Bu laflar felaket tellallarının dillerinin pelesengi ve Türkiye’ye layık gördükleri akıbet… Zira mantıkları; “madem ben olmuyorum,olamıyorum o halde yıkılsın bu dünya!” Millet bunları anlamış ve tedbirini koymuştur. Bu zihniyet sahiplerini hüsrana uğratan son darbe de Anayasa Mahkemesinden geldi. Ümit ederim ki; AYM’nin bu kararı ülkemize hukukun avdetinin müjdesi olur. Biz “batıkçıların” bu mesnetsiz fakat maksatlı feryatlarının aksine Türkiye’nin bir takım eksiklere ve zafiyetlere rağmen Cumhuriyet Tarihimizin en iyi yönetimine muhatap olduğunu iddia ediyoruz.Evet 85 yıldır bu ülkede siyaset bu kadar ön almamış bu kadar etkili olmamış ve bu kadar doğru işler yapmamıştır. Ülkenin her yanında topluma güven veren ve şefkati hissedilen devlet çeteleşmenin ve mafyalaşmanın her türlüsüne karşı ciddi bir mücadele yürütmüş ve bunda da önemli mesafeler kat etmiştir. Ancak bu mücadeleye soyunanlar şunu bilmelidirler ki;ülkeden “tefeciliği” sokak kabadayılığını ve “değnekçiliği” tam anlamıyla önlemeden bu mücadelede sona gelemezsiniz.Bu noktada halen mazlum vatandaş eşkıyadan korkmakta ve onun bir şekilde kayrıldığı intibaını taşımaktadır. Büyük işlerle uğraşan polis milletin iktisadi varlığını sömüren “tefeciliği” önleyemez ve vatandaşın evinin önünü güvensiz kılan yeni yetme eşkıyadan korkarak yaşamasına çare bulamazsa bataklığı ve onun maddi hayat alanını kurutamaz. Bu meselelerin halli için çare: 1-Bankalardan başkasına;borç verme,faktöring yapma,lissing yapma yetkisi vermeyeceksiniz. 2-“Değnekçiliği” mazur görmek mafya ve çete fideliğini sulamakla eşdeğerdir.Bu konuda taviz verilmemeli ve taviz verenlerin de bu huylarından vazgeçmeleri temin edilmelidir.Her ne sebeple olursa olsun merhamet adına yapılan yanlışlar toplumun zararına olmaktadır.Bu eylemlere yakın olan polis karakollarını zan altında bırakmaktadır. 3-Sokak çocukları veya sokağa itilen çocuklarla ilgili tedbirler yetersiz ve uygulamalar tatmin edici değil.Bunlar her an mala,cana zarar verecek potansiyel bir tehlike arz ediyor.İşin vahim tarafı güvenlik güçleri buları gömemezlikten gelmeyi tercih ediyor.İsterseniz İstanbul’da değişik zamanlarda toplu ulaşım vasıtalarını kullanarak olayın boyutlarını hissedebilirsininiz. Demek istiyorum ki;başarı da şeytan da detayda gizlidir. Bazen insan deryaları aşar, lakin bir arkta boğulur. Emeklerin heba olmaması mutluluğun ve güvenin topluma yayılması için devletin sokak aralarına kenar köşeye göz-kulak kesilmesi detaylarla ciddi ve programlı bir şekilde ilgilenmesi gerekiyor. Bu gerçeklerden bir iktidarı önüne bakamamak ve kibir uzaklaştırır. Siz çözümde geciktikçe Rizeli Belediye Başkanı’nınkine benzer acayiplikler iktidarın dibini oyar. Bu olay belediyelerdeki durumun bir tâdat edilmesini gündeme getirirse,istismar ve yolsuzluk meseleleri ele alınırsa bu da toplum için güven artırıcı bir girişim olur. Yönetimlerin yıkılışı bazen muvaffakiyetlere rağmen içerden olur. İçlerine bakamamaktan, zafer sarhoşluğuna kapılmaktan olur. İşte o zaman “gözleri vardır görmezler,kulakları vardır duymazlar, kalpleri vardır hissetmezler” olur. Millete,emeklere,umutlara yazık olur…