ÜLKE İÇİN HİZMET VE ESER YARATMAK, BİR KABİLİYETTİR.

Kendisi farkında değil! Başbakan, 9 Kasım 2005 gecesi Ankara'ya gitmek üzere, Atatürk Havaalanına geliyor. Polisler yolu kesmiş, trafik durmuş, bekliyoruz. Önde, arkada eskort, Başbakanın kafilesi akıyor ve hızla yol alıyor. Farkında değil, sanıyor ki, İstanbul'da trafik, ulaşım sorunu yok. Her gün yeni 110 araç trafiğe çıkıyor, yeni yol yapılmıyor, mevcut yollar; inşaat nedeniyle, savaş alanına dönmüş,   kimse çalışmıyor, öyle duruyor...

Köprülerin durumu daha da feci, ilerlemiyor, sabahları Boğaziçi Köprüsü Fenerbahçe Stadının önüne kadar kuyruk oluyor, 2-3 saatte geçiliyor!

Örneğin, İstanbul'un merkezinden, Florya, Bakırköy yani batı istikametine 3 arter var. Sahil yolu, E-5 diye bilinen yol ve TEM sadece, 3 hat.  Oysa, en az, alternatifli 6 arter olmalı. Yerel seçimler 28 Mart 2004'de yapıldı. Taş üzerine taş konulmadı. (1 Aralık 2005 itibariyle) Proje Dairesi kurmuş, onlar proje hazırlayacaklarmış!

Bir şehrin yönetimine talip olan Başkan, daha adayken, yapacaklarını, projelerini

açıklar, böyle bir olay yok...    

İnsanlar iki türlü yaratılırlar. Bir laf üretip, sorunların altında ezilirler, icraat, hizmet yapamıyanlar, bir de taş üzerine, taş koyan, hizmet üretip, icraat yapıp, eser bırakanlar. Örneğin: Lütfi Kırdar, Bedrettin Dalan, Vedat Dolakay, Haşim İşcan, Ekrem Barlas, Osman Kibar, Burhan Özfatura, Murat Karayalçın, İhsan Doğramacı, Kemal Kurdaş, Aytaç Durak, Yılmaz Büyükerşen, akla hemen gelen, hizmet, eser üreten, yapıcı insanlar, tabiatıyla, bunlara, Büyük Devlet Adamları, Menderes, Demirel ve Özal'ı da hemen eklemek lazım. Bu müstesna, insanların, tüm ömürleri, bu vatan için nasıl hizmet ve eser yapabilirim hedef ve sevdası ile geçmiştir. Türkiye'de yapılan tesis, fabrika, yol, baraj, liman vb. birçok eserin altında bu insanların imzası, hakkı var. Bir de tarihe hiçbir hizmet vermeden, hatta yapılan işleri bozarak, geçenler, enkaz ve felaket bırakanlar var. Onları kamuoyu gayet iyi biliyor.

CHP Lideri Sn. Baykal, "Şu anda ki, İstanbul Belediye Başkanı, en büyük avantajımız, İstanbul'u bu sefer kesin alacağız" diyor. Peki, geçmişte, aldın da, sonuç ne oldu?

Fatih Altaylı'nın, Teke Tek Programı'nda İstanbul'un en büyük, Mülki İdare Amiri yakınıyor, şikayet ediyor. Hayretler içinde, izliyorum. Bu makamlar, şikayet, ağlama makamları değil, hizmet yapma ve icraat ortaya koyma, tam tersine, şikayetleri ortadan kaldırma makamlarıdır. İcra kabiliyeti olmayan, insanlar için çare var: "İstifa edip gitmek ve yerini iş yapanlara bırakmak"

Ulaşım ve trafik başta olmak üzere, İstanbul her geçen gün eriyor. Dünyanın en güzel şehrini bizler, bizim seçtiklerimiz yok ediyor. Sokaklar, yollar savaş meydanı gibi, bu yazının yazıldığı tarihte Beyoğlu'nun durumuna bakın, her yeri kazdılar, bırakıp gittiler. Bağdat Caddesi, Caddebostan,birçok yer öyle. Sokaklar, gayri kanuni, kuralsız trafik olayları ile dolu. Her yer otopark. Otoparklar mafyanın elinde. Bir lokantaya gidiyorum, arabamı zorla alanlar, 20 YTL'den aşağı, park ücreti kabul etmiyorlar, hakaret ediyorlar. Arabaya zarar veriyorlar. Dünyanın, tüm medeni ülkelerinde yol çizgileri vardır. Zira, yol çizgileri kazaları azaltan etkendir. Türkiye'de yol çizgisi göstermelik, genelde kullanılmıyor. Zorunlu ve ağır cezalı park yasağı uygulanmalı, ancak bu yapılırken, İstanbul'a bol miktarda ve ücreti 1 YTL'yi geçmeyen park yerleri bir amme hizmeti olarak yapılmalı. Her şeyin başı; İstanbul'a yol, bol bol yeni ve alternatif yol yapılmalı. Biz hala, üçüncü köprüyü tartışıyoruz. Özal; Fatih Sultan Mehmet Köprüsünü açarken, "Bu köprü, kısa sürede, şehir içi Trafik özelliğine bürünecek, tıkanacak, bu nedenle, bu günden başlayarak, üçüncü köprüye hazırlık yapmalıyız" demişti. Newyork'ta, Londra'da, Paris'te, iki yakayı bağlayan 30-40 köprü var. İstanbul'a, üçüncü değil belki de, dördüncü, beşinci köprü gerekecek.

Hep anlatırım, birinci köprü projeleri yapılırken Amerika'daydım. Bir Pazar, Hudson Nehri civarında gezerken, gözüm köprülerin iki katlı olduğuna, hem karayolu, metro, tren geçişine göre, design edidiğine takıldı. Bunu, DPT'de köprü projesi ile ilgili arkadaşlara söylediğimde: "Allah'ını seversen, pişmiş aşa, su katma. Hele birinci köprüyü yapalım" dediler. Oysa, köprüler iki kattı projelendirilseydi; belki de, uzun bir süre, üçüncü, dördüncü köprüye ihtiyaç kalmayacaktı.

Düşünüyorum, acaba son 5 yılda Türkiye'de, kaç adet baraj, liman, yol, havaalanı, fabrika, tesis, vb. gibi eserlere imza atıldı. Bulamıyorum.

Türkiye'nin, iş yapan, hizmet ve eser bırakan insanlara ihtiyacı var.