Ben yılbaşıları, yılbaşına uzanan Aralık ayını çok severim. Çocukluk yıllarımda her ortalama Türk ailesi gibi yılbaşında evlerde toplanılır, mezeler, yemekler yenilir, içilir, tombala oynanır, yeni yıla huzur, esenlik içinde girilirdi Yılbaşlarında herkes birbirine güzel tebrik kartları gönderirdi. Her yeni yıl eskiyen yılın muhasebesinin yapıldığı, yeni yıl için beklentilerin, mutlulukların, sağlığın, umutların yeşerdiği bir süreçti. 

Aralık ayı efsunkar, büyülüdür. Yurt dışında bulunduğum yıllarda New York’ta, Londra’da, Los Angeles’ta, Roma’da, Strasburg’ta diğer merkezlerde, şehirler, caddeler, meydanlar ışıklarla süslenir, harika, büyüleyici görüntüler ortaya çıkardı. Aynı şekilde evler, bahçeler de süslenir, bezenirdi... Batı dünyasında şükrün günü (thanks giving) ile başlayan süreç, Noel Gecesi zirveye çıkar, güzel bir gelenek olarak dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, aileler, çocuklar, torunlar, aile büyüklerinin evinde toplanırlar, birlikte yemek yerler, süslenmiş noel ağacının altında olan armağanlar, hediyeler birbirlerine verilirdi. Dans edilir, müzik dinlenir, saat 12’de herkes yeni umutlarla, bekleyişlerle, yeni yılı idrak ederlerdi. 

Eskiden bizde de İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, Adana’da turistik yerlerde yılbaşı nedeniyle belli meydan ve caddeler ışıklandırılır, süslenir, konserler düzenlenir, coşku ile yeni yıla girilirdi. Yılbaşı kutlaması, “Hıristiyan adetidir” diyerek insanlarımız korkutuldu, insanlarımızın yeni yıl umutları, yerini korkuya, vazgeçmeye bıraktı. Aslında Hıristiyanların 25 Aralık’ta kutlanan Noeli (Chiristmas) ile bizim 31 Aralık gecesi idrak ettiğimiz yılbaşı gecesinin birbiri ile alakası yoktur. İnsanlar yeni yılı ailesi ile birlikte yiyerek, içerek, birlikte sıhhat, sağlık, esenlik, umut, refah bekleyişi hatta dua ederek geçirmek, yeni yıla bu şekilde girmek istemektedir. Bunu yapanları, dinsizlikle suçlamak, hakir görmek, gavur adetidir deyip, tehdit etmek ayıptır. Bizler, Türkiye’nin bağnaz, gerici ülkelerden farklı olarak, Laik, Demokratik bir Cumhuriyet olduğuna inanıyoruz. Demokrasinin tüm kural, kuram, kavramları ile işlemesini istiyoruz. Hür, serbest, medeni bir ülke olarak her vatandaş, aile, yasalar çerçevesinde istediğini yapsın. Dilediği gibi yeni yılını kutlasın, isteyen kutlamasın, isteyen içmesin, isteyen içsin.. Ama kimse kimseye karışmasın. 

Peki o zaman yılbaşı akşamları Taksim’e, Beyoğlu’na çıkan bazıları turist, konuk insanlara saldırmak, cinsel tacizde bulunmak, tehdit etmek, yılbaşı kutlamalarını engellemek, fiziki şiddete başvurmak nedir?... Bazı garip kılıklı, kıyafet yasalarını alenen ihlal eden kişiler, nasıl ortaya çıkıp, pervasızca vatandaşları tehdit ederler, bunlara neden mani olunmaz!.. Bu hareketler, çağdaş, medeni Türkiye imajına yakışmamaktadır. Ayıptır... 

Yeni yıla giderken benim iple çektiğim, beklediğim hadise Viyana Filarmoni Orkestrası’nın o büyüleyici, Viyana Konser Salonu’nda  icra ettiği Yeni Yıl Konseridir. Avrupa Konseyinde görev yaparken, Büyükelçimizin, delaletleri ile bu salonda konser izlemiştim. Keşke bizim Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestramız da böyle yeni yıl vesilesi ile özel konser verse... 

Yeni yıla girerken, ülkem, milletim, ailem, arkadaşlarım, dostlarım için şöyle bir temennide bulunuyorum: “Yeni bir yıla girerken başta sağlık olmak üzere, umutların, bekleyişlerin, isteklerin, yıl içinde ve sonunda gerçekleşen, hakikatler olmasını candan dilerim...”