“İstanbul ve Boğazlar, Dünya hâkimiyeti demektir.” sözünün sahibi, tarihte Fransa’nın başarılı komutanı olarak bilinen Napolyon Bonapart; tüm Avrupa’yı etkilemiş ve devrim savaşlarında Fransa’ya önderlik etmiştir. Napolyon Bonapart'tan bu yana ülkenin en genç lideri unvanına  sahip olan Macron ise; ’Napolyonculuk’ hayalini, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu üzerinde oynamaya çalışıyor.

Fransa, Doğu Akdeniz ‘de gerilimi arttırıcı ve ateşi körükleyici söylemleriyle Yunanistan’ı, satranç oyununda piyon olarak kullanmakta ve Avrupa Birliği ülkelerini arkasına alarak Türkiye’ye yaptırım uygulama tehdidi ile çözümden uzak bir diplomasi uygulamaktadır. Ayrıca, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un dün yapmış olduğu  "Türk halkı büyük bir halk ve başka şeyler hak ediyor. Biz Avrupalılar, Türk halkına değil Erdoğan hükümetine karşı açık ve sert olmalıyız" açıklamaları ülkeler arası ilişki ahlakına aykırı bir açıklamadır.

Türk halkına oynanıyor!

2018 yılında Fransa’daki geçim derdini, hayat pahalılığını ve akaryakıt üzerindeki tüketim vergilerine zam kararını protesto eden halkla karşı karşıya gelen Macron, dev bir toplumsal hareketle karşılaşmış ve istifaya zorlanmıştı. Politize olmaya yeni alışan Fransız halkının Cumhurbaşkanı, Türk halkını açıklamalarına eklerken iki defa düşünmeli.Bu açıklama; bir kıvılcımla Fransız toplumunu değiştiren hareketin , Türkiye’de oluşabilme ihtimalini desteklemektir ve hedeflenen isteklerin dışa vurumudur.Macron’nun ,Amerika Başkan Adayı Biden‘nın sözlerine benzer söylemleri ve Türk halkı  tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alarak konuşması haddi aşan bir tavırdır.Türk halkının kendi liderinden başka hiçbir ülkenin liderine ihtiyacı yoktur,olamaz!.Bu tavır Türkiye’yi Suriye gibi görmekten başka bir şey değildir.  

Fransa’nın dış politika imajı zedelendi!

Fransa, Türkiye’nin stratejik askeri varlığıyla özellikle Suriye’de etkinliğini kaybetti. Ayrıca 2011 yılında Kaddafi’nin devrilmesinde ön ayak olan Fransa Libya’da da Türkiye sayesinde üstünlük kuramadı. Sömürge kültürüne alışmış olması nedeniyle Akdeniz’deki etkinliğinin sarsılması Fransa’yı korkutuyor. Oluşturduğu Mısır, Yunanistan bloğuna ek olarak şimdi de Lübnan’da yer etmiş,Hizbullah örgütü ile görüşmelere başladı. Ortadoğu’daki ülkeler ile Türkiye’nin bölgedeki gücüne karşıt görüşmeler yaparak, teklif edilen diplomasi çözüme sağlam oturmak istiyor. Bu durum  aynı zamanda, manda himayesinde bulundurduğu ülkelerle diplomatik bağlantılara tüm hızıyla devam eden Türkiye’nin , Fransa’nın etki alanını daraltacağı düşüncesidir.Bu çıkışları ise ; korkusunun tezahür etmesidir.

Macron, MED7 zirvesi öncesi Türkiye’ye yönelik kirli oyun açıklamalarını ,toplantı sonrasında ‘diyalog çağrısı’olarak değiştirdi. Bu değişimin sebebi,  AB ülkelerince aldığı ihtar ve göçmen sorununun ileriki günlerde ortaya çıkmasından dolayı duyulan endişedir. Bu dengesiz açıklamalar ise; Macron’un diplomasi ve stratejik zekasının zayıf olduğunun kanıtıdır.

Sonuç olarak; Türkiye, tahriklere kapılmadan diplomatik bağlantılara devam etmeli, jeopolitik avantajını ve dezavantajını dengeli bir şekilde kontrol etmelidir. Ayasofya kin çözücü bir etki yarattı. Bildiğimiz dost ile düşman cephesini daha açık bir şekilde görmemizi sağladı. Doğu Akdeniz ile de perçinleniyor. Bu güncel kavrama gerek duyan, Doğu Akdeniz’deki  savaşın kazananı , doğru diplomasi ve strateji ile Türkiye’nin  olacağı inancındayım.

Mutlu günler dilerim.