Hint yarımadasından kuzeye doğru gittiğinizde Pakistan-İran ve Orta Asya ile karşılaşırsınız. Afganistan ortalama olarak bu ülke halklarının karışımından meydana gelen halklar mozaiği gibidir. Ruslara karşı yapılan Kurtuluş Savaşı'nda Peştun Mücahiteri, Tacik Mücahitleri, Özbek-Türkmen Mücahitleri ve Hazara Mücahitleri ayrı ayrı savaşmış, ayrı ayrı örgütlenmiş, Afganistan'ı kurtarmışlardır. 34 milyon civarında Tacik Mücahitlerinin başında Burhanettin Rabbani siyasi lider olarak, Ahmet Şah Mesut komutan olarak bulunmaktadır. Partileri Hizbu Vahdettin, Özbek-Türkmen Mücahitleri Raşit Dostum'un liderliğinde Şibirgan Mezar-ı Şerif, Semengan Meymene bölgesinde yerleşiktir. Cünbüş-i İslam adlı bir partileri vardır. Peştunlar Gülbeddin Hikmetyar'ın başkanlığında örgütlenmiştir. Partileri Hizbul İslam'dır.  

Hazaralar Şiidir. Bunlarda Hizbu Vahdet Partisi'nde toplanmışlardır. Geçmişte açık asıllı Burhanettin Rabbani'nin Cumhurbaşkanı seçilmesini Peştunlar içlerine sindirememiştir. Gülbettin Hikmetyar'a başbakanlık verilmiş olmasına rağmen, ülkedeki çatışmalar durdurulamamıştır. Afganistan'da Peştunların hakimiyetine dayalı (Pakistan'da bunu istemektedir) bir devlet kurulmak istenmektedir. Orta Asya'nın güneyi yani Güney Türkistan'ın bir kısmı yani Raşid Dostum'un bugün elinde tuttuğu coğrafya 19.yy'da Afganistan sınırlarına dahil edilmiştir. Türkistan hem coğrafi hem etnisite plânında bölünmüştür. (Özbek, Kazak, Kırgız, Tatar, Türkmen, Azeri vs.)  

Bugünkü Afganistan'da ülkenin bütünlüğünü garanti altına alacak bir asli unsur yoktur. Hamid Karzai de Peştun asıllı bir Afgandır. Afganistan'da merkezi otoritenin tesisi tek ulus teşkili hayali bir proje olarak yıllarca gündemde kalabilir. Bu nedenle ülke bir tek ulus devletli merkezi yapılanmadan ziyade federatif bir birliğe yönelmelidir. Tek ulus modeli Afganistan'da Peştun ırkçılığını tetikleyerek diğer etnik guruplar üzerinde baskıya sebep olmaktadır. Yani Afganistan'ı birleşmeye zorlayarak, birlik sağlamak yerine parçalayarak birleştirmek en doğru siyasi modeldir. Türkiye'nin Hamid Karzai'nin liderliğini güçlendirmesi, Peştunların tek otorite haline gelmesini desteklemesi yanlıştır. Bu konu Pakistan'la müzakere edilerek, tarihi Türk-Pakistan dostluğu ekseninde çözüme kavuşturulmalıdır. Afganistan'da İslamiyet'in de ciddi sorunları bulunmaktadır. Dikkat edilirse her etnik gurup kendini bir İslami parti veya sıfatla adlandırmaktadır. İş uygulamaya geldiğinde dünyanın en vahşi cinayetleri işlenmekte ve en şerefsiz ırza tecavüz metodları uygulanmaktadır. Ülkedeki gayri insani ortam hatta vahşet seviyesindeki cinayetler şu ayetteki ikazı hatırlatmaktadır.  

"De ki, eğer inanmışsanız, imanınız size ne kötü şey emrediyor." (Bakara, 93)  

Afganistan'da Taliban (Peştunların hakimiyet tesis ettiği dönemde) militanları diğer guruplardan ele geçirdikleri esirlere ölüm dansı adı verilen bir infaz yöntemi uyguluyorlardı ki insanlığın yüzünü kızartacak şekilde icra ediliyordu.  

Özellikle esirlerin en iri yarı olanlarını seçiyorlar, bir kılıç darbesiyle başını kesiyorlar. Daha önce kızdırdıkları şişlerle ana atar damarını dağlıyorlar. (Can verme süresi uzasın diye) Başsız esiri meydana atıyorlar. Etrafında halka yapıp eğleniyorlar. Zavallı esir elini kolunu sallaya salaya çırpına çırpına ölüyor. Bu vahşeti zevkle seyrediyorlar. Bu tür vahşetlerin öteki Müslüman halklara ve kendilerine dinen kardeş olan insanlara karşı işlendiğini düşünürseniz İslam dininin ne kötü istismar edildiği de anlaşılmış olmaktadır. bu ve buna benzer olaylar sebebiyle yukarıda ifade ettiğimiz ayetteki ilahi ikazın önemi daha iyi anlaşılmaktadır.  

