Çin hükumetinin kültürel ayrımcılığa ve insan hakları ihlallerine maruz kalan Doğu Türkistanlıların yaşadığı zulüm her geçen gün dünya kamuoyunun daha çok gündemine geliyor. Birleşmiş Milletlerin resmi verilerine göre, Pekin idaresinin kültürel soykırım uyguladığı Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında 1 milyondan fazla Uygur Türkünü zorla tutuyor. Ancak her ne kadar gündem de yer alsa da dünya ülkelerinin ses çıkarmadığı, dış politika kaygıları ile görmezden geldiği bu zulüm 'Türk'ün Türkten başka dostu yoktur' dedirtmekte. İşte bu sebeple Türkiye'de Uygur Türklerinin katledilişlerine tepki gösteren derneklerden biri olan Börü Bodun Derneği seslerini duyurmak istedi. Kendilerini yakından tanımak ve  faaliyetlerinin detaylarını öğrenmek üzere Dernek Başkanı Uğur Turgut ile röportaj gerçekleştirdik. 

Sayın Turgut, derneğinizin nasıl ve ne zaman kuruldu? 

Derneğimizin temelleri 2010 yılında ‘’Bağımsız Vatanseverler’’ olarak atıldı, bu isimle 2014 yılına kadar küçük çapta ama hayal ettiğimiz gibi etkinlikler gerçekleştirdik. 2014 yılında derneğimizin faaliyetleri bazı kitleleri rahatsız etmeye başlamıştı, bu rahatsızlıklar önce, asmış olduğumuz afişlerin sökülmesi vs. olarak kendini gösterdi ve gittikçe daha da değişti yöntemler, bir takım tehditler almaya başladık. Söz konusu şahsıma yöneltilen tehditler değildi, beni düşündüren yanımdaki arkadaşlarımın güvenliğiydi, davamızdan dönemezdik, faaliyetleri benim kararımla seyrekleştirdik ve isim değişikliğine gittik. 2014 yılının haziran ayı itibariyle ‘’Teşkiat-ı Siyah Sancak’’ adını aldık. Gelen tehditler bizi sindirmedi, korkutmadı aksine hırslandırdı, 2016 yılında 'börü budun’ adını aldık ve artık tabiri caizse "Ölümden öte köy yok" dedik. Her fırsatta meydanlara çıktık az sayımız ile doğru bildiğimiz yolda yürüdük. Bu gün İstanbul, Ankara, kayseri, Sakarya, Gaziantep, adana ve samsun illerimizde temsilciliklerimiz var. Amacımız faaliyet alanımızı genişletip sonuç odaklı etkinlikler gerçekleştirmektir. İçimiz çok dolu söyleyeceğimiz çok fazla şey var.

 Neden 'Börü Bodun' ismini seçtiniz? Biliyorsunuz, Türk tarihinde “Börü Bodun” adında gizli teşkilatlardan söz edilir. Tarihte devletin çökme aşamasına geldiğini  düşündüklerinde, Börü Budun teşkilatlarının devreye girdikleri söylenilir. Sizin böyle bir amacınız yok sanırım?

