Bu hafta içinde, İzmir İktisat Kongresi düzenlendi. Bu kongre ilk defa 1923 yılının Şubat ayında, henüz Anadolu’nun birçok yeri kuşatma altındayken, İzmir ise henüz beş aydır kurtulmuş iken iktisat kongresi yapılmıştı.
90 yıl sonra beşinci kez yapılan bu kongrede “küresel yapılanma sürecinde Türkiye’nin yeri ve durumu” teması işlendi.
Türkiye Cumhuriyeti için ilk iktisat kongresi çok özeldir. Burada konuşulanlar Cumhuriyetimizin ekonomik çerçevesini de belirlemiş oldu.
İlk kongrede öncelikle ele alınanlar, çifçi, tüccar, sanayici ve işçilerin talepleri ve sorunlarıydı. Kişiler, o yıllarda çok fazla sorun ile karşı karşıya kaldığından, çözüm yolları uzun uzun tartışıldı. Hâlen milli mücadelenin devam etmesi sebebiyle de, yine bu kişilerin yani Türkiye ekonomisini ayakta tutanların, askeri birliklerle bütünlük içinde çalışabilmesi toplantıda önemli bir yer teşkil etmişti.
Türkiye’nin bu dönemde işgal altında olması, Türkiye’de yaşayan ve faaliyet gösteren yabancıların durumu açısından daha da önem arz ediyordu. Bu kongre, yabancıların kafalarındaki belirsizliği de ortadan kaldırmıştı.
İlk kongrede alınan kararları, planlamayı ve öngörüleri içeren bildiriye de “Misak-ı İktisadi” dendi. Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının ardından, ekonominin ilk defa planlandığı bu bildiri ile yabancı sömürüsününl ortadan nasıl kaldırılacağı da yazılı hale getirildi.
Bu ilk kongrede, tahmin edebileceğiniz gibi, çok keskin ulusalcı yaklaşımlar sergilendi. Bu hafta düzenlenen kongrede ifade edildiği gibi, “Yabancılara mülk ve arazi satışı o kongrede başlamıştır” ifadesi kesinlikle düşünülemezdi. Yabancıların Türkiye’de ticaret yapması, fabrika işletmesi serbest bırakılmışken, Türkiye’de toprak ve mülk sahibi kesinlikle olamayacaklardı.
Yabancı işletmecilere şu mesaj çok açık olarak iletildi: Türk milletinin dinine, diline, ırkına düşman olmayan herkese, ticari kapılar açık olacaktı. Yabancıların kendi sermayeleri ile Türkiye’de üretim yapması, Türk halkının mesleki eğitimine katkıda bulunduğu gibi, sermaye olarak güçlenmesini de sağlayacaktı.
Atatürk, Sultan II. Mahmut’un Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ile ilgili tespitlerine değer vermekteydi. Buna göre Osmanlı İmparatorluğu’nun sanat, ilim ve bilimden uzaklaşmaya başlamasıyla çökmeler de başlamıştı. II. Beyazıt döneminden sonra medreselerin kapatılmasıyla birlikte sanat ve bilimde gerileme başlamıştı. Bu durum halk üzerinde de bilgi eksikliği ve gerilemeye sebebiyet vermişti. Sanat ve bilimdeki gerileme, çöküşün ilk kıvılcımıydı.
Bu sebeple eğitim süreci de hızlıca başlamalıydı.
Yine bu ilk toplantıda iktisadi politikalar da belirlendi. Ticaret bankalarının kurulması, çalışmayan maden ocaklarının işletilmeye başlanması, Türk limanlarında Türk gemilerinin haricinde ticaret yapılamaması, sanayimizin geliştirilmesi, tarıma öncelik verilmesi, gümrük tarifelerinin oluşturulması, yeni gümrük politikaları gibi konular tartışıldı ve yazılı hale getirildi.
İlk defa, Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluş döneminde yapılan bu kongrenin yaşatılması çok önemli. Bu sayede her kongrede, vatan topraklarının kurtarılış aşamalarını tekrar tekrar hatırlayacağız. Bu sayede, o günkü duygularla ve heyecanla, fakat günümüzün koşullarına uygun, geleceğimizi tasarlayabileceğiz.
Geleceğimizi tasarlarken, dikkat edeceğimiz husus ise; Batı’nın sürekli politikası haline gelmiş, her ne kadar aksini ifade etselerde bölünme siyaseti ile değil, Osmanlı’nın yüzlerce yıl insanla ve doğa ile barışık, bütünleşme siyaseti ile yapmamızı ise, damarlarımızdaki kutsal kanımız bize her seferinde hatırlatacaktır.