Devlet Planlama Teşkilatı varken, biz DPT’de görev yaparken, önemle üzerinde durduğumuz bir tedbir de (Tedbirler, Kalkınma Planlarında/Yıllık Programlarda yerine getirilmesi gereken hükümler, kurallardır), sanayinin, Türkiye’nin ekonomik ve üretim potansiyelinin, İstanbul ve Marmara bölgesinde değil, Anadolu’ya yaygınlaşmasını, böylece bu bölgede, nüfusun, istihdamın yoğunlaşmaması, bu şekilde İstanbul’un yükünün azaltılmasıydı. Bu şekilde, Anadolu’nun istihdam sorunu da, bir ölçüde çözümlenebilecekti. İpini koparan, yatağını, yorganını alan, kapağı İstanbul’a atmasın istiyorduk. 

İstanbul’un nüfusu bugünkü gibi 16 milyonlara dayanmamalıydı... Zira, İstanbul her yönden bu nüfusu taşıyamazdı. DPT bünyesinde olan “Teşvik ve Uygulama Dairesi” tarafından vazedilen, uygulanan teşvik tedbirleri içinde, hayati ağırlığı olan teşvikler, İstanbul ve Marmara bölgesi dışına veriliyordu. Yani Planlama, İstanbul’a yönelen yatırımları engelliyor, Anadolu’ya yönelen yatırım projelerini de cömertçe özendiriyordu. Hatta Çankırı, Yozgat, Çorum, Kastamonu, Tokat illeri yeni yatırım illeri olarak belirlenmişti. Bununla birlikte, eğer yatırımlar Doğu ve Güney Doğu’da yapılırsa, teşvikler daha da artıyordu. Bu mantık, rasyonel Türkiye gerçeklerine uygun üretim ve sanayi planıydı. 

Şimdi bakın bu coronavirüs salgını/belası nedeniyle, dünyanın, Türkiye’nin yapısı, düzeni ister istemez değişecek. Bazıları “Efendim, sokağa çıkma yasağı uygulansın, herkes evinde kalsın” diyorlar. Böyle bir yaklaşım hayatın durmasını intaç eder. Eğer fabrikalar, üretim tesisleri çalışmaz, çöp, temizlik işleri yapılmaz, defin, ulaşım hizmetleri, bakkal, eczane, manav, PTT, kargo, kurye vs. hizmetler yapılmazsa her şey durur. Asıl önemlisi, tarım, hayvancılık sektörü, çiftçiler tarlaya gitmezlerse, ekip, biçip hasat yapamazlarsa, yani yiyecek-içecek gibi hayati temel gıda maddelerini yetiştirip, halka ulaştıramazlarsa, olabilecek olanları düşünebiliyor musunuz?..  

Yukarıda bahsettiğim teşvik tedbirleri, yapılması elzem, birçok tedbir gibi hükümetlerce uygulanmadı, rafa kaldırıldı. Zaten iktidar, doğruları, Türkiye gerçeklerini korkmadan, çekinmeden ifade eden benim, bizim gibi plancılardan rahatsız olmuş olacak ki, DPT’yi toptan kaldırdı. 

Yatırımlar, çavuş-ahbap müteşebbisler istiyor diye, yine İstanbul ve Marmara bölgesinde yoğunlaştı. İstanbul, Türkiye’nin yüzde 55 yükünü taşır oldu. Coronada en büyük vaka, vefat İstanbul’da... Eğer, İstanbul üretimde, sanayide Türkiye’nin yükünü taşımamış olsa, üretim, vaka sayısının daha makul olduğu bölgelere taşınmış olsaydı, yetkili valilerimiz, duruma göre İstanbul’da halkı evde tutacak, kararı alabilirlerdi. Bu durum da, üretim ve hizmetlerde büyük aksama yaratmazdı. 

Acaba, Türkiye’yi yönetenler, bu musibetten gereken dersi çıkaracaklar mı?... Zirai üretim, tarımın önemi açık seçik ortaya çıktığına göre, acaba 1965/1190 yıllarında olduğu gibi Türkiye’yi gıdada kendi kendine yeter, dünyada 8’inci ülke durumuna getirebilecekler mi?... Bak yıllardır, Türkiye’nin yıllık buğday üretimi 19 milyon tona demir attı. Oysa ihtiyaç en az 30 milyon ton, nohutta, fasulyede, arpada, mercimekte, şekerde, velhasıl tüm temel gıda ürünlerinde Türkiye, rahatça daha büyük üretim kapasitelerine ulaşabilecek, tüm alt yapıya sahip. Hatta ihraç edebilir... Yeter ki, doğru dürüst, gerçekçi, Türkiye’nin önceliklerine uygun planlama, uygulama yapılsın... Çiftçi, ziraatçı desteklensin, üretim “Ranchları” kurulsun... Sadece bu sektörde değil. Türkiye bu beladan kurtulduktan sonra, yaşananları unutmamalı.. Ciddi, planlı, programlı projeleri, yatırımları gerçekleştirip, başka bir Türkiye olmalı... 

Örneğin sağlık sektöründe, doktorlarımızın, hemşirelerimizin, tüm sağlık çalışanlarımızın, ne kadar önemli olduğunu yaşadık. Onlar savaşta vatan müdafaası yapan, Mehmetçikler gibi, vatan, millet için corona savaşı yaptılar. Başta Bakan, Dr. Koca olmak üzere hayatlarını ortaya koyarak, mücadele ettiler. Onlara minnet ve şükranlar... Türkiye’nin tıp fakülteleri vasıtasıyla, en az 500000 doktora, hemşireye, gereken yoğun bakım uzmanlarına ihtiyacı kısa sürede temin edilmelidir, tam teşekküllü hastaneler, ambulans hizmetleri, her şehirde olmalıdır. Serum, aşı, her türlü sağlık malzemesi, Türkiye’de üretilmelidir. Hıfzıssıhha hemen açılmalıdır. 

Biz insanlar ilginç yaratıklarız, afetler, olaylar bitince her şeyi unutuyoruz. Oysa bu beladan ders alıp, gelecekteki felaketlere karşı hazırlıklı olmalıyız. Planlama, müsbet ilim, teknoloji rehberimiz olmalıdır... 

NOT: Örneğin, elimizde boş duran girişi-çıkışı kontrollü, icabında uçuşa açık koskoca Atatürk Hava Limanı var. Neden orayı muhtemel bir ihtiyaca karşı hastaneye çevirmiyorsunuz?