27 Ocak 1945'de Nazilerin soykırım yaptıkları Auschwitz Birkenau kampını Sovyet Kızıl Ordusu ele geçirdi. Bu kamplarda Yahudiler gaz odalarında öldürülüyorlardı. Bazı yazarların 2,5 milyon Yahudinin öldürüldüğünü söylemesine rağmen kimi rivayete göre II. Dünya Savaşı'nda 6 milyon Yahudi katledildi.

Katledilen insan miktarı ne olursa olsun bizim anlayışımıza göre bir insanı katlemekle bütün insanlığı katletmek arasında bir fark yoktur. Şüphesiz ki Naziler tarafından uygulanan soykırım insanın insana karşı işlediği suçların en büyüğüdür.

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder 25 Ocak günü Berlin'de düzenlenen bir anma toplantısında Soykırım'ın "Hitler'in canavarlığı"yla açıklanamayacağını, bütün Almanların bunda sorumluluğu olduğunu söyledi: "Nazi ideolojisi hiç yoktan varolmadı. Fikirlerin hunharlaşmasının ve ahlaki sınırların ortadan kalkmasının bir tarihi vardı... Şurası kesindir: Nazi ideolojisi insanlar tarafından geliştirildi ve insanlar tarafından uygulandı..."

Evet bu görüş doğrudur. Bir atasözümüz "İmam o...rursa cemaat s...çar." Bir ülkenin lideri çıldırır, sağduyusunu kaybederse halkı tımarhanelik olur. "Halkın dini padişahın dinidir" sözü boşuna söylenmemiştir. Muhakkak ki Alman toplumu itikadi değerler itibariyle İslami = İnsani muhtevaya sahip olsaydı, bu tür cinayetler işlenmezdi. Ancak muharref Tevrat'ı yazarken zar atan Yahudi'nin adamlarının bu işteki suçu en az Hitler kadardır. Çünkü  yaptıkları tahrifatla kitaba üstün ırk ve seçilmiş halk olduklarına dair ilahi tebliği saptıran görüşler sokan ve bu yüzden insanlar arasında fesat çıkmasına sebep olan kendileridir.

Tekvin 27'de geçen

"Kavmlar sana kulluk etsinler

Ve milletler sana baş eğsinler;

Kardeşlerine efendi ol

Ve ananın oğulları sana baş eğsinler

Sana lanet edenler lanetli olsunlar

Ve seni mübarek kılanlar mübarek olsunlar."

ifadeleri Nazi = Yahudi ırkçılığının birebir benzeştiğini hatta nazizm'in Yahudi ırkçılığına reaksiyoner tarzda geliştiğini göstermektedir. Nitekim Hitlerin "Kavgam" adlı eserinde uzun süre Yahudilerin ırk uygulamaları, ırkları bozmaları ve milletleri kültürsüzleştirmek için neler yaptıkları uzun uzun anlatılmaktadır. Bu anlatılanların hepsinin yalan hepsininde mesnetsiz şeyler olduğu söylenemez. Bir doğru analizin yanına üç tane demogojik ifade koyulduğu söylensede insanın aklına mutlaka şu üç şey geliyor;

1- Yahudi olarak adlandırılan bir kısım doğu Avrupa musevilerini imha ettirmek,

2- Onları imha ettirerek Yahudiler arasında bir ırk homojenliği sağlamak,

3- Yapılacak soykırımı emsal göstererek bütün ulusların acımasını sağlamak. Bu yolla maddi ve manevi destek almak. Filistin'de bir yurt kurmak için söz ve destek almak.

Öncelikle şunu tesbit etmemiz gereklidir. Romalıların ikinci isyandan sonra mecburi iskana ve göçe zorladıkları Yahudilerin sayısı ne kadardır, nerelere dağılmışlardır.

İkincisi Doğu Avrupa ve Ukranya'da katledilen Museviler Yahudi midir? Bunların araştırılması Türk bilimadamları ve istihbaratının acilen tesbit etmesi gereken hususlardır.