Derğimizin gerçek adı ‘’Börü Budun Türk Kültürü, Tarih ve Töresini yaşatma Derneği’’ dir. Kuruluşumuz öz ağabeyim ile birlikte gözlemlediğimiz bazı olayların sonrası gerçekleşmiştir, bu olaylara bir ülüg (örnek) vermek gerekirse, hâlihazırda var olan teşkilatların çatısı altında yeterince duygularımızı ve düşüncelerimizi dile getiremeyişimizdir. Bu türlü bir yol izleyerek hem aktif bir şekilde etkinlikler yapmayı hem de ‘aman o kızar, aman bu küser’ düşüncesini ortadan kaldırmak istedik. Amacım bir takım söylemler ile Türk gençlini, Türk insanını gaza getirmek değil, onları bir saman aleviyle yakmak değil. Yaşasın ırkımız Çine bedel kırkımız söylemleri klişeleşti. Gördüğümüz üzere inandırıcılığı da kalmadı. Benim meselem Eski Türk ruhunu uyandırmaktır. Bu gün bahsetmiş olduğunuz İlteriş Kağan tarafından, Bilge Tonyukuk’un fikriyle kurulmuş olan kadim Türk teşkilatının varlığına bizler inanıyoruz, bu sebeple Türk devleti varlığını hükümetlerin eline bırakmaz diyorum; aslında var olduklarını anlamak için Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Sorunuza gelecek olursak. Bilirsiniz çoğunluklar, azınlıkların bir araya gelmesiyle oluşur. Amacım Türk gençliğini siyasetten uzaklaştırmak ve sivil toplumculuğa yöneltmek sivil toplumculuğu da siyasi parti kafasından ayırmak. Bizi bölen parçalayan en büyük etken siyasi partilerdir, Türkçülük davası siyaset üstü bir davadır ancak Türkçüler arasında senin teşkilatın benim teşkilatım kavgasının çıkmasına engel olmak istiyoruz. Türkçü gençleri hangi teşkilatın mensubu olursa olsun Türkçülük davasında birlik olmaya ve Türk’e karşı sergilenen her türlü harekette ortak hareket etmeye çağırmak istiyorum, bu gün Türkçüyüm diyen kime sorarsanız sorun biz siyasetçi değiliz der. Ama üyesi olduğu teşkilatı sanki bir siyasi parti gibi savunur, buna gerek yoktur. Amaç teşkilatlara bağlılık olduğu kadar hatta daha da fazla davaya bağlılık olmalıdır. Bu sebeple Türkçü gençlere teşkilatçı olmayın, davacı olun diyorum. Elbette amacımız meydanlarda bağırmak çağırmak esir Türk yurtlarının sesi olmaktır, meydanları boş bırakmamak buranın bir Türk yurdu olduğunu unutturmamaktır, ama bunun yanı sıra farklı hedeflerimizde vardır. Hüseyin Nihal atsız beg’in bir sözü vardır bizim durum ve amacımızı özetleyen, "bize yalnız dans etmesini, iyi giyinmesini, kur yapmasını ve âşık olmasını bilen gencin lüzumu yoktur. bize bugün mesleğinde usanmadan çalışacak, yarın hudutta göz kırpmadan ölebilecek genç lâzımdır." En iyi dansı biz ederiz, en iyi şekilde giyiniriz en güzel biz Aşık oluruz vatana olan bağlılığımız bunun örneğidir ancak gerektiğinde kalemimizi nasıl kullanıyorsak silahı da vatan savunması lazım geldiğinde biz kullanırız.

Bu zamana kadar yapmış olduğunuz etkinlerden bahseder misiniz?

Sanırım yazdığım ama bastırmadığım ‘’YOLUM’’ Adlı 250 sayfalık kitabım bu sorunun tam cevabıydı. Bizler etkinlik gerçekleştirmenin Türklük bilincini açık tuttuğuna ve Türkçülük davasının temel taşı olduğuna inanıyoruz, meydanlara her fırsatta çıktığınızda bu bir tür bağımlılık yapıyor bir şehit verdiğimizde, sokağa çıkan bizler, bir sonraki şehit haberinde sokağa çıkmaz isek haksızlık yaptığımıza ve düşüncelerimizde samimiyet sorunu yaşadığımıza inanıyoruz. Etkinliklerimiz asla tek bir gündem üzerine olmuyor, her şehit için sokağa çıktığımızda mümkün olduğu kadar geçmiş şehitlerimiz için yoklama alıyor ve onları da dualarla anıyoruz. İBB Başkanı İmamoğlu Çin ile kardeşlik projesi adı altında halk otobüsleri duraklarına Çince yazılar asmıştı. Biz de bu tepki olarak Büyükçekmece Tüyap fuar merkezinin önüne Doğu Türkistan bayrağı çekmiştik. Boğaziçi köprüsüne ‘’Ülkemde Suriyeli istemiyorum’’ yazan bir pankart asmak istemiş ne yazık ki polis engeline takılmıştık. Bu bizim için hala geçerli bir etkinliktir. Ziya Gökalp, Yusuf Akçura gibi büyüklerimizin kurduğu teşkilat ile görüşüp büyük bir Doğu Türkistan etkinliği gerçekleştirmiştik, İstanbu’lun 7 ilçesinde 30 derneğin katılımıyla ortak basın açıklamaları yapılmış standlar kurulmuştu. Teşkilatımız sonuç odaklıdır, yapmış olduğumuz etkinlikler sonuç alana kadar devam edecektir. Bu uğurda sayımızın az olması bizim için bir dezavantaj değildir. Çünkü bizler yürekli azınlıkların korkak çoğunluklara karşı mutlak galibiyet alacağına tam inanıyoruz. 

Siyasi bir desteğiniz var mı?

