Bu günkü son şeklini aldığı 1947 yılından bu yana CIA ilginç bir şekilde tarihinin en başarısız dönemini yaşıyor ya da en başarısız dönemini yaşadığına dünya kamuoyunu inandırmaya çalışıyor. İki alternatiften birinin tek başına olması kadar ikisinin birden olma olasılığı da mümkün. CIA bir yandan başarısızlık yaşarken, diğer yandan açılan deliği kapatmak için kendini deşifre ederek yeni bir dönüşümü başlatmış olabilir.

 

Ortada dolaşan haberlere göre CIA uçakları Türkiye dâhil birçok Avrupa ülkesine inip-kalkıyor, bu ülkede 20-25 saat konaklıyor, bu ülkelerden gizlice mahkûmları kaçırıyor, bu ülkelerde gizli cezaevleri açıyor ve yine bu son bilgilere göre ABD gizli servisi 2001 yılından beri bu operasyonlarını devam ettiriyor.

 

2001 yılından beri devam eden CIA operasyonları nedense birden deşifre oldu. Bu uçaklı operasyonlar öncesinde bazı CIA ajanları ve çalışanları daha önce deşifre olmuş ve dünya kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı.

 

Daha önceki birçok yazımızda soğuk savaş döneminde ABD'nin istihbarat birimlerinin Avrupa'da uzun yıllar faaliyet gösterdiğini ve bu istihbarat birimleri ile dağılan SSCB'ye karşı oldukça etkili olduğunu vurgulamıştık. Yine bu son dönemdeki haberlerle ilgili olarak 18 MART 2005 tarihinde "ABD AVRUPA'DAN ADAM KAÇIRIYOR, AVRUPA SESSİZ KALIYOR" başlıklı yazımızda konuya geniş yer vermiştik.

 

Bazı Avrupa ülkelerinin de doğruladığı bu iddialar ciddiyetini giderek artan bir şekilde korurken, ortaya çıkan haberler söz konusu ülkeler için vahim denecek kadar önemli bir durum oluşturmaktadır.

 

Hemen belirtelim ABD ordusu ve istihbaratı korkutularak şartlandırıldığımız kadar güçlü ve başarılı değildir. Avrupa açısından durum biraz daha farklıdır. Kendi coğrafyasında kendi yağıyla kavrulan Avrupa yıllarca sırtını ABD ordusuna ve istihbaratına dayamıştır. Bu nedenle Avrupa'nın ne ordusu ne de istihbaratı gelişmiştir. Bu sayede Avrupa askeri harcamalarını kısıtlı seviyede tutmuş, zaten coğrafyasının da sağladığı doğal güvenlik gereği askeri yapılanmaya fazla ihtiyaç duymamıştır.

 

Bu gün aynı Avrupa ülkeleri ABD'nin istihbarat birimlerinin yıllardır yaptığı operasyonları deşifre etmeye başlamıştır. Bu gelişmeyi sadece bir deşifre olarak düşünmek elbette yanlış olacaktır. Bu yayılan haberlerin dezenformasyon veya manipülasyon ihtimalinin olduğunu düşünmek kadar, bir başka faaliyeti/faaliyetleri perdeleme operasyonlarının olacağını akla getirmek çok doğru bir yaklaşım olacaktır.

 

Basın sıklıkla CIA'nın gizli cezaevlerinden bahsetmektedir. Eğer CIA'nın gizli cezaevleri varsa bunlar mutlaka ortaya çıkacaktır, en azından olaya adı karışan ülkelerin basını bu cezaevlerini tespit ettik diye haberlerin devamını getirecektir. Ama hemen belirtelim, CIA'nın gizli cezaevleri iddiası ciddi bir haberdir ve bu gün ABD'nin içinde bulunduğu durum gereği ABD'yi bir kere daha güçlü göstermekten başka bir amaca hizmet etmez, en azından bu durum ülkemiz için söz konusudur.

 

Her ne kadar daha 7-8 yıl öncesine kadar askeri, polisi, MİT'i, JİTEM'i kendi yayın organlarında deşifre edip, "iki satır kahve sohbetinden" "iki sayfa sahte haber" yapanlar şimdi bu kurumları bir şekilde koruyor gözükse de, bu gün hala eski patronlarına hizmet etmeye devam etmektedirler.

 

Kendini ve devletini her fırsatta satan bu kesim saldırdığı bu kurumları yıllarca CIA ve ABD ile işbirliği içinde göstermiştir. Oysa yıllarca CIA ile işbirliği içinde olduğu iddia edilen MİT sadece 1940-1980 yılları arasındaki 40 yıllık sürede ülke içinde 140'a yakın muhtelif ülke ajanını yakalayarak ilgili mahkemelere sevk etmiş ve adalet bu ajanlara gerekli cezayı vermiştir. Bu ajanların birçoğu Türk asıllı olup içlerinde özellikle iki tanesi asker kökenli ve ABD'ye hizmet etmiş olan kişilerdir.

 

Konu CIA iken birden MİT konusunu gündeme getirmemiz anlamsız değildir. Kısa bir süre sonra bazı kirli çevrelerin konuyu hiç tereddüt etmeden bu noktaya getirecekleri ve ortalığı gerçek olmayan haberler ile dolduracakları kesindir. Bu açıdan MİT konusunu gündeme getirmemizin sebebi; yıllardır anlatıldığı gibi devletin bu yapılarının kurumsal olarak ne ABD ne de CIA ile böylesine bir ilişki geliştirmedikleri gibi, bu kurumların ülke aleyhine olan durumlarda oldukça milli davrandıklarını ortaya koymaktır.

 

CIA açısından devam edecek olursak, hemen şu konulara dikkat çekmek gerekmektedir. CIA'nın bu operasyonlarının deşifre olması uzak bir ihtimaldir. Bu ABD'ye özgü bir başarı değildir, bu genelde bir istihbarat servisinin doğal olarak sahip olması gereken bir özelliktir.

 

Konunun önemi daha çok tutuklu kişilerin nasıl ve hangi nedenlerle ABD'ye verildiği, bu kişilerin hangi kıstaslara göre tutuklandığı sorularını içinde taşımasında yatmaktadır.

 

Devam edecek.