- "Küçük bir ispirto ocağına eter doldurdum, Kahve pişirmeye uğraşırken benzin tutuştu. Esir tuttuğum Nihal, çılgın bir halde annesinin üzerine atılacağı zaman tuttum, menettim. Bağıra bağıra bayılıncaya kadar annesinin yanmasını seyretti!"

- "Fakat bir türlü teslim olmuyordu! Şiddet kullandım, olmadı. Ölümle tehdit ettim, korkmadı. Elbiselerini parça parça ettim, o hiddetle hançeri sol bileğine sapladım. Bir kolu tutmaz oldu. Bu defa ikinci kolunu da sakatlamak mecburiyetinde kaldım. Bacaklarının da damarlarını kestim. Ben bile kuvvetten düşmüştüm. Yunanlar dünyayı fethetseydi, bu kadar zevk hissetmezdim. Ne var ki, o ruhunu çoktan teslim etmişti. Doğrusu pişman oldum. Onun göğsünü keserek eczalı bir şişeye koydum. Saklıyorum." (Türk Katilleri ve Yunanlar, İstanbul Matbaa-ı âmire, 1332/1916)

Eski Selanikli yerli Rum, Yunanlı başka bir subayın hatıra defterinden kısaltılmış iktibaslar: - "8 Ekim 1912, Selanik. Yarabbi, bu Jön Türkler ne müthiş adamlar! Yunan milletine yağlı bir av olan Türk Milletinin bir gün iktisadi mücadeleye başlayacağını tasavvur edemezdim."

- "Türkiye fakirlerimiz için servet, zenginlerimiz için bir tarla! Hiç bir sanat ve meslek sahibi olmayan Yunanlar, bir şey yapmasalar bile bu memlekette hırsızlıkla zengin olurlar!"

- "4-5 sene evvel en koyu Müslüman mahallelerindeki bakkallara, kasaplara varıncaya kadar bütün ticaret ve sanatlar Yunanların (Rumların) elinde iken, bugün onların birer birer mahvolduğunu, yerine Türk domuzlarının teşviki ile kurulan müesseseleri görüyoruz. Bu gidişle genişleye genişleye bizi Adaların yalçın kayalarına, Mora'nın korkunç sahillerine fırlatacaklar."

- "Evvelden padişahların tahta çıktıkları günde dükkânımı bayraklarla, kandillerle süsleyerek müşterilere gayet sadık bir Osmanlı dostu olduğumu gösterirdim. Bu suretle muhabbetlerini ve servetlerini çalabilirken, şimdi yanımdaki Türk dükkânına daldıklarını görüyorum. MEŞRUTİYET gününden şimdiye kadar gelirimde âşikâr bir azalma görüyorum."

- "İnkılâptan bir sene evvelki gelirim, masraflar hariç 7.000 lira iken, Meşrutiyet'in ilk senesi 4.000, 2. senesi 3.000, bu son günlerde 500 liraya indi. Ayda 48 lira dükkân kirasına bile kâfi değil!"

- "17 Ekim 1912, Selânik. Bugün Yunan konsolosu, kaptan, sanatkâr, tüccar, ne kadar Yunan (Rum) varsa, hepsi toplandı. Türklerle muharebenin muhakkak olduğunu beyan etti. Ohhh! …. Jön Türkler! İşte şimdi ben, yüzümdeki Osmanlı maskesini yırtarak suratınıza fırlatıyorum! Ben Yunan'ım! Hem de Yunan ordusunun bir yedek subayıyım! Türkler! Sizi diri diri ateşte yakacağım. Dillerinizi, yüreklerinizi parçalayacağım. Yarın Yunan ordusuna katılmak üzere hareket ediyorum. Görüşürüz!" Sürecek!