Ben şahsi olarak siyasete ve siyasetçilere karşıyım teşkilatımız siyaset konusuna durum ve şartlar neyi gösterirse göstersin kesinlikle ve kesinlikle kapılarını kapatmıştır. Derdimiz makam değildir; mevki kazanmak değildir, şan veya şöhrete kavuşmak asla değildir. Adımızın önüne bir unvan almak ise kati kararla reddettiğimiz bir mevzudur. Teşkilatımız bünyesinde bulunan gençlere "Bana 'başkanım' veya 'reis' gibi kelimeler ile hitap etmeyin, küçüklerim ağabey, büyüklerim nasıl rahat ederse öyle davransınlar" dedim. Siyaset taviz gerektirir, bizim davamız ise tavizi kesinlikle kaldıramaz. Davamız siyaset üstüdür. Siyasetçiler sivri dilimizden ve keskin kalemimizden dolayı bizleri sevmezler, bizlerde onları kesinlikle sevmeyiz. Geçmiş dönemde bir takım siyasi partiler Börü Budun teşkilatını başka siyasi partilere yanaştırmak ve bizi itibarsızlaştırmak istemişlerdir, bize de bir takım teklifler yapılmıştır. Ancak dün neysek bu gün oyuz. Siyaset bize biz siyasete uzağız peygamber efendimizin bir sözü vardır "Bir elime güneşi bir elime ayı verseniz vallahi davamdan dönmem’’ der.

Bugün gençler soruyor:

"Bir siyasi parti kurmadan nasıl ülke yönetiminde söz sahibi olacağız?’’ diye.

Bize lazım olan siyasi bir parti değildir, Türkçüler davayı bilir ve bu uğurda birlik sağlarsa çoğunluğu ele almış oluruz...

Sosyal medya’da paylaştığınız videoda güçlü ifadeler kullanmışsınız. Ülkemiz adına bir şeyler yapmak istediğimizde “kafatasçı” veya “ırkçı” söylemlerini alıyoruz demişsiniz. Biliyorsunuz ülkemizde farklı coğrafya ve etnik köken mensubu birçok halk yaşamakta ancak kendisini “Türk “ olarak kabul etmekte ve  buna göre yaşamaktadır. Herhangi bir dine ırka mensup olan ve Türkiye’de Türk gibi yaşayan  kişilerinde haklarını savunuyor musunuz?

 Ülkemizden ziyade Türklük adına, Türk milleti adına veya çıkarına bir şeyler yapmak istediğimizde önümüz kesilmektedir.  Irkçılık ve kafatasçı olmak ise kötü bir şey değildir, ben hep şunu derim benim önümde Atatürk var ben onu örnek alır ona göre yaşarım, 1933 yılında 65 bin kafatası ölçü bizzat Atatürk tarafından yapılmıştır, bu gün hala mimar Sinan’ın kafatasının mezarında olmadığı bilinen bir gerçektir, kafatasçılık Türk milletinin kendine has bir özelliği olan kafatası ölçüsüdür, eşimle evlenme kararı aldığımızda eşimin kafatasını ben ölçtüm. Bunda kötü bir şey yok. Irkçılık ise kendi milletini sevmek ve onun üstünlüğünden ziyade çıkarlarını korumak ve savunmaktır. Türk olmak kan meselesinden daha öte bir meseledir. Öyle ki Türklük bilincinde olmak gerekir. Bugün kanı Türk olan ama zihni etnik milletlerden daha kirli çalışan insanlar var biz bunları Türk sınıfına koymuyoruz. Necdet Sancar şöyle der. ‘’Üç çeşit Türk vardır, Türkler, gayri Türkler, maalesef Türkler.’’ Türkler Türklük bilinciyle yaşayan bizleriz, Kendini Türk sayan ve Türk milliyetçisi olduğunu iddia edenler gayri Türklerdir, Türk olmasına rağmen Türklük bilincini alamamış töre nedir, tarih nedir bilmez. Araplaşmış her önüne gelene kardeşim deyip sarılan aslakalar ise maalesef Türklerdir. Fıtratımızın gerektirdiği üzere ve kadim Türk töresinin öğretisi gereği tabii ki de mazlum varsa ortada hakkı gasp edilen biri varsa belli ölçülerde savunuruz. Şu an bir tek Türkün hakkı gasp edildiği için açıkçası bu bizi kinlendirmekte.

Özbekistan, Kırgızıstan , Kazakistan , Tacikistan , gibi Orta Asya ülkelerinde yaşayan Türkler kendi dillerini Rusya etkisi ile neredeyse unutmuş durumda. Yaşayan Türklerin çoğu , Türkçe dilindense Rusçaya hakim. Orda yaşayan Türkler ile iletişime geçiyor musunuz?Türk kültürünü yaşatmak ve korumak için dünya çapında ses getirecek çalışmalarınız olacak mı? 

