Erzurum’da oynanan ve adı ‘Süper Kupa‘ olarak adlandırılan mücadelenin finali, yeni sezonunda nasıl geçeceğinin en ‘net’ görüntüsü gibiydi.
Verilen hakem kararları, tribünlerde yanan meşaleler, iki takım taraftarların yan yana ve aralıklara yaşadıkları arbedeler…
Bunlar güzel kareler olabilir mi? Taa ki doğruyu görüp, gerçeği algılama adına.
Bakın yazımızda teknik konulara girmiyorum, şu oyuncu böyle oynadı, şu takımın oyun kurgusu şuydu diye…
Beni oynanan oyun değil, yazılan ‘senaryo’ ilgilendiriliyor.
Çünkü ‘dün’ bugün ve geleceğin habercisi gibi.O nedenle aradan birkaç gün geçse de, zorunluluktan ‘Süper Finali’ ısıtmak ve siz değerli okuyucularımıza ‘servis’ yapmak istiyorum.
Bu konuda, hafta sonu başlayacak olan ligin her geçen haftasında ‘Süper Kupa’ gerçeğinden kesitler göreceksiniz..

Taraftar kimliği değişmiyor

İyi ki sezon öncesine geldi bu kupa maçı, iyi yer olarak Erzurum tercih edildi.
Yaşananlara bakıldığında Hakem hataları…Fanatiklerin (pardon) taraftarın maçı bir arada seyretmesi sezon ortası veya sonuna denk gelseydi ne olurdu acaba, düşünebiliyor musunuz?
Siz eğer alınması gereken dersi almaz iseniz (sözüm muhatabına) işgüzarlık yapmış olursunuz.
Tribünde bakıldığında ‘rengarenk’ görüntüler..Maç ilerledikçe yanan meşale ve verilen her kararda ‘karışan’ tribünler ve yaşanan arbede.
Görünen köyün tarifine nasıl gerek yok ise, dün statlarda olan olayların benzerinin Erzurum’da tekrar edileceği her halinde belli idi. Siz tedbir almaz iseniz yenileri de mutlaka gelecektir.
Peki çözüm? Erzurum da ki maça, bölge seyircisinin dışından ‘taraftar’ almayacaksınız olup bitecekti.
Tribünlerin dolup, biletlerin karaborsa düzeyine düşeceği, maçtan iki-üç gün öncesinde sahurdaki bilet kuyruklarından belli idi.
Ne yapıldı, İstanbul seyircisi grup grup, toplu halde Anadolu’nun yolu tuttu.
Sormak gerekir; Maç için kaç emniyet görevlisi ‘seferber’ edilerek fazla mesaiye yapmıştır. Hemen oranlama yapabiliriz; Tribündeki seyircisinin dörtte biri kadar. Yani; tribünde 30 bin kişi var ise 6-7 bin de emniyet mensubu olması kaçınılmaz.
Günümüzde ‘Futbol sadece Futbol değildir’ gerçeğinden yola çıktığınızda, şiddeti ve  holiganlığı göz ardı edemezsiniz? Ta ki ‘radikal’ kararlar alma gücünüz yetene kadar.

Futbolcular neyin peşinde (!)

Fenerbahçe ve Galatasaray gibi ligin zirvesinin en belirgin adaylarının isimlerinin geçtiği yerde, top yekûn ‘maç kazanma’ iç güdüsü hakim oluyor. Hal böyle olunca da sahadaki mücadelenin direk içerisinde yer alan oyuncunun da ‘agresif’ bir hal almasına neden oluyor. 
Sporcunun sahadaki bu tavrı, kendi teknik kapasitesinin üzerine çıkma, takımına büyük katkı sağlama gayreti göstermesi, içinde bulunduğu ‘psikolojiden’  kaynaklanmakta.
Böyle bir durumda, futbolun göze hoş gelen ‘teknik’ özelliklerinden uzaklaşması ve baskı unsurundan kaynaklanan ‘agresifliğine’  neden olmaktadır.
Ondan sonra, normal yapılması gerekenler ikinci plana itilerek, fizik kapasite zorlanıyor. Oyun futbolculardan kaynaklanan ‘hırçın’ bir hal alıyor.
Bunun ilerleyen haftalar yansımasını şimdiden tahmin edebilirsiniz?
Fenerbahçe – Galatasaray maçının hakemi Cüneyt Çakır’ın çıkardığı kart sayısına baktığında tahminler için ipucu olabilir
O nedenle takımlar oyuncu sayısını fazla tutmalı… Önceleri oyuncu sakatlanır, yorgun düşer yedek kulübesine iş düşerdi. Şimdi ise kart gören, ceza yiyen ‘futbolcu’ fazla olur diye, her mevkinin bir alternatifi oluşturulmaya çalışılıyor.
İşte size futbolda gelinen nokta. Sahada ki bu ise tribündeki nasıl olur ve bunların yöneticisini ise siz hesaba katın.

Maçın ‘Süper’ olmaktan çıktığı anlar


Çüneyt Çakır’ın maç yönetimine değinmek istiyorum. Fenerbahçe kazandığı ve  Alex’in iki kez tekrarında golle sonuçlanan serbest vuruşu Çakır’ın maçtan ‘bir nevi’ kopması ve ortamın gerilmesinin ‘ana’ unsuru gibiydi.
Sadece bu maç için değil, ligin gidişatında gerek ‘hakem kararları’ gerekse Federasyon kararlarını etkileyecek, eski hakemlerden Ali Aydın’ın yorumuyla ‘emsal’ teşkil edecek Engin Baytar vukaatı.
Agresifliği yüzünden Trabzonspor’dan bileti kesilen ve benzer hareketlerini bu kez Galatasaray forması altında karşılaşmanın hakemi Cüneyt Çakır’ı ‘sarsacak’ şekilde yapmasının, hiçbir zaman savunulacak yanı olmamalı. Ki sarı-kırmızlı oyuncu profiline bakıldığında (Melo örneğinde olduğu gibi) özrünün kabahatini bastıramayacağı bir durum ortaya çıkmış ve Federasyon başta olmak üzere Galatasaray ‘ceza’ konusunda gereğini yapması kaçınılmaz kılmıştır.