Ortada Ayasofya Camiî, sağında muhteşem Sultanahmet (Mavi Cami), solunda dünyanın 4 asır idare edildiği Devlet-i Aliyye'mizin Makarr-ı İdâresi (idare merkezi) mütevâzi Topkapı Sarayı, karada da, hâlen konserler için kullanılan Ayairini Kilisesi...

Dünyada böyle bir terkip yoktur; bütün dünyadaki insanların müşterek kültür mirası olan bu eserlerin bir benzeri mevcut değildir.

Bulundukları mahal de dünyada benzersizdir.

Devlet-i Aliyye'mizin ihtişamlı dönemlerinden Kânûnî döneminde, -babası Yavuz Sultan Selim Han, "Dünya bir hükümdar için biraz fazladır, fakat iki hükümdara da dar gelir," demişti- Devlet-i Aliyye'mizin bir cihan devleti olduğu yıllarda Kânûnî, Memâlik-i Osmaniyye'de (Osmanlı Devletine ait memleketlerde) dünyanın en güzel yerini bulunuz, orada bir köşk yaptıralım."

Başta mimarlar- Mimârân-ı Hassa- olmak üzere Ricâl-i Devlet, Memâlik-i Osmaniyye'nin tamamını dolaşmışlar, Topkapı Sarayı'nın kurulduğu yerden daha güzel birn yer bulamamışlar ve raporlarını cihan devletinin başı Kanuni'ye arzetmişler, "Ceddiniz Fâtih'in tesbit ve tercih ettiği bu mekândan daha güzel bir mekân Memâlik-i Osmaniyye'de mevcut değildir, Hünkârımız."

Topkapı Sarayı'nın kurulu olduğu bu tepe, bundan sonra da cihan devleti Osmanlı'nın merkezi olmaya devam etmiştir.

Dünya'nın dört bir tarafında Türkiye-istanbul, sözkonusu edildiğinde Mavi Cami (Sultanahmed Camiî) akla gelmektedir. Gazetelerde, dergilerde ve TV kanallarında her ne zaman ki, Türkiye'den-İstanbul'dan bir bahis varsa Mavi Camiîn resmi konulur, resmi gösterilir. Bu bakımdan memleketimizi ziyâret eden turistlerin ilk uğrak yerleri, Türkiye-İstanbul turu için başlangıç noktaları, Sultanahmed bölgesidir, Sultanahmed Camiî'dir, Ayasofya Camiî'dir, Torkapı Sarayı'dır, