Bu hafta yine, daha önce de benzerlerini duyduğumuz bir açıklama, Ekonomi Bakanımız Zafer Çağlayan’dan geldi. Bakanımız “12 milyar USD yabancı yatırımı bekliyoruz” dedi. Bugünkü verilere göre 11 aylık sürede, Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımların, 11,3 milyar dolara ulaştığını belirterek, Aralık verisi ile yabancı yatırım girişinin 12 milyar dolara ulaşmasını beklediklerini ifade etti.
Çağlayan’a göre, gerek politik ve ekonomik istikrarın, gerek yeni teşvik sisteminin etkisi ile, 2013 yılında daha fazla yabancı sermaye girişi olacak.
Nereden bakarsak bakalım, özelleştirmelere ve küreselleşmeye doğru derin ve güçlü adımlar atıyoruz.
Bu, sanırım, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmalıyız” sözünden yola çıkarak, “Batılı Medeniyetler seviyesi” şekline yakıştırılmış ve böyle yayılmış olmasından kaynaklanmış da olabilir.
Belki de, tamamen irademiz dışında, yeni dünyanın kurduğu sistem gereği, küreselleşme ve özelleştirmelere doğru sürükleniyoruz. Bunun pozitif ve negatif yanlarını yine bu sayfalarda yayınlamıştık. Maalesef toplumun geneli için, negatif yönleri daha ağır basmaktaydı.
Hazır sözü de açılmışken, yukarıda belirttiğim vecizede, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından “batı” vurgusu yapılmamasına rağmen, “batı” yakıştırması yapılarak, bir şekilde topluma bu ifade ile yayılması sağlanmıştır.
“Batı” ifadesi, nasıl o’na ait olabilir ki! Batı sevdalısı olsaydı, onların seviyesine gelmek isteseydi, amacı batı medeniyeti kurarak, bahsedildiği gibi sözde çağdışı İslam’dan kurtulmak olsaydı, halihazırda batılılar Osmanlı’yı dağıtmış ve işgal etmişken, onlara neden kurtuluş ve istiklal mücadelesi vereydi ki! Bu ifade olsa olsa, Atatürkçüymüş gibi yapan kişilerin rüyası olabilir.
Devam edelim; Hâfız ve Kuran mütercimi Mehmet Âkif Ersoy’un yazdığı, Atatürk’ün de ayakta alkışladığı İstiklal Marşı’mızda, neden medeniyet, ‘tek dişi kalmış canavar’ olarak tanımlansın ki! Batı düşkünü birine neden “Gazi” unvanı verilsin ki! Ya da neden “Gazi” unvanını kendisi kabul etsin ki! Gazi’nin kelime anlamı çok açık, “Allah yolunda savaşanlara verilen unvan”. Bu nasıl bir tezat?
Sadece bizimle paylaşılan tarihi bile okurken sorguladığımızda, birçok gerçekle karşılaşabiliyoruz.
1930’lu yıllarda kurulan, Tan gazetesinden kısaca bahsedelim. Çünkü bu yaşanmış öyküler, küreselleşme hareketinin gücünü daha net göstermektedir. Tan gazetesi bünyesinde, Burhan Felek, Kemal Tahir gibi çok saygın gazeteci ve yazarlar bulunuyordu. Görüş olarak ise her ne kadar komünistlik yakıştırılsa da, daha çok, Atatük’ün de dediği gibi “biz bize benzeriz” dünya görüşü ile yayınlarını yapmaktaydı.
Küreselleşmenin en büyük düşmanı içe kapalı kalmaktır, komünizm gibi. Sadece on yıl yayın hayatında kalabildiler. Serbest piyasa ekonomisiyle ve küreselleşmeyle uyuşmayan yazı ve haberleri sebebiyle, aleyhine yapılan provokasyonlar sonucunda, gazete bir şekilde halk tarafından yağmalandı.
Bugün ise kime sorsak, Tan gazetesini erotik ve gerçekle bağdaşmayan haberler sunan bir gazete olarak bilir. Çünkü ekonomik güçler, kurulduğu yıllardaki Tan gazetesinin ifadelerini çürütebilmek, inanırlığını yok edebilmek ve ismi karalamak için aynı isimle bir gazete kurdular. Yaptıkları malum yayınlarla da, operasyonu tamamladılar.
Bugün ise kimse, Kemal Tahir, Burhan Felek ve arkadaşlarının o gazetede yaptıklarından bahsetmiyor ve anılmıyor. Çünkü gazetenin ismi kirlendi, artık kimse inanmaz.
Yabancı yatırımcıların ülkemizde yatırım yapmaları, bugünkü sistemde ve bugünkü gelinen noktada, olmaz ise olmaz gibi görünüyor. Oysa bizden çok şey götüreceğini ve bize uygun olmadığını, hatta dünyaya uygun olmadığını, maalesef sadece zaman bizlere gösterebilecek.