Afganistan iç savaşı kadınları dullar, fahişeler ve esirler ordusu haline getirmiş, kadınların tecavüze uğraması, kaçırılması, namuslarına el uzatılması sıradan hadiseler haline gelmiştir. Afganistan'da kime sorarsanız sorun Ruslar namusumuza hiç el uzatmadılar diye cevap alıyorsunuz. Ama mücahit adı verilen bir kısım sahte Müslümanlar harp ganimeti sayarak öteki Müslümanların mallarını zorla gasp etmişler, karılarını, kızlarını kaçırmış, bazılarını zorla fuhuş pazarlarında satmışlar, küçük kızların ırzına daha çocuk yaşlarda geçmişlerdir. Bu nedenle ülkedeki kadınların bir çoğu psikolojik bakımdan bunalımdadır ve ruhi metanetini kaybetmiştir. Bir çok aile kaçırılan çocuklarını bulamamaktadır. Aileler kan ve namus davası yüzünden bilenmiş iç savaş çözümü imkansız bir kördüğüm haline gelmiştir.  

Taliban'ın hakim olduğu dönem Peştun hakimiyetinin İslam mantığının zırvaca tefsir edildiği yüzkızartıcı bir dönemdir.  

Kız çocuklarının okula gitmesi yasaklanmış, Taliban'ın bayrağının beyaz olması sebebiyle beyaz terlik giymek yasaklanmış, askerlik yaşı 15'e düşürülerek çalışabilir nüfus silah altına alınmış, kızların kime nikahlanacağı kararını Taliban militanları vermeye başlamıştır. Kaçırdıkları kızları fuhuş pazarları da çalışmaya zorladıktan sonra zina yapıyor gerekçesiyle recm etmeleri (öldürmeleri) sıradan olaylar haline gelmiştir.  

Afganistan iç savaşı ve Peştun militanların terör fırtınası Afgan tarihinde yüzkızartıcı bir dönem olarak tarihe geçmiştir. Buradaki soydaşlarımızın korunması, insani bir düzenin kurulması için ne yapabiliriz onu düşünmeliyiz.  

Sonuç: Afganistan'da federal bir sisteme dayalı bölgesel devletler düzeninin kurulması gereklidir. Afganistan, Türkiye, Fransa, Almanya örneğinde olduğu gibi tek ulus devlet modeli üzerinden devletleşemez, önce ayrışacak sonra birleşecek. Afganistan'da tek ulus devlet modeli Peştun hakimiyetini sağlayarak öteki etnisitelerin baskı altına alınmasına sebep olmaktadır. ABD'nin Afganistan'a müdahalesinde Taliban'ın yıkılmasında kuzey eyaletlerine hakim olan Raşit Dostum ve kuzey ittifakı önemli bir askeri güç olarak önemli rolü olmuştur. Afganistan ordusu Türkmenler merkezde yer almak kaydı ile teşkil edilmelidir.  

Türkiye kuzey vilayetlerine eğitim yardımı yapmalı, sıra, masa, sandalye, tahta, kitap gibi temel ihtiyaçları gidermelidir. Özellikle kız çocukların mesleki eğitim almaları, hemşirelik, öğretmenlik, bilgisayar programcılığı, bankacılık gibi kadınların daha çabuk girecekleri (daha doğrusu o toplum tarafından benimsenecek mesleklere) alanlara yönlendirilmesi gereklidir.  

Özellikle kuzey vilayetlerinde Türk alfabesinin, eski yazı ile birlikte öğretilmesi Türk dünyası arasındaki koordinasyonu daha da geliştirecektir. Dolayısıyla (Türkiye'de devletin her yıl okullara dağıttığı eski kitapları toplayıp, göndermesi bile mümkün) kitap yardımı yapması son derece önemlidir.  

Eğitim yardımı kapsamında öğretmen, hemşire, doktor gibi personelin gönderilmesi hastane, okul gibi hizmetlerin organize edilmesi son derece önemlidir.  

Özellikle Türkiye'nin eğitim yardımını kuzey vilayetlerine yönlendirmesi halinde merkezi idare Türklerin üzerindeki gücü artacaktır.  

Dini fundemantalizm diyemeyeceğim ama dini nefsi referansa göre yorumlama anlayışını silecek bir mantığın süratle bu insanlara verilmesi gereklidir. Bu konuda Kuran meallerinin gönderilmesi, Afganistan'a yönelik televizyon yayınlarının yapılması hayati derecede önemlidir.  

Irak-Türkmen televizyonu gibi Farsça, Urduca, Özbek Türkçesiyle, Peştunca yayın yapan televizyon kanalları kurmamız gereklidir. TRT TKA (Türk Kalkınma Ajansı) ile birlikte çalışmalı, Afgan toplumunun yeniden inşa sürecine katkıda bulunmalıdır. Şimdiye kadar Türkiye Afganistan'ın güvenliğine büyük katkılar sağlamaktadır. Bu katkıların ne yaptığını bilen bir mantıkla yapılması gereklidir. Boş yere başkalarının teknesine hamur taşımayalım.  

ABD Afganistan'da başarısızdır. Ama gücü elinde tutmaktadır. Onları doğru yönlendirirsek bu coğrafyada iyi temeller atabiliriz.  

ABD'nin bu coğrafyada Peştunları ön plana çıkaracak bir sürece itilmeleri, ya da başarısız olup çıkmaları halinde yeniden iç savaşın acılarının tekrar yaşanmaması için iki kademe ilerisini düşünen tedbirler almak zorundayız. Almanya gelmiş Afganlara diyor ki, siz Aryensiniz bizimle aynı soydansınız. Adamlar hava yollarının adını bile Aryen koymuşlar. Biz, bizzat bizim olan bir coğrafyada ne yaptığını bilen bir plânla var olmak zorundayız.