilemeyecek yerlere konduğumuzdan, son seçimde, TBMM dışında kaldım. Zaten, ANAP’ta, nedenleri tartışılabilir, baraj altında kalarak, kapandı, gitti. 

Mesut Bey’in, Özal’la ilişkilerini bir ara limoni oluşlarını yakinen biliyorum, belki daha sonra yazarım... Mesut Bey’in en başarılı olduğu Bakanlık, Dışişleri Bakanlığı idi. Kültürü, eğitimi, dış politikaya hakimiyeti, lisanları, taviz vermez tutumu ile Türk Hariciyesinin unutamadığı, Hariciye Bakanları arasındaki, haklı yeri almıştır. Türkiye’nin menfaatlerini, itibarını en üst düzeyde gözetmiş, korumuştur. Hep şunu düşünürüm; Acaba en azından kendisi gibi Atatürkçü, Atatürk ilke ve inkılaplarına inanan, çağdaş, batılı bir bilim insanı olan Sn. Tansu Çiller ile anlaşabilseydi, merkez sağın önemli liderleri olarak ANAP ve DYP’yi bir araya getirebilselerdi, (O yıllarda ittifaklar yoktu) şimdi Türkiye’nin kaderine el koyarak, iktidarda olanlar, yönetime gelebilirler miydi? Buna cevabım, Gelemezlerdi. Cumhurbaşkanlığını rüyalarında göremezlerdi. 

Bütün bu ilişkileri, son dönemde rahmetli Ecevit ile birlikte kurdukları hükümetlerde yaşananları, Yüce Divan sürecini yakından biliyorum. Sn. Sezer’den önce Cumhurbaşkanlığı için Mesut Bey düşünülüyordu, ama nedense olamadı, oysa Mesut Yılmaz, tam bu görev için biçilmişti. Mesut Bey, duygularını belli etmeyen, karşısındakileri kırmamaya özen gösteren, bir karaktere sahipti. Yüce Divan’da her celsede, yanında olan birisi olarak, nasıl üzüldüğünü biliyorum. Bunun üzerine, sevgili evladı Yavuz’un elim kaybı, onu çok üzdü, hep içine attı, belki de amansız hastalığı bu nedenle meydana geldi. 

Mesut Yılmaz’dan sonra, ANAP dirilemedi ve tarihteki yerini aldı. Bu konuda söylenecek pek çok husus vardır. Şurası muhakkak ki, bugün Anavatan gibi, laik, demokratik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılaplarına inanarak sahip çıkan, inanç, teşebbüs, serbest düşünce hürriyetlerine öncelik veren, çağ atlatan Türkiye’yi yaratan, Türkiye’yi 21. yüzyılın lider ülkesi yapabilecek, sosyal adalete, piyasa ekonomisine, inanan, fertlerini, iş güç sahibi yapan, refaha ulaştıran, çağdaş bir merkez sağ partiye gereksinim, her zamandan daha fazladır. Özal’ın ortaya koyduğu bu idealler, Mesut Bey’in ve hepimizin yüreklerinde yanan bir meşale gibi hala güncelliğini koruyor. 

Sn. Mesut Yılmaz, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli devlet adamlarından birisidir. Vatanımıza, ülkemize, milletimize büyük hizmetlerde bulunmuştur. Sarsılmaz biçimde izinde yürüdüğü Yüce Atatürk’e ve Özal’a kavuşmuştur. Mesut Bey ile beraber çalışmak, benim için onur vesilesidir. Onun aziz hatırası ve ruhu önünde, saygı ile eğiliyorum. Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum, Türk Milletine, Anavatanlılara, başta değerli eşi Berna Hanım olmak üzere, ailesine sabırlar ve başsağlığı diliyorum.