Hani müflis tüccarlar vardır, elindeki avucundakileri satarlar, borç kapatırlar. Bu hükümetin karayolları arazisi 800 milyon dolara, İETT arazisini 705 milyon dolara satışını ona benzetiyorum. Bu iki arazi şuanda güncel olduğu için değindim, yoksa nerede yeşil alan, park, kamu arazisi varsa, satıp savuruyorlar, satmaya tevessül ediyorlar. Bu iş çok yanlış. Bir defa satılan bu mallar kimsenin babasının malı değil, bunlar Milli Emlak'a kayıtlı olsalar da halkın ve gelecek nesillerin malı. Ben özelleştirmeye asla karşı değilim. Ancak bu yapılanlar özelleştirme değil! Özelleştirme, Cumhuriyetin ilk yıllarında savaştan yorgun, bitkin çıkmış ülkemizin sanayileşmesine yardımcı olmak üzere kurulan İktisadi Devlet Teşekküllerinin zaman içinde daha verimli, üretken, kârlı çalışmasını teminen devletten özel sektöre veya hisse senetleri yolu ile halka intikalidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında iğneden ipliğe, gıdadan sigaraya kadar hiçbir fabrika, firma yoktu. Bu nedenle devlet her işe girmişti. Ancak ülkemizde sanayileşme hamlesi geliştikçe devletin peynir, süt vb. gibi üretim dallarından çekilmesi ve bu işleri özel teşebbüse bırakması daha doğru idi. ANAP Hükümetleri zamanında Sn. Özal'ın felsefesi ile başlatılan bu özelleştirme, bu hükümet zamanında oldukça yol alınmasına rağmen henüz hedefe ulaşılamamıştır! Özelleştirme, kuruluşları satıp savma değil, mülkiyetin özel teşebbüse ve halka intikalidir. Oysa arsaların, yeşil alanların pervasızca, sorumsuzca satılmasının özelleştirme ile alakası yoktur. Bu bir çevre katliamıdır. Zaten Türkiye'de herkes her aklına geleni yapıyor. Bana göre, Türkiye'de bazı hürriyetler aşırı. Vatandaşın trafik kurallarını ihlal etme, çevreyi tahrip etme, keyfi hareket etme, kanun, nizam, kural dinlememe, devlete ve polise karşı gelme, devletin ve fertlerin arazisine gecekondu yapma, her yere sağlıksız, çürük binalar yaparak rant sağlama hürriyetleri fazlası ile mevcut. Bu nedenle ben bu satış işine karşıyım. Bu gidişle elde avuçta ne varsa babalar gibi satılacaktır. Bu mesuliyeti taşıyanlar gelecekte Yüce Divan'da hesap verme durumuna gelebilirler. Benim bu arazileri alanlara bir önerim var. Türkiye'ye gerçekten hizmet etmek, ülkenin insanları için hayırlı iş yapmak istiyorlarsa, bu aldıkları arazileri plaza, iş merkezi, rezidans yapacaklarına buralardan yüksek rantlar elde edeceklerine yeşil alanlara, parklara çevirsinler. Çocuklarımız, torunlarımız, yaşayan ve gelecek nesiller bir plazayı, iş merkezini, o iğrenç beton yığınlarını gezerken hiçbir zaman; "Allah razı olsun ne güzel plaza yaptırmış" demezler. Ama içinde havuzlar, çiçekler, ağaçlar, çimler bulunan bir parkın koltuğuna oturup, derin bir nefes alarak "Allah razı olsun nur içinde yatsın, bize böyle cennet gibi bir park yaptı, bıraktı" diye hayır duası ederler. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Bu minnet ve şükran duyguları, hayır duaları, iğrenç beton yığınlarından elde edilerek, parasal kazançlardan daha evladır. Zira hiç kimse öteki dünyaya giderken, o plazaları, paraları beraberinde götüremiyor.