İnsanlıktan, kardeşlik ve dostlıktan hiç bir pay almamış Rum yönetiminin Kıbrıs Türkü'ne karşı uyguladığı amansız abluka artarak devam ediyor ve her geçen gün yeni çirkin senaryolara tanık oluyoruz...

Bunun son sahneleri ise, elinde Rum malı bulunanlara gönderilmeye başlanan celpnameler, erkeklerin askere çağırılacağı ve de TC kökenlilerin de mahkemelere verileceği oldu...

Hem 1. Cumhurbaşkanımız Denktaş, hem de yeni Cumhurbaşkanımız Talat, bu durumdan fazlasıyla mutlu...

İkisi birden sanki de ağıız birliği etmişcesine "Allah Papadopulos'tan razı olsun" demeye başladılar...

Hem Denktaş'dan hem de Talat'tan aynı şeyleri duymak ve her ikisinin de aynı çizgide olduğunu görmek kimilerini sevindirmese de bizi fazlasıyla mutlu ediyor...

Rumların bu düşmanca tutumlarından da artık anlaşılmaktadır ki, komşu sadece Türkiye'nin garantisini ve askerini değil, Kıbrıslı Türkleri de adada istememekte, kimliğinde ay/yıldız olan hiç bir kimseyi içine sindirememektedir...

İşte bu yüzden Rumların son günlerde dozunu arttırdıkları düşmanlığın tek sebebi, Kıbrıs'ın sadeec bir Helen adası oludğuna inançlarından başka bir şey değildir...

Rumların bu tutumları elbette ki çoğu insanımız arasında huzursuzluk yaratmış, ister istemez küçük çaplı da olsa bir paniğe neden olmuştur...

Tüm bu gelişmelerden sonra, Annan Planı'na evet dedikten sonra bile AB'den dışlanan Kıbrıs Türkü'nün önünde sadece tek bir seçenek kalmaktadır...

O da elbette ki hali hazırda mevcut bulunan devletine sahip çıkarak, "Ben KKTC vatandaşıyım, ne Rum, ne AB ne de BM benim malımı elimden alamaz, saçma sapan bahanelerle evime el koyamaz" demekten geçmektedir...

Çünkü, ne ABD, ne AB üyeleri ne de sahtekar dost Yunanistan ile, huysuz komşu Rum Yönetimi artık belli olmuştur ki, Kıbrıs Türkü ile kedi-fare oyunu oynamış, tüm iyi niyeti ve çözüme katkılarını görmemezlikten gelmiştir.

Bundan böyle de bu ülkelerden medet ummak, saflıktan öte bir şey olmayacaktır!

Dün 1. Cumhurbaşkanı Denktaş ile Radyo Güven'de çok zevkli geçen bir program yaptık..

Aynen kendisinin de belirttiği gibi, onlar hep istemeye devam edecek, biz de bir kulağımızla dinleyip diğer kulağımızdan bu dinlediklerimizi salıverip göndereceğiz...

Tabi ki KKTC'ye ve bayrağımıza, egemenliğimize sahip çıkarak...

Sonuçta yeni Cumhurbaşkanımız Talat'ta görecek ve seslendirecektir ki, Rum ile uzlaşmak sadece hiç bir zaman gerçekleşmeyecek olan bir hayalden öte değildir!

Onun için, artık KKTC'yi buzdolabından çıkarmanın zamanı gelmiştir...

Başımızın daha fazla ağıramaması için, beğensek te beğenmesek te KKTC'ye ve dolayısıyla haklarımıza, kimliğimize ve geleceğimeze sahip çıkmak Kıbrıs Türkü'nün önünde ki tek seçenektir...

Şimdi zaman, kavga, döğüş, onursuz politikalarla AB hayalciliği değil, bir daha hiç bir zaman sahip olunmayacak devleti ayağa kaldırıp, dünyada ki saygın yerini alması için mücadele zamanıdır...

Hala diğer seçeneklerde ısrarın mantıklı hiç bir yanı kalmamıştır!