Hollanda yenilgisi ve hemen ardından eleştiri okları. Tanımı yapılır ya ‘kendim için bir şey istiyorsam….’ diye.Yazarı ve çizeri bol olmasına rağmen, doğrular adına yorumunu yapanın az olduğu bir ortamda elbette ki bir ‘şeyler’ kaleme alınacak.
Milli takımla ilgili görüşümüzü belirtmeden önce bir gerçeğe vurgu yapmak istiyorum; Yazar dediğimiz ve eli ‘kalem’ tutmaya çalışan kesim tarafından Milli takıma gösterilen ilgilinin oldukça fazla olması ‘sevindirici’ bir durum.
Yazıların içeriği olumlu veya olumsuz olsun, ay-yıldızlı takıma bu kadar ilgi gösterilip maçların çok sayıda ‘köşe yazarı’ tarafından ‘kaleme’ alınması, milli duyguların içinde ‘beslenen’ sahiplenmenin bir göstergesi.
Bu yaklaşımımıza şöyle bir eleştiri getirilebilir; Milli takımı konu alan bu yazıların yarıdan çoğu milli takıma ilk maçıyla ilgili ‘negatif’ yaklaşmış. Bu bir teknik adam ve sahada görevini yapmaya çalışan futbolcu için sonuca olumsuz yansımaz mı?  Bu hususta dile getireceğimiz açıklama; Yapıcı eleştiri olduğu sürece, köşe taşınan her yazı mesajı alan teknik adam için alınması gereken olumlu bir algıdır.
Benim bildiğim (İstanbul Büyükşehir Belediyespor’dayken birçok kez röportajlarımız oldu) Teknik Direktör Abdullah Avcı, yazılan ve söylenenden ‘alması gereken’ dersi alır ve bunu takımına uygulayarak sonuca olumlu yönde yansıtır.
Neydi Hollanda maçında alınması ve altı çizilmesi gereken ders; Sahada görev alan isimler. Selçuk nasıl yedek bekler (miş). Kadro ve oyuncu değişikliği ile eleştirilen Avcı özetle ‘taktik’ gereği olduğunu ifade etti ve ekledi; Takımızın Dünya’da yenemeyeceği bir takım yoktur.
Altı çizilecek doğru bir yaklaşım… Biz Türk insanı olarak bu doğruluğu her zaman kendimize birinci derecede hedef seçtik, ama uygulamaya geldiğimizde biraz ‘ağırdan’ aldığımız için ‘treni’ kaçırdığımız çok olmuştu. O nedenle zaman artık, büyük düşünmenin yanı sıra büyük işlerle başarma zamanı.
Her defasında ifade edilir ya; Teknik adamın ilk maçları ve kadronun oturması zaman ister. Teknik direktör Abdullah Avcı için bu zamanın artık ‘bugün’ hayata geçirilecek bir dilim içinde olması gerektiğine inanıyorum. İnanın yarın için çok geç olabilir. Şartlar ne olursa olsun. Bu milli takım Dünya Kupasına gitmeli.
 Oyuncu seçiminden sahaya sürülen isimlere kadar Avcı ile birlikte yeni bir süreç başlamış oldu. Bu sadece ülkemizden değil Dünyanın dört bir yanından futbolcu da artık ay-yıldızlı ‘formayı’ giyebiliyor. Bu şu anlama geliyor milli takım yerli ve gurbetçi tüm vatandaşlarımıza açık.
Burada hemen ‘somut’ bir örnek aklıma geldi. Almanya’da 5 milyon Türk yaşıyor ve aynı ülkenin Genç takımı Avrupa Şampiyonu oluyor ve kadroda 6-7 isim bizim vatandaşımız. Hollanda maçını 20 bini aşkın seyirci izliyor... Almanya Futbol Federasyonu Türk takımlarının ülkelerinde ‘hazırlık’ maçları yapmasına izin vermiyor. Çünkü her atılan golden sonra, tribünler ‘çılgına’ dönüyor, sevinç sahanın içine taşıyor ve maç sık sık kesilmek zorunda kalıyor.
Tüm bunları niçin açıklama gereği duyduk (!) Milli takım sadece ülkemizde değil, yurt dışında da en sevilen ve sayılan bir ‘kimliğe’ bürünmüş durumda.
Her gurbetçi vatandaşımızın yetenekli çocuklarına nasıl Avrupa’ya yıldız transfer adı altında ‘transfer’ teklifleri yağıyor ise, o yıldızların parlayacağı yerin yansıması milli takımız da olacaktır.
Bugünkü  mevcut durum yarın için ‘iyinin’ de habercisi. Milli takımın şu anki kadrosunda Fenerbahçe ve Galatasaray takımından toplam 13 oyuncu var. Ve ligimizin kalitesi ortada. Ülke futbolunun yetiştirdiği en iyi isimler kadroda yer alırken, yurt dışında ki Türk oyuncularında kadroya katılımıyla birlikte,  yetenek‘harmanlama’ başarıyı da beraberinde getirecek.
Bir de Abdullah Avcı ve ekibi her defasında Anadolu’da yer alan ( Süper Ligin dışında  1.Lig’de) bir çok maçı izleme fırsatı yakalıyor. Başarıları ile ön plana çıkan oyuncular, milli takım teknik heyetinin kendilerini izlenmesinin ayrı bir heyecanını yaşarken, gelecekte yeni isimlerin ‘başarılarıyla’ ay-yıldızlı forma giymeleri içten bile değil. Bu saatten sonra bilmem demek gerekir mi; Selçuk ve Burak Yılmaz yedek diye…
 Hep olmayanı yazmak ‘köşe yazarlarına’ sükse yaptırır (dı). Bu anlayış artık Milli takım olduğunda ‘prim’ yapmayacak kadar değersiz. Niçin bu kadar kesin ve net konuşuyorum, yazımında başında belirttiğim gibi Abdullah Avcı’yı tanıdığım için.
Bir yere ‘not’ düşmenizi rica ediyorum; Onun ve ekibinin şuanda üstlendiği görev Türk futbolunun yarınları için büyük önem taşıyor. Mevcut değerlerimizle (futbolcularımız) ile birlikte yurt dışında ki oyuncularımızın bir araya gelmesinden oluşan Milli Takımız, iyi işler ve  büyük başarılara imza atacağına inanıyorum. Milli talkıma yansıyacak bu fayda, takımlarımız için de kazanç kaynağı olacak. Tıpkı Hamit, Halil Altıntop kardeşlerin ülkesinin takımlarında forma giymesi gibi….