Sakarya Savaşını, 13 Eylül 1921'de kazandı Türk Ordusu

Ankara nefes aldı, sevince gark oldu tüm Anadolu, İstanbul ve Türk ulusu

Ankara'nın düşmesine kalmıştı ramak, yenildiğimiz yer olsaydı Sakarya

Kayseri hazırlatılmıştı Meclis nakli için, göze alınmıştı her Angarya

22 gün 22 gece, boğaz boğaza, kanlı bir süngü savaşı

Hallaç pamuğu gibi atıldı top ateşiyle, Sakarya'nın toprağı taşı

Onca silah ve ateş üstünlüğüne rağmen, kalmadı tutunacak dalı Yunanın

Öyle zayiat verdi ki Türk Ordusu, nerdeyse kalmadı esamisi zabitanın

"Bu muharebe zabit/subay muharebesi oldu" dedi Mustafa Kemal Paşa

Çınlayacaktı yer gök, daha sonra denilerek Mustafa Kemal Paşa çok yaşa

25 bini aşkın, binbir türlü kayıpla, kazanıldı bu zafer

Var gücünü ortaya koydu Türk Ordusu, herbiriyle subay ve er

Kahpe Yunan, yenilgi acısını çıkarttı, yaparak büyük katliam

Şehir, kasaba ve köyleri yakıp yıkarak, çevirdi harabeye tam

Zâlim, kalleş, kahpe Yunan askerinin gücü, ancak silahsız halka yetti

Acılı günlerin sonu, kıştan sonra gelmesi mukadder Cumhuriyetti

Öyle zulüm yaptılar ki halka, öyle yıkımda bulundular ki yurtta

Zulümler yankılandı, bunlara şaştı kaldı cümle âlem, kuş da kurt ta

Karar almak zorunda kaldı Meclis, zulüm bilinsin diye dünyada

Görülmemişti âlemde, hem suçlu hem güçlü, böyle kepaze a'dâ

Ama Batı denen, iki yüzlü Batı'lı ukala

Yunan ne yapsa, bugün de demiyor mu oh ne a'lâ?

Artık gelindi, yapmak için Yunan'a, son büyük hamleyi

Gizli gizli hazırlandı Ordu, vurmak için son darbeyi

Harp hileydi, verildi düşmana, bambaşka bir meşgale

Aziz Yurtta, son verilsin diye, binbir türlü işgale

26 Ağustos'a, büyük gizlilikler içinde gelindi

Türk ordusu, yorgunluktan, sanki yer yarıldı da altına indi

Yunanlılar, tam da derin bir gaflet içinde dalmışlarken eğlenceye

Türk Ordusu, son hazırlıklarını yüklüyordu, karanlık bir geceye

Nihayet verildi emir 26 Ağustos'ta, o kahraman Ordu'ya

Fakat küçük gösterildi harekât, aman Batı engellemesin; harp bu ya

Türk Ordusu, hem fikren hem maddeten, gösterdi muhteşem kabiliyet

Bu temel üstünde yükselecekti beklenen, özlenen Cumhuriyet

Ay hilâl hâlinde bekliyordu, her zamanki hakîkî yıldızını

Onun uğrunda Türk Milleti, hazırdı vermeye, oğlunu kızını

Zaten, çok yakışmıştılar birbirlerine, tarih boyunca hilâl-yıldız

İşte bugün, ayırmak isteyenlere rağmen, olmayacaklardı yalnız

Şanlı bayrağıdır İ'lâ-yı Kelimetullahın Hilâl-Yıldız

Yani Türk bayrağı yükselecek, eski şevkinden alarak hız

İşte onun sökmüştü, beklediği aydınlık sabahı

Alınacaktı onunla, tüm mazlum milletlerin ahı

26 Ağustos 1922 sabahı, başlar büyük taarruz

Kocatepe'den yağdırılan top mermileri, etti Yunan mevzilerini tuz-buz

Ortalık dönüştü, sanki bir yoğun toz tufanına

Sanki yıldırımlar düşüyordu savaş alanına

1 Eylül 1922: "Ordular: İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri."

Emrini veren Gazi Mustafa Kemal, müjdeledi zaferler sunan kutsal haberi

9 Eylül 1922: girdi İzmir'e, şanlı Türk Ordusu

Çekildi Kadifekale'ye Türk Bayrağı, garkoldu sevince Türk Ulusu

Kaçarken Yunan; son alçaklığından kalmadı geri

Hiç çekinmedi öldürmekten, kadın ve bebeleri

Kaçarken, on bine yakın sivil halka kıydı, yaparak onlara işkence

Mezarları bile kendilerine kazdırıldı, süngülenilmeden önce

Kimilerini, petrole bulayarak, gaddarca yaktılar

Kimilerinin, topuzlarla beyinlerini akıttılar

Kimilerinin, korkunç şekilde, derilerini yüzdüler

Bu manzara karşısında, insan değil, sanki yüzsüzdüler

Bazı köy halkını, camilere doldurup, cayır cayır yaktılar

Çocukların yanışını eğlence yapıp, İzmir'e dek aktılar

Sırığa çocuk mu geçirmediler, Kazıklı Voyvoda gibi?

Masum-mazlum çocukları mı parçalamadılar kundaktaki?

Nice insanları attılar, çoluk-çocuk demeden kuyulara

Köy, bağ, bahçe demeyip, verdiler ateşe, kaçarken kuytulara

Kaçan Yunan askerinin, kalmadı yapmadığı zulüm çeşidi

Doğudaki Ermeni zulmünü, hiç aratmadı Yunan askeri