Türkiye’de insanlara değişik şekilde hitap edildiğini görüyoruz. Örneğin küçükken “Hey ufaklık, hey kopil” derlerdi. Biraz serpilince, “aslan parçası, delikanlı” demeye başladılar. Mektebi Mülkiye’de hemen hemen her arkadaşımızın lakabı vardı. Örneğin: Koç Tuncer, Napolyon Mete, Yalak Gürel, Maksi Engin, Kel Çetin, Marlin Erden, Köfte Dr. Birol, Salazar Ergün, Salan Uğur, Marlon Erden, Arnavut Muharrem, Sarı Kız Metin, Vali Ertuğrul, Dört duvar Ahmet, Fayans Ertuğrul, Ayı Ayhan, Ayı Turgut, Ayı Cengiz, Kel/Şair Selahattin, Dadoz Yaşar, Lö Kadir, Kelle İlhan, Sandık Kafa Irmak, Tirit, Mişon, Deve Güray, Kız Tuncay, Hurşit, Murteza, Kasvet Ayhan gibi… Sınıfta babalar, kel, laz diye hitap edilenler, Ayı diye hitap edilenler çoğunluktaydı. Arkadaşlarım bana da “Chiv – Chiv” derlerdi. Aslında kız arkadaşlarımızın da isimleri vardı. Örneğin: Poldi Sevil, Jane Aygen gibi… 
Okulumuzda birçok Güney Doğu’dan gelmiş, Kürt diye hitap edilen arkadaşlarımız vardı. Ancak, yanlış anlaşılmasın, o tarihlerde şimdi olduğu gibi, Türk, Kürt diye bir ayrışma yoktu. Biz bu arkadaşlarımızı çok sevdiğimiz için onlara şaka yapmak, takılmak için; Örneğin: Kürt Mustafa, Kürt İsmet gibi hitap ederdik. Hayata atılınca, bir arkadaşımızdan bahsederken lakabıyla söylenirse hatırlanırdı. Örneğin: Davul Uçar, Reis Özkan gibi… Ezcümle Mektebi Mülkiye’de lakabı olmayanlara acınarak bakılırdı… Ancak, devlette edindiğimiz mesleklerle birlikte, hitaplarda değişti. Örneğin: Mülki İdare Amiri olanlara Sn. Kaymakamım, Sn. Valim, Hariciye’yi seçenlere Sn. Büyükelçim, Maliyeyi seçenlere de Sn. Üstadım ifadeleri kullanılırdı.
Türkiye’de en fazla kullanılan hitap biçimi Başkan, Sn. Başkanımdır. Özellikle, Belediyelerde, siyasi partilerde, yönetim kurullarında herkes Başkandır. Başkan aşağıya, başkan yukarıya kullanılır… Eğer, askerlikle bir ilginiz varsa veya bir askeri tesise girdiniz ise, size hitap biçimi, “Komutanım”dır. Komutan olmadığınız halde, herkes size Komutanım der! Futbolda hocalara, teknik direktörlere, antrenörlere ve hakemlere hocam demek adet olmuştur. Herkes hocadır. Tabiatıyla üniversite öğretim üyelerine de hocam diye hitap edilir. Ayrıca ifa ettiğiniz göreve uygun olarak, size Beyefendi, Sn. Genel Müdürüm, Sn. Müsteşarım, Sn. Genel Sekreterim, Sn. Müsteşar Muavinim, Zatı Devletleri, Zatıaliniz de denilebilmektedir. Bizler gibi siyasete atılanların ise, eğer Milletvekili adayı iseniz hitap şekli Sn. Milletvekilimdir. Eğer seçilip, Meclise girerseniz, “Sn. Milletvekilim” hitabı hayatınızın sonuna kadar, hiç değişmeyecek, çok şerefli ve onur verici bir hitap tarzı olacaktır. Zaten isteseniz de, istemeseniz de, Milletvekili iseniz size Sn. Milletvekilim denir. Muhtemel kabinede yer aldığınız ve Bakan olduğunuz takdirde, aynı şekilde bu sefer Sn. Milletvekilim biçimi, Sn. Bakanım şeklinde hitaba yerini bırakır. 
Tabiatıyla günlük hayatta size ağabey, amca, dayı, baba, teyze, abla, yenge, oğlum, kızım gibi hitap şekilleri olacaktır. Bunlardan gocunmamak, karşınızdakine çıkışmak “Yahu ben seni nereden amcan, baban oluyorum demek, doğru değildir. Bazen de, efendim, beyim, bayım, hanım, bayan, hanım anne, hanımefendi şeklinde hitap edilirsiniz. Bunlar her toplumda kendi adet ve geleneklerine göre rastlanan hususlardır. 
Seçimlerle uğraştığımız bu dönemde, yazıyı bir fıkra ile bitirelim. 
Adamın biri, bir bara gitmiş, bu arada lavaboya girmiş. Bir bakmış ki, pisuarlar altından yapılmış, etkilenmiş, işini görmüş. Ertesi gün, tekrar aynı bara gitmiş, gene WC’ye girmiş, bir gün önceki o altın pisuarlar yok, yandaki barmene seslenmiş, “Yahu, dün buraya geldiğimde, tuvalet altın gibi idi, bugün yok, ne oldu? Barmen, yanda oturan adama seslenmiş, “Sadullah abi, dün senin saksafonuna işeyen, gerizekalı gene geldi”…
Not: AYIP OLUYOR: Popülizme gerek yoktur. Sn. Kılıçdaroğlu seçim propaganda konuşmalarında emeklilere birer maaş ikramiye vereceğim, ancak Emekli Milletvekillerine yok, diyor… Acaba emekli milletvekilleri vatan hainleri midir, ahlaksız mıdır, namussuz mudur, soyguncu mudur? İşini, gücünü, düzenini bırakarak, namusuyla, yetenekleriyle, fazilet ile ülkeye hizmetin doruk noktası olan siyaseti seçenler, vatanına hizmet edenler, neden böyle bir muameleye tabi oluyorlar, anlamak mümkün değil ve çok kırıcı bir durum. Kendisi şöyle diyor: “Sen emekliye vereceğimizi çok görüyorsun, ama 14.000,00 TL’yi cebine indiriyorsun”. Soruyorum, acaba kendisi ve partisinin mensupları, Milletvekilleri, Milletvekili maaşı ve emekli maaşı almıyorlar mı? Ceplerine indirmiyorlar mı! Ben size söyleyeyim, hepsi alıyor, ama, vatan kurtaran aslan rolünde popülizm yapıyorlar…