Amerika’da yaşayan torunlarımız yaz tatillerini, her yıl Türkiye’de geçirirler. Bu mesut olay nedeniyle, Bodrum ve Çeşme’yi kapsayan, bir ay süren bir tatil yaptık. Öncelikle şunu ifade edeyim, dünyada belki de eşi ve emsali olmayan cennet bir ülkede yaşıyoruz. Bodrum’un bitki örtüsü, pırıl pırıl insanı büyüleyen koyları, deniz rengi ve denizin temizliği bir harika.
Rahmetli Özal’ın başlattığı turizm hareketi semeresini vermiş, ANAVATAN’dan önce sadece 20 bin turistik yatağı olan Türkiye’de, şimdi ise turistik tesis sayısı 1000’e yaklaşmış ve yatak sayısı 1 milyonu bulmuştur. Bunların çoğu da 5 yıldızlı tesislerdir. Örneğin: Bodrum’da Akyarlar’da Kefaluka isimli harika bir otelde kaldık. Sahipleri hiçbir fedakarlıktan çekinmemiş ve otel çoğunluğu Azeri ve İranlı olan konuklarla doluydu. Tamam, Azeri, Arap, İranlı herkes gelsin, ancak bu ülkelerin kendilerine mahsus özellikleri ve temizlik anlayışları hemen sırıtıyor, çoluk çocuk ortada koşuyorlar ve o tertemiz oteli bozuyorlar. Bu yıl tesislerde çocuk bolluğu dikkatimi çekti, her köşeden, bir kaç çocuk çıkıyor. Zaten, bu tesislerde 12 yaşına kadar çocuklar bedava kalıyorlar. Çocuk olabilir, hepimizin çocukları vardır. Ama, etrafı rahatsız eden, bağırıp çağıran, oraya buraya koşan çocuklara, ebeveynlerin müdahale etmemesi, dikkati çekmektedir. Başkalarını rahatsız etmeye hakları yoktur. Otel personeli bu durumdan bıkmış olmasına  rağmen, müşteri diye bir şey söyleyemiyorlar! Kefaluka otelinde, elinde sıcak yiyecek taşıyan bir garsona, koşan çocuklar çarptı, yerler mahvoldu, eğer garson dikkat etmese çocuklar yanacaktı.
Bodrum öyle bir yer ki, oradayken değerini fazla hissetmiyor, ancak Bodrum’dan ayrıldıktan sonra gizemi ve büyüsü devam ediyor. Akyarlar, Turgut Reis, Yalıkavak, Bağla, Türkbükü, Torba, Gölköy, Bitez, Bodrum’un her yeri gecesi ve gündüzü ayrı ayrı güzel ve efsunkar. Ne yazık ki, bizler Bodrum’u da mahvediyoruz. Dağların tepelerine kadar imarlaşmaya izin verilmiş. Büyük rantlar karşılığı, ceplerini dolduruyorlar, ama doğanın tahribi karşılığında... Çeşme bizim yerimiz. Bodrum’a göre daha ciddi, daha sakin, yüksek sosyeteye hitap ediyor. Bizim, birkaç sene önce, Çeşme’de Yıldızburnu’nda bir yazlık evimiz vardı. Şartlar orayı elden çıkarmayı gerektirdi. Şimdi, önünden geçerken bayağı hüzünleniyorum. Bizim son on yıldır kaldığımız Altınyunus, her yıl yenileniyor ve gelişiyor. Yönetim kadrosunun istikrara kavuşması iyi olmuş. Verimlilik artmış. Zaten İzmir’in köklü kuruluşu olan Yaşar Holding, herşeyin iyisini yapmaktadır. Rahmetli Kayınpederim Av. Ahmet Tekçe, Durmuş Yaşar şirketinin Hukuk Müşaviri idi. Altınyunus’ta Yaşar Holding’in Onursal Başkanı Sn. Selçuk Yaşar’la görüşmek imkanını buldum. Kendisini sağlık ve esenlik içinde, dünya ve ülke meseleleriyle ilgilenir bulmaktan ve görüşler geliştirmesinden dolayı çok memnun oldum.
Yaz tatilinin üzücü yanı, maalesef çok sayıda trafik kazasının olması ve can kayıplarının yaşanmasıdır. Türkiye’de bir yılda trafik kazalarından dolayı on bin kişi hayatını kaybetmekte ve gene 8 bin kişi hayatının geri kalan kısmını engelli olarak sürdürmeye mecbur kalmaktadır. Yapılan duble yollara ve alınan tüm tedbirlere rağmen trafik kazalarının önüne geçilememektedir. Benim görüşüm, trafik denetimini ve özellikle cezaların yeterli olmamasıdır. Trafik cezaları, insanı bir daha trafik suçu işlemekten alıkoyacak şekilde caydırıcı değildir. Yollarda yeteri kadar trafik polisi denetim yapmamakta ve Türkiye’de çok kullanılan “İdare et abi” lafı ile halen düşük olan cezalar bile uygulanmamaktadır. Hepimiz biliyoruz, maalesef her bayramda, Türkiye’de ortalama yüz kişi trafik nedeniyle ölmektedir. Bu acı durum Türkiye’nin kaderi olmamalıdır. Devlet otoritesini gösterip, caydırıcı cezaları yürürlüğe sokmalıdır. Bayramlarda yola çıkmak, varacağı yere sakinen varmak, Allah’a kalmış durumda. Yeni çıkmasına rağmen, trafik yasası geçerliliğini kaybetmiştir. Acıtıcı, caydırıcı cezaları içeren yeni bir trafik kanunu çıkarılması bir çok ocağın sönmemesi açısından gereklidir.
Türkiye, turizmden çok şey beklemektedir. Bu bacasız endüstri, Türkiye’nin ödemeler dengesini olumlu bir şekilde etkileyebilir. Türkiye, Cumhuriyetin 100. Yıldönümü olan 2023’te 50 milyon turist ve en az 200 milyon $ turizm hedefini amaçlamalıdır.
-----
PS: Tüm Mülkiyelileri kucaklayan, Mülkiyeliler Birliği Genel Merkez Ankara’da olmak üzere, Mülkiyelilerin bulunduğu çeşitli şehirlerde faaliyet göstermektedir. Bazı Mülkiyeliler Birlikleri fevkalade aktifdir. Biz Mülkiyeliler, bulunduğumuz şehirlerde bir Mülkiyeliler lokali olsun istiyoruz. Ancak, yeteri kadar ilgi göstermiyoruz. Örneğin İstanbul’daki Mülkiyeliler Birliği, Yönetici arkadaşlarımızın büyük gayretleri ile Kuzguncuk’ta, şık, nezih, ucuz ve enfes yemekler sunan biçimde hizmettedir. Ancak, Mülkiyelilerin ilgisizliği nedeniyle, kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hem birlik merkezi olsun diyeceksin, hem de ilgi gösterip, gitmeyeceksin. Peki Mülkiyeliler Birliği nasıl yaşayacak? Ey Mülkiyeliler, biraz ayıp olmuyor mu?...