Alex gitti, sırada kim var?
Alex içerikli bugün ki yazımıza isterseniz bir soru yönelterek başlayalım; Başarı niçin tartışılır? Bana sorsalar bu soruya ‘Ya hedefi daha yüksek tutmak, ya da başarısızlığı örtbas etmek içindir’ derim.
Kim ne düşünür, ne der bilemem ama Alex’in sarı-lacivertli kulüple bağlarının kopması uzun bir süre tartılacağa benziyor. Sekiz yılı aşkın ülkemizde bulunan ve takım kaptanlığına kadar yükselen Brezilyalı oyuncunun Fenerbahçe’deki başarıları elbette saymakla bitmez.
Gerek saha içinde gerekse saha dışında davranışlarıyla da örnek oldu diyebiliriz. Elinden ne geldiyse yaptı. Yeri geldi takımını tek başına sırtladı desek sanırım abartmış olmayız.
Onun ayrı bir yeri vardı takım içerisinde. Şöyle bir yaklaşımda bulunsak sanırım yanılmayız; Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı ve Trabzonsporlusu her futbol sever Alex gibi bir oyuncunun takımlarında bulunmasını hayal eder… 
Peki ne oldu da Alex ile Fenerbahçeli kulüp yöneticilerin arası açıldı ve bu tatsızlık ayrılıkla noktalandı?
Herhangi bir olaya duygusal değil de doğrulukla yaklaşılırsa o denli neticede alınır. Son yıllarda Alex’in tartışılması sadece bugüne has bir gelişme değil ki! Ne zaman ki Aykut Kocaman’a teknik direktörlük görevinin yanında Sportif Direktörlük görevi de verildiyse işte o zaman tartışmalar her defasında ivme kazandı. 
Fenerbahçe’nin başarısı için büyük görevler üstlenmiş bir oyuncu ile teknik adamın kendi arasında geçen bir nevi diyalog savaşı, bugün gelinen noktanın sebeplerinden. Aykut Kocaman yeri geldi ‘Alex'li F.Bahçe, son 5 senede sadece bir kez şampiyon oldu.’ Şeklinde açıklamalarda bulundu…
Hal böyle olunca da kim kime soğuk, kim kimle samimi.. Üstelik karşılıklı ilişkinin ana kaynağı ne olabilir şeklinde bir soru işareti takıldı kafama!  Bir futbolcu ile teknik adam arasındaki soğuk rüzgarın esmesi, yakın bir süreçte hava değişiminde en belirgin göstergesiydi. Nitekim de o rüzgar fıtınaya dönüştü…
Düşüncelerimizi  aktarırken elbette amacımız her hangi bir kurumu ve kişiyi direk hedef almak değil. Sadece yaptığımız iş, mevcut durumun fotoğrafını çekmek ve geçmişte ki karelerle birlikte karşılaştırarak kişisel görüşlere yer vermek.
Bugün de yaptığımız diğerlerinden farksız değil. Her futbolsever gibi bizlerde Fenerbahçe’de Alex krizinin iç yüzünü bakmak, geçmişin izlerini takip ederek bugün ve bundan sonra neler olabilecekler konusunda düşüncemizi paylaşma amacındayız.
Siz değerli okuyucularımızla karşılıklı bilgi alışverişiyle gerçekleştirmek istiyorum; Fenerbahçe’de Alex ile ilgili gelişmelerin sürpriz olduğunu söyleyebilir misiniz bana? Hayır. Çünkü olanlar, olacakların da habercisiydi adeta. Biz şunu, bunu dedik ifadelerini kullanmak istemem ama bundan kısa bir zaman önce kaleme aldığımız yazıya  ‘Fenerbahçe mi büyük Alex’mi?’ başlığını atmıştık.
Bugün gelinen noktada yine bir soruyu yöneltmek istiyorum; Gerçekten Fenerbahçe’de kendini dev aynasında gören, şahsi çıkarlarının Kulüp menfaatlerinin önünde geçirmek isteyen takıntı sahibi şahsiyetler kimler?
Breziyalı oyuncunun bugüne kadar şunu yaptı, bunu yaptı şeklinde tekrarlamayacağım. Sarı-lacivetli kulüpte görev aldığı süreçte o kadar yeniliklere imza atmış ki inanın yazmaya kalksak herhalde bir yazı dizisi olabilir ama tekrarlıyorum; Alex ülkemize gelmiş en iyi yabancı futbolculuğunun yanında,  bugün sadece Fenerbahçe için değil Türk futbolu için bir kazanç oldu.
Sözün özüne gelirsek; Fenerbahçe Kulübü  Başkanı Aziz Yıldırım dahi kulüpten kimler kaç kez gitti ve tekrar geri geldi. Niçin, işini tamamlamak temel amaçtı. Fenerbahçe camiası tarafından kendileri gibi görülen bu kâfi gelmez anlayışı ile taraftarının ona duyduğu sevginin kalıcı olması açısında heykelini bile diktiği Alex’in takımdan koparılmasının, özelikle zamanlama açısından nasıl bir açıklaması olabilir ki?
Her Fenerli takımında güven ve huzur ortamı ve beraberinde başarı beklerken Alex’in takımından kopması inanın anlaşılması zor, zaman açısından ise hiçbir gerekçeli nedeni olmaması gerek. Şunu da sormak gerek teknik direktör Aykut Kocaman’a; Eğer gönderilmeliydi denildi, peki sadece Alex’in takımdan ayrılması sarı-lacivertli camianın başarısı için yeterli mi acaba?