Bizce Hitlerin öldürdüğü Doğu Avrupa ve Rusya Musevileri ırken Yahudi olmayan İsrail devletinin kurulması için feda edilen Hazar Türkleridir. 8. asırdan sonra Hazar Türkleri'nin Museviliğe geçişi Artur KÖSTLER'in "13. Kabile" adlı romanında hikaye edilmektedir. Bugün İsrail ordusunda görev alan ve belkemiğini teşkil eden Rus göçmeni Yahudiler ekseriyetle Türk asıllıdır. Türk istihbaratının İsrail devletini stabil hale getirmek iç dengelerini kontrol etmek için bu halkla temasa geçmesi, kültürel, tarihi vesika ve kanıtlar toplaması şarttır. (Onlar Kürtlerin Yahudiliğiyle ilgili çalışmalar yapıyorlar biz ayakta uyuyoruz. Ehud Barak'ın soyadı bile "Barak" Türk ismi çağrışımı yapıyor.)

(Bunun için antropolojik belge kanıt kabilinden kan, gen ve vücut ölçümleriyle ilgili belgeler toplanıp bu tezler ispatlanabilir.)

Hitlerin katlettiği Hazar Türkleri Yahudi ırkının aslen Yahudi olanlarının olmayanları tasfiye etmek için başkaları eliyle yaptığı arınma operasyonudur. Zaten Şaron Sovyetler Birliği'nden gelen Musevileri Yahudi saymıyor. Bu durum İsrail'in sadece iç meselesi olarak değerlendirilmemeli, bu sorun uluslararası stratejinin ve Ortadoğu sorununun ruhu olarak ele alınırsa İsrail kontrol altına alınabilir. Şaron; Soykırım'ın Yahudilere "hayatta kalmak için kendilerinden başka kimseye güvenemeyecekerini öğretti." diyerek aslında İsrail'in kendini emniyette hissetmek için bütün dünyayı ateşe vermekten kaçınmayacağını söylemektedir.

Böyle bir zihniyetteki bir ulusa ve onun radikal yöneticilerine karşı fazla gecikmeden tedbir almamız şarttır. Musevi dinine mensup Hazar Türkleri'nin katledilmesini emsal göstererek ilahi tebliğ merkezlerinde seri cinayetler işlemek insanlık suçudur.

Sen, benim 3 adamımı öldürürsen, ben senin 33 adamını öldürürüm. Senin zayiatında, adamlarında, zaten adam sayılmaz ki! Allah'ın özel kulu benim. Benim adamım kıymetli senin adamın insan bile değil anlayışında olursanız insanlığı yeni cinayetler işlemeye teşvik edersiniz. Bu sizin tarihten hiç ibret almadığınızı gösterir.

Milletimiz her zaman olduğu gibi hümaniter, rasyonel ve İslami mantığı ile şaşmaz bir sağduyu ile o tarihte de doğru hareket etmiş Musevilere sahip çıkmıştır. Çünkü; Milletimizin tarihi, kuvveti halk yolunda kullanma ve hak mücadelesi yapma tarihidir.

Ancak bugün Yahudiler yeryüzünde yeni fesatlar çıkartmanın planlarını yapıyorlar ve yanlış yapıyorlar. Bizim Dışişleri Bakanımız soykırımın yıl dönümü merasimine gitti. Bu gidiş Amerikan likud cephesinin aferinini almak gayesini taşıyorsa yanlıştır. Orada ne konuştu, ne mesajlar verdi bilmiyoruz ama hak ve hümaniter değerlerin mücadelesini yapan bir ülkenin Dışişleri Bakanı Bosna'dan, Ruanda'ya, Sudan'dan Somali'ye, Doğu Türkistan'dan Karabağ'a, Irak'tan Filistin'e kadar bütün yanlışlıkları sayar. Çıkar eksenli dış politika hedefinin makyevalist dönüşüm yaparak insanlığın ortak değerlerini tahrip ettiğini bununda ilahi gazaba sebep olarak yeryüzünü huzursuz hale getirdiğini ve insan hayatını tehdit ettiğini anlatması gerekmez miydi?

Emin olun bunlar geldik diye boy gösterip not etsinler diye gitmişlerdir.