LOZAN

Büyük Atatürk ve Milli Mücadele, silah arkadaşları, büyük zorluklar, mahrumiyetler içinde savaşarak, bu vatanı bize kazandırmışlar, Lozan Barış Anlaşması ile İstiklal Harbi zaferimizi taçlandırmışlardır. Lozan’dan önce 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi yapılmış, Sevr bir köşeye itilerek, savaşın zaferimizle sonuçlandığı, tüm dünyaya ilan edilmiştir. Bu mütareke ile İstanbul, Boğazlar, Trakya düşmandan kurtarılmıştır. Mudanya’yı takiben, 20 Kasım 1922 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde, Barış Konferansı toplanmıştır. Türk heyetine başkanlık etmek üzere Atatürk’ün talimatıyla İsmet İnönü atanmıştır. Karşı tarafta ise İngiltere, Fransa, İtalya, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan delegasyonları bulunuyor, savaşta elde edemedikleri taviz ve toprakları kazanmak için çok sert tavırlarda bulunuyorlardı. Müzakerelere tam bir vukuf ve basiretle katılan İnönü, aynı sertlikle teklifleri geri çeviriyor, konferans 4 Şubat 1923’te sonuçsuz olarak dağılıyordu. Batı devletlerinin tekrar yaklaşımları neticesinde, Lozan Konferansı’nın ikinci etabı tekrar başlamış, zorlu, zaman zaman kopma noktasına gelen müzakereler sonucunda konferans 24 Temmuz 1923 tarihinde anlaşmayla sonuçlanmış, İsmet Paşa anlaşmayı imzalamıştır. 

Lozan Anlaşmasına göre kapitülasyonlar kaldırılıyor, Meriç Nehri Türkiye-Yunanistan hududu oluyor, Suriye sınır ise Fransa ile akdedilen Ankara Anlaşmasına göre belirleniyordu. Boğazlardan geçiş Uluslararası Komisyona bırakılıyor, Patrikhane Türkiye’de kalmaya devam ediyor, gayrimüslimler Türk vatandaşı olarak kabul ediliyor, Türk Milli Eğitim şartlarına uymak koşulu ile yabancı okular faaliyetlerine devam edebiliyorlar. Türk Ordusu aynen görevini sürdürüyor, Ermenilere, Ruslara herhangi bir toprak parçası verilmiyordu. 

Lozan, Atatürk’ün kurduğu yeni, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin tanınması, tescili, Sevr Anlaşmasının çöpe atılmasıydı. Lozan için Atatürk, “Türk tarihinde emsali olmayan, siyasi zaferdir, tarihi bir dönüm noktasıdır” demiştir. Türk Milleti, Türk Ordusu, İnönü’de, Sakarya’da, Afyon’da, Dumlupınar’da, Başkomutanlık Muhaberesi, 30 Ağustos’ta zaferler kazanmış, Yüce Önder’in “İlk Hedefimiz Akdeniz’dir” emrine uygun olarak, düşmanı denize dökmüştür. Gene Büyük Atatürk’ün dediği gibi “Düşmanlar, geldikleri gibi gitmişlerdir”. Bu büyük, yıpratıcı savaş sonucu, Türkiye, Türk Ordusu yorgun ve bitap durumdaydı. Ülke harap, mahrumiyet, zafiyet içindeydi. Ancak İnönü, Lozan’da, Türkiye’nin bu durumunu karşı tarafa belli etmeyen, ustalık dolu bir politika izlemiştir. Karşı tarafı, anlaşma olmazsa, Türklerin tekrar savaşa devam edebileceklerine inanmıştır. Bu durum İnönü’nün büyük bir diplomasi başarısı, dehası olarak kabul edilmektedir. Daha sonra Büyük Atatürk’ün izlediği üstün politika sonucu, 1936’da Boğazların Türkiye’nin inisiyatifine geçişini sağlayan, Montre Anlaşması yapılmıştır. Bu nedenle Kanal İstanbul gibi ne getireceği belli olmayan projelerle uğrayıp, Montre Anlaşmasını riske sokmamak gerekir. 

Lozan’da, Atatürk’ün önemle üzerinde durduğu, Hatay, Musul, Kerkük, Kuzey Irak’taki Türkler, 12 Adalar meseleleri sert dirençler sonucu çözülememiştir. Büyük Önder, Lozan’dan dönen İsmet Paşa’yı karşılar, kucaklar, “İsmet çok iyi bir iş çıkardın, Türk Devletini tescil ettirdin, Türk Milletinin makus tarihini bir defa daha yücelttin, lakin Milli Misak olan Hatay’ı, Musul, Kuzey Irak’ı, 12 Adaları alamaz mıydık?” der. Paşa, “Gazi Hazretleri, bunlar yeni bir savaş nedeni olabilecekti. Ülkenin, ordumuzun imkan ve durumu muvacehesinde, göze alamadım” diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Atatürk, “Haklısın İsmet, ömrüm vefa ederse, başta Hatay olmak üzere, ben bu konuları kendim çözeceğim” demiştir. Atatürk, Hatay’ı halletmiş, Hatay, Türk topraklarına katılmış, ne yazık ki, Musul, Kerkük, Telafer bölgelerinin, Türk toprağı olmasına ilişkin gayretleri vefatı ile akim kalmıştır. Aslında 3 milyondan fazla, özbeöz Türk olan, Irak Türklerine sahip çıkmak, Türkiye’nin namus borcudur. 

Türkiye ve Türk Ordusu her geçen gün artacak biçimde, çok kuvvetli, her türlü ileri teknolojiye sahip olmalıdır. Türk Ordusu, bugün için NATO ülkeleri arasında ABD’den sonra ikinci güçlü ordudur. Fevkalade önemli olan savaş uçaklarımız F-16 ve F-4’ler, firkateynler, hücumbotlar, denizaltılar hemen hemen tüm teçhizatımız ABD menşeilidir. Bu nedenle S-400 alarak ABD ile arayı açmanın, bizim ANAP iktidarımızda, montajla ürettiğimiz ancak 34 yıldır eskiyen F-16’lar yerine, F-35’lerden mahrum kalmamızın bir rasyoneli yoktur. Yanımızda, dostumuz ülke kalmadı. Örneğin Arap ve İslam dünyasının önemli bir ülkesi olan Mısır’la neden düşmansın, izahı var mı?.. Mevcudiyeti, varlığı Lozan’da kabul ve tescil edilen, Dünya Milletler Topluluğu’nun onurlu bir üyesi olan Türkiye, dostluğu, işbirliği istenen bir barış sever ülke olarak kalmalıdır. 

Türkiye’nin yeri muasır medeniyetler, laik demokratik Cumhuriyet, medeni, modern batı dünyasıdır... Bu ışık Lozan’da Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar ve arkadaşları tarafından yakılmıştır. Diplomasi tarihinde, takdirle yerini almış olan Lozan’ın 98.nci yıldönümünde, Yüce Atatürk, İsmet İnönü’yü, Türk delegasyonu mensuplarını saygı ve şükranla anıyoruz...