Edebiyat, bir milletin en özgün, en şahsi, en özel ve en mahrem kimlik beyanı olan bir alandır. Özgün millet tanımı, özgün millî edebiyatla mümkündür. Biz Türk milleti olarak Tanzimat’tan bu yana özgün millî edebiyat geleneğimizi büyük oranda kaybettik. Ama bunun yanında arada gerçek millî edebiyat dönemleri de oldu. Özgün millî edebiyat, kendi tabii kuramını üretirse mümkün olur. Yoksa taklit düzeyinde sığ ve yavan olur. 
Aslında sanatta, edebiyatta kuram, önceden soyut olarak oluşturulmaz. Edebî ürün verilir, kuramcılar edebî metinlerden hareketle kuram geliştirirler. Yani esas olan sanat ve edebiyatın bizatihi kendisinin özgün biçimde üretilmesidir. Özgün edebiyat üretilince edebiyat incelemecileri, araştırmacılar ve kuramcılar, onlardan hareketle edebiyat kuramı geliştirirler. 
Biz, teknik anlamda sadece Batıdan değil, tüm dünya edebiyatlarından faydalanabiliriz. Bunun bir sakıncası yok. Ama bizim öncelikle kendi edebiyat geleneğimizi ve kendi edebiyat bilgi birikimimizi öğrenmemiz ve bu tecrübe birikiminden hareketle kendimize özgü kuramlar ve eleştiri yöntemleri geliştirmemiz gerekiyor. En basitinden, edebî sanatlar diye bildiğimiz kavramlar, aslında Batılıların daha yeni yeni buldukları birtakım kavramları çok önceden tespit etmiş yerli terimlerimizdir. 
Bugün Batıdan aldığımız birçok kuramsal terim, aslında geleneksel Klasik Türk edebiyatı belağat birikiminde var. Belağat ve tezkire birikimini iyice inceleyip günümüze uyarlamak mümkün. Bunun yanında bir estetik dini olan İslam’ın kitabı Kur’an’ın en büyük mucizelerinden biri belağatı olmasıdır. Kur’an kaynaklı bir belağat kuramı henüz tespit edilemedi. Bence bu konu üzerinde iyi çalışılsa Kur’an’dan çok esaslı bir edebiyat kuramı çıkarılabilecektir. 
Batı edebiyatı, Batının kendine özgü kültür ve medeniyet zemininde üredi ve üremeye devam ediyor. Batı medeniyeti Eski Yunan aklı, Roma siyaset ve askerlik nizamı ve Hristiyanlık dini gibi 3 temel kaynaktan neşv ü nema bulan bir edebiyat. Bizim edebiyatımız ise İslam medeniyeti ve Türk kültürü üzerine temelleniyor. O halde iki ayrı kültür ve edebiyat dairesinden bahsediyoruz. Bu iki ayrı kültür ve medeniyet dünyasının iki ayrı edebiyatının da kendilerine özgü ayrı edebiyat kuramları olması lazım. Buradan hareketle bizim kendi edebiyatımızı anlamamıza ve anlamlandırmamıza yarayacak yerli ve millî bir edebiyat kuramı inşa etmemiz öncelikli görevimiz olmalı.