Bu hafta size bir tutkumdam bahsetmek ve sizlere de tavsiye etmek istiyorum: Fotoğrafçılık. Yaklaşık bir yıldır digital fotoğraf makinesine sahibim ve bu makinenin nimetleri sayesinde fotoğrafa daha çok ilgi duymaya başladım. Nasıl olsa tab ettirme ve ne çıktığını görene kadar bekleme gibi zahmetleri aştığım için gözüme takılan her şeyi fotoğraflamaya başladım. Böylece kenti daha başka görme fırsatını yakaladım. Amacım bir fotoğraf sanatçısı gibi olmak değil elbet ama daha şimdiden kendime güzel bir arşiv edindim. Mesela Ayazağa köyünün yaşadığımız hemen her noktasına ait fotoğraflarım var, arasıra onlara bakıp en azından iki yılda değişen unsurları görüyor, bazen hiç fark etmediğim ayrıntıları keşfediyorum. Kızımın gelişimini de fotoğraflarla izleyebiliyorum. Adeta bir fılm şeridi gibi, bazen unuttuğum bazen zihnimden hiç gitmeyen kareler, bazen de hiç görmediğimi fark ettiğim ayrıntılar... Fotoğrafçılığı bir sanat olarak yapanlara da büyük saygı ve hayranlık duyuyorum. En son Beykent Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Cüneyt Gök hocanın sergisi vardı, ona katıldım, çok keyifli bir saat geçirdim. Ben amatör ruhla yaklaşırken, onun profesyonellikte geldiği yer, sunuş, teknik, her bir karenin anlatmak istediği öyle güzel ki... Bu noktada sözü Değerli Hocama bırakayım: “ Her fotoğraf kendi öyküsünü saklar içinde.. Her fotoğrafın anlattığı gibi her fotoğrafçının da anlatacağı bir hikâyesi vardır… Fotoğrafı üreten, o anı yaşayıp başkalarının hikâyelerinin kenarından köşesinden içine giren fotoğrafçı çok kısa bir süre içerisinde seçim yaparak kamera açısını, film üzerinde görüntüyü oluşturacak ışık miktarını, pozlanma süresini kadraj içine girecekleri belirleyen kişidir. Kompozisyonu kurarken olaylar, durumlar karşısında algılarının ne kadar açık ve objektif olduğu öykünün çerçevesini oluşturur. İlk bakışta birbirinin aynı gibi “görünenlerin” bile birbirlerinden ayıran farklılıklar vardır.. Her görüntü; her fotoğraf “başka”dır... Bir tek şeyin ya da olayın görüntüsü “başka” şeylerin ve olayların görüntüsünü de içinde barındırır ve bu görünümü fark etmek için “ başka” görünümlerin anısı gerekir... Sergi insanları ve nesneleri iki ayrı grupta topluyor. İnsan nesne birlikteliğini; insan olmasa da o çerçevede insanın izini görebiliyoruz. 20 yıl öncesinin enstantanelerinin de yer aldığı 56 eserden oluşan sergide 2000-2007 yılları arasındaki çalışmalar daha ağır basıyor . Sergide bir de şemsiyelere asılı fotğraflardan oluşan bir enstalasyon yeralıyor. Bu fotoğraflara dokunmak serbest.” Eğer yolunuz Taksim’den geçerse, Sıraselviler Caddesine de girin, Alman Hastanesi’ne gelmeden bizim üniversitenin Necati Abacı Sergi Salonu’nu ve bu güzel fotoğraf sergisini hemen fark edeceksiniz. Fotoğraf, geçmiş ve gelecek arasındaki bir köprü gibi. Kişinin bir başka gözü gibi. Ayrıntılarda gizli mesajlar. Bazen hüzün bazen neşeli. Bazen ironi dolu, ama hayattan, bizden yansımalar... Herkese iyi bayramlar!!!! --------------------------- Not: Sergi bu ay sonuna kadar gezilebilir, ücretsiz.