Tabii ki de belli ölçüde şu an için şartlar ve durumumuz elverdiği kadar projeler geliştiriyoruz. Turan bölgesinde yaşayan soydaşlarımız ile ileri düzeyde sohbet ve muhabbetimiz var. İnternet üzerinden sürekli görüşüyor ve kaynaşıyoruz. Turan bölgesinde Türk dilinin yaygınlaşması ve turan fikrinin gelişmesi için de çalışmalar yapmaktayız. Örneğin şu an Börü Budun adından sosyokültürel bir dergi çıkarıyoruz, bu dergimizde ortak değerlerimizi ve tarihimizi tüm bilinmeyen yönleri ile anlatmaya gayret edeceğiz, alanında başarılı yazarlarımız hummalı bir çalışma içerisinde. Öyle zannediyorum ki yakın bir zamanda turan bölgesinde dergimiz büyük ölçüde etki sağlayacak. Zaten şu an Börü Budun olarak Kırgızistan da bir temsilcimiz bulunmaktadır. Orada Rus dilinin yaygın olması ise tamamen bizim suçumuzdur, Azerbaycan’a sahip çıktığımız kadar turan bölgesindeki kardeşlerimize sahip çıkmadığımızı düşünüyorum. 

Tarihin en kanlı olayı Gulca Katliam’ını biliyorsunuz. Çin'in Doğu Türkistan'daki dini özgürlüklere karşı gösterdiği aşırı müdahalesiyle meydana gelen olaylarda yüzlerce Doğu Türkistanlı acımasızca katledildi. Ne yazık ki Çin Doğu Türkistan’a karşı eylemlerine devam ediyor. Sizce bu konudaki tepkiler yeterli mi?

Hangi tepki? Ortada tepki diye bir şey mi var? Meclise iki siyasi parti öneri sunuyor ki bu siyasi partilerin buradaki samimiyeti bana göre Amerika’nın samimiyetinden farkı yok. Diğer iki siyasi parti reddediyor. Millet uyuyor, mesele Arap elinde yaşanan bir olay olduğunda meydanları dolduran halk Türk elinde yıllardır yaşanan soykırımlar olunca sesini çıkarmıyor. Nedir yani bu Doğu Türkistan Türk mü değil, Müslüman mı değil? Bu mesele kimin meselesi? Ne zaman çözüme kavuşacak? Gençlerimiz siyasi partilerin peşinde koşmaktan ne zaman vazgeçip bizim kan meselemize kulak kabartacak. Sorunuza soruyla cevap vermiş gibi oluyorum ama gerçekten durum çok vahim. Çin’den gelecek üç-beş kuruş için kaç mazlumun daha katledilmesini izleyeceğiz.

 Sena hanım, yıllarca şöyle denildi "Bu mesele Türk’ün, Kürt’ün, Laz’ın, Çerkes’in vs. insanlığın meselesidir’’ ama görüyoruz ki, etnik milletlerin Türkün derdiyle dertleneceği, dertlendiği yok. Bu mesele sadece Türkün meselesidir. Ve biz Türkler gerekeni yapacağız. Doğu Türkistan bağımsızlığa kavuşana kadar mücadelemizden vazgeçmeyecek, her fırsatta her alanda onların sesine ses olacağız. Meselemiz sadece Doğu Türkistan da değildir. Nereye dönseniz, hangi tarafa baksanız Türk zulüm altında, Türk işkencelere maruz kalıyor. Kerkük’te ciğerimiz dağlanıyor, Güney Türkistan'da bağrımız deşiliyor, Tebriz Fars köpeğinin elinde inim inim inliyor. Saysam zaman yetmez zulümleri. Benim adım Uğur Turgut, Börü budun teşkilatı genel başkanıyım. Börü Budun teşkilatı olarak namusumuz ve şerefimiz üzerine söz veriyoruz, yılmayacağız, yıkılmayacağız, meydanları Türk'ün sesiyle inleteceğiz. Sonu ölümde olsa yanımızdaki üç-beş arkadaşımız ile Türk'ün hakkını savunmak için meydanlarda olacağız.

 Son olarak eklemek istedikleriniz var mı? 

Son olarak Sena Hanım, şunu söylemek isterim. Ben ‘anlamaz bizi bizden olmayan’ diyorum. Bu söze açıklık getirmek gerekirse, bir Türkçünün fizikken bizimle olmasından bahsetmiyorum. Fikir ve düşünce olarak bizimle olması gerekir. Teşkilatçılık bir yana davacı olmak gerekir, tüm teşkilatlar Türkçülük davasını esas alır ve davada birlik olursa o çin seddini yıkacak kudrete sahibiz bunu dünyaya gösterebiliriz.

***

Herkesin korkup kapılarını kapattığı bu dönemde Önce Vatan Gazetesi bize kapılarını açarak büyük yüreklilik göstermiştir. Bu tutumunuz için teşekkür ediyorum.

Türklük bilinciyle yaşayan, Türklük vasıflarını kaybetmemiş Araplaşmamış Türk milletine selamlarımı ve saygılarımı iletiyorum.