İTALYA 1 AĞAÇTAN ORTALAMA 50 KİLO ZEYTİN ALIRKEN TÜRKİYE'DE BU MİKTAR ANCAK 12.5 KİLO!

"Fındık fıstık satarak gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşamayız" diyen bilim adamlarımızın, eleştirmeleriyle birlikte çözüm formülünü de ortaya koymaları gerekmez miydi?

Nüfusumuzun neredeyse yarısı tarımla ilgili ve çalışan nüfusun üçte biri tarım sektöründe. "Sanayileşmiş ülke" sıfıtını kazanabilmek için, tarım sektöründeki nüfusu azaltmak gerekir.

AB süreci de bunu emrediyor.

Tamam da, sanayileşmiş ülkeler sanayileşme sürecini yaşarlarken, verimlilik artışı sağlayarak, tarımın milli gelirdeki payını korumuşlardır.

Türkiye'nin, kendine özgü yapısal farklılıkları gözönüne alınarak, tarım konusunda bilinenlerden değişik çözümler geliştirilmesi gerekir. Tarımı Dünya Bankası'nın liberalleşme politikalarına, İMF reçetelerine, AB'nin-Türkiye'nin yapısal farklılığını gözetmeyecek- dayatmalarına bırakamayız. Bize "tarıma verdiğiniz destekleri kaldıracaksınız" deniyor, ama AB'de, ABD'de çiftçilerini yüzde 40'lara varan primlerle gizli açık desteklemeyi sürdürüyor.

Tarımın milli gelirdeki payı, giderek gerileyerek yüzde 12'lere dayandı. 1950-2003 yılları arasında tarım, AB ülkelerinde yüzde 3.2, Brezilya'da yüzde 6.2, Kanada'da 5.3, Çin'de 1.9, Arjantin'de 5.3 büyümüş; Türkiye'nin büyüme oranı yalnızca yüzde 1!

1990'lı yıllardan bu yana tarımdaki gelir artışımızın yüzde 1'lerde kalması, nüfus artışının çok gerisinde. Bu oran, çiftçilerimizin giderek yoksullaştığının en çarpıcı göstergesidir.

Yapılması gereken, tarımdaki nüfusu azaltırken tarımsal geliri artırmaktır. Tarımda, teknolojik gelişmelerden de yararlanarak verimlilik artışı ve büyüme sağlanmalıdır. Çiftçimizin refah düzeyi yükseltilmelidir.

AB İLE MÜZAKERELER SÜRERKEN...

AB ile müzakere süreci başladı, yürütülüyor. İlk ele alınan konu, hiç istemememize rağmen tarım oldu. Müzakere sürecinde bir takım kriterler saptanacak, kotalar oluşturulacak, "Çiftçilere verilen destekler kaldırılsın" denecek.

Hey millet! AB ile sessiz sedasız sürdürülen müzakere sürecinde, masaya, herşeyden önce Türkiye'nin yapısal farklılığını koymalıyız. Tarımdaki nüfus oranını azaltmamız isteniyor. Tamam, tarımdan alacağımız her çalışana sanayide iş alanı açabilmenin bedeli 100 milyar civarında bir yatırım gerektiriyor. AB dostlarımız bu bilimsel gerçeğin gereğini yerine getirecekler mi?

"Tarımdaki nüfusu azalt, çiftçiye verilen desteği kaldır!"

Tamam da, bunun bir yolu yordamı var.

Geçtiğimiz yıllarda Hong Kong'da yapılan toplantıda 2013 yılına kadar tarımsal ihracatta her tür desteklemenin kaldırılması kararı alınmıştı. Alınmasına alınmıştı, ama dünyada tarım sektörü, her aşamada, yüzde 40 dolayında hala destekleniyor.

Bakın bu desteklemeler konusunda, 28 bin ortaklı Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birlikleri Başkanı Cahit Çetin neler söylüyor:

"Yeryüzü şekillerinin politik önemi (jeopolitik) tarıma kaydı. AB'nin, üye ülkelere kullandırdığı 100 milyar Euro'luk fonun 45 milyar Euro'su tarım sektörünü sübvanse ediyor. Oysa AB'de tarımla uğraşanların toplam nüfusa oranı yanızca yüzde 5 düzeyinde."

"... Herhalde AB, 45 milyar Euro'yu, işletmelerimizde yasal olarak çalıştırmak zorunda olduğumuz özürlü ya da hükümlü çalışanı beslemek için ayırmıyor. Köylüyü üretimde tutmayı önemsiyor. 10 liraya maledip 5 liraya satıyor, bu zihniyeti anlamamız gerekir. Türkiye 1 milyon 300 bin ton sıvı yağ tüketiyor, bunun 800 bin tonunu ithal ediyor."

ÖNÜMÜZDEKİ 5 YIL ÇOK ÖNEMLİ

AB ile müzakere sürecinin ilk adımı tarım. Tarım, ama neler yapılıyor, neler konuşuluyor bilen var mı?

"Zeytin Komisyonu" üyelerinden Muğla Milletvekili Prof. Dr. Gürol Ergin, müzakerelerle ilgili çok önemli bir konuya dikkat çekiyor:

"Beş yıl içinde ağaç sayısının en az 150 milyon adede çıkarılması gerekiyor. Bu her yıl 10 milyon zeytin ağacı dikmek anlamına geliyor. Bunun için de şimdiden proje üretmek gerekiyor. Aksi durumda Türkiye AB'nin kota sınırlaması nedeniyle potansiyelini hiçbir zaman kullanamayacak."

Prof. Dr. Gürol Ergin'in vurguladığı bir başka acı gerçek de şu: "Türkiye'nin zeytine ne kadar önem verdiğini "Uluslararası Zeytin Komisyonu'ndan ayrılmış olmamız yeterince açıklıyor."

Neden ayrılmışız "Uluslararası Zeytin Komisyonu"ndan?

"Aidat yüksek diye çıktık. Şimdi yeniden komisyona girmek istiyoruz ama sürekli oyalıyorlar. Türkiye bu komisyona yeniden girmeli ve ayrıca Ulusal Zeytin Komisyonu oluşturmalıdır."

1950'lerde 3'üncü iken bugün 6'cılığa düşmemiz sır değil; zeytinyağı üretim aşamasında da, ihracat aşamasında da yönlendirilmedi, desteklenmedi.

Zeytinyağı üretiminde gerilememizin en önemli nedenlerinden biri de zeytinlik alanlarının geliştirilmemesi, gençleştirilmemesi ve daha verimli zeytin ağaçları dikilmemesidir.

İtalya'da bir zeytin ağacı ortalama 50 kilo ürün verirken Türkiye'de bir ağaçtan ancak 12,5 kilo ürün alınabiliyor.

Zeytinyağı konusunda da aynı sıkıntı yaşanıyor. İspanya 300 milyon ağaçtan 1 milyon ton civarında zeytinyağı üretirken, Türkiye 100 milyon ağaçtan ancak 120-150 bin ton zeytinyağı üretebiliyor.

Neler yapılabilir? Bayramdan sonra...

 

KÜPE: BUGÜN BAYRAM...

HER GÜNÜMÜZ BAYRAM MUTLULUKLARI GETİRSİN

-M.Kemal Sallı-