Memleketin bütün meseleleri halloldu şimdi işimizi gücümüzü bırakarak Dome Hotel’i Almanlardan kurtarmanın peşine düştük ya bu gün de devam edelim bu konuya… Başbakan Soyer’in tatmin etmeyen açıklamalarından sonra dün de olayın perde önündeki kahramanı Ozan Ceyhun’un açıklamalarını dinledik televizyon ekranlarından! Ne yalan söyleyeyim ben Ceyhun’u dinledikten sonra şahsen vicdan azabı çekmeye başladım yazdıklarımdan ötürü! Hatta ara sıra kendimin vatan haini olduğunu bile düşünmedim desem yalan olur! Arkadaş meğerse Almanya ile KKTC arasında kendisini köprü ilan etmiş ve KKTC’ye uygulanan ambargoların kaldırılması için emek veriyormuş da biz yanlış anlamışız olup biteni! Şimdi bu vicdan azabı ile nasıl geçecek günlerim bilemiyorum! Almanlar bize kırılmış, küsmüş ve belki de bir daha topraklarımıza bile ayak basmayacaklarmış! Hatta Ozan’ı ateşe attıkları için de çok pişmanlarmış ve üzülüyorlarmış kendisinin başına gelenlere! Basında yazılanlar bu olaya darbe vurmuş ve hatta Rum’un eline de koz verilmiş… Yani Dome Hotel’in Almanlara verilmesine karşı gelenler vatan hainliğiyle eş değer suç işlemişler! Bizim gibi düşünenleri ve bu işe karşı çıkanları kim bilir asabilirler de… Bu iş o kadar değil Ozan Bey! Bilmem ekranlardaki konuşmanızla kaç kişiyi etkileyip tatmin edebildiniz ama ben yine tatmin olmadım işte! Hatta kafam eskisinden çok daha karıştı ve bu işin altında başka çapanoğlunun da olduğuna kanaat getirdim! Ozan Ceyhun, dün Nazmi Pınar’ın programında kendini ele vermiştir aslında! İlk başta dediğine göre, Almanlar için otelin casinosu filan önemli değilmiş! Hatta olmaması da iyi olurmuş… Ama her nedense işte, bir araştırma yapıvermişler… Hem de öyle küçük, sıradan bir araştırma filan değil! 1974’e kadar gitmişler ve bu casinoyu işletenlerin şimdiye kadar devlete ne kadar kira, ne kadar vergi verdiklerini hesap etmişler! Ve şaşa kalmışlar! Zira casinonun şimdiki işletmecisi, casino için ayda 210 bin dolar kira verirken, kendilerinin oteli almaları halinde yılda 2 milyon dolar kira vereceklerini bile hesap etmişler! Casino sektörüne karşı bir duruşları var ama en ince detayına kadar bu casino ne kadar ciro yapıyor ne kadar vergi ve kira veriyorlar, kendileri ne kadar verebilirler hepsinin hesabını kitabını çoktan çıkarmışlar bile! Devlet yıllardan beridir büyük kayıplar içindeymiş ve Almanların buna gönülleri razı gelmiyormuş! Almanlar, KKTC’den ne istiyorlar halen anlamış değilim ama yine Ceyhun’un söylemlerine bakılırsa sadece turizmde değil, narenciye konusunda da çok büyük operasyonlar düşünüyorlarmış! Hatta sadece narenciye sektörü değil, ulaştırmada da birçok atılımlar yapabilecek uzman kadroya sahiplermiş! Ozan Ceyhun, dün sabah televizyonda bunları bir bir söylerken benim de vicdanımın sızısı bir o kadar daha arttı! Hatta yazdıklarımdan, düşündüklerimden dolayı kendimden nefret etmeye bile başladım dersem inanın! Çünkü ben ve benim gibi düşünenler KKTC-Almanya ilişkilerine büyük bir darbe vurmuş, vatan haini olmuş ve Almanları küstürmüştük! Ozan Ceyhun’un konuşmalarını dinlerken yüreğime su serpen soru ise yine aynı programda kaptan pilot Bekir Kasapoğlu’ndan geldi. Kaptan sordu, ‘mademki her konuda uzmansınız, gelin KKTC’ye bir uçak bakım ünitesi kursanıza! Madem ki uzmansınız, gelin KKTC’ye bir simülatör merkezi kursanıza! Kaptan pilot konuşmaya devam etti ve ekledi; “Madem KKTC’ye yatırım yapacaksınız bunu niçin devlete ait hazır işletmelere göz diktiniz, niçin sıfırdan yatırım yapmıyorsunuz?...” İşte bu sözlerden sonra vicdanım biraz olsun rahatladı! Hakikatten devletin işletmeleri sizi niçin bu kadar ilgilendiriyor ki? Bizde arazi çok, ver ver hâlâ bitiremedik… Size de birkaç yüz dönüm denize nazır arazi versinler, buyurun yapın yatırımınızı, değil mi ama? Hem böyle olunca ihale şartı filan da istemeyiz… Ne yazmaktan biz yoruluruz, ne de sizin ve hükümetin başı ağrır… Var mı o yüreğiniz ve heyecanınız? Kıssadan Hisse Yaşlı aktar.. "Bir gelin kaynanasıyla hiç geçinemiyor. Araları o kadar kötü ki gelin aktara gidip durumu anlatıyor: 'Onu mutlaka zehirlemeliyim ama bana öyle bir zehir ver ki, kimse fark etmesin.' Yaşlı aktar geline bir toz vermiş. 'Bunu her gün yemeğine çok az karıştır, fakat aranı çok düzgün tut, gülümse, iyi davran ki kimse senden şüphelenmesin' demiş. Kızgın gelin kaynanasının her yemeğine muntazam o beyaz tozdan karıştırıp, bir ay ömrü kalan kaynanasına çok iyi davranmaya başlamış. Aradan bir ay geçince tekrar aktara gelmiş gelin: 'Bu zehrin panzehirini istiyorum. Zehirlediğimi anlamasın diye kayınvalideme farklı davranmaya, gülümsemeye ve saygı göstermeye başladım. Bu sefer onun da bana tavrı değişti, çok iyi bir insan oldu. Simdi benim en iyi dostum. Onun ölmesine müsaade edemem.' Yaşlı aktar cevap vermiş: 'Panzehire ihtiyaç yok. Sana verdiğim zehir sadece tuzdu. O bir parça tuz, bugüne kadar kaç insanın arasını düzeltti anlatamam." Günün Fıkrası Temel ve uzaylılar.. Temel ilk kez bir Nataşa ile birlikte olacağı için çok heyecanlıymış. Yayladaki minicik evde tam kıza iltifatlar yağdırırken dışarıda bir uğultu ve müthiş bir aydınlık olmuş. Küçük bir uzay gemisinden inen iki uzaylı içeri girmişler ve bizimkilerin şaşkın bakışları arasında erkek olan Nataşa ile, dişi uzaylı da Temel ile bir deneme yapmak istediklerini ses ve işaretler ile anlatmaya başlamışlar. Nataşa heyecanla kabul edince Temel de söylenerek insanlık uğruna deneriz ne yapalım yani demek zorunda kalmış ve hemen odalara girmişler. Nataşa uzaylı adamın sevişmesinden pek keyif almış ama adamın organın küçüklüğünü işaretlerle anlatmaktan da kendisini alamamış. Uzay adamı kulağımı aşağı yukarı çek istediğin ölçüye gelir diye işaret etmiş. Gerçekten de dediği olmuş ama Nataşa bu sefer de çok ince diye işaret etmiş. Uzaylı bu sefer kulak memelerini yana doğru çekmesini işaret etmiş. Sabaha karşı uzaylılar gemilerine binip gitmişler. — Gecen nasıl geçti? diye sormuş Temel. — Harika, unutulmayacak bir geceydi. Peki ya senin uzaylı nasıldı? demiş Nataşa. — Çok iyiydi ama değişik bir tekniği vardı, ne zevk aldığını anlamadım fakat sabaha kadar kulak memelerimi aşağı yukarı, sağa sola çekip durdu perişan etti beni. [email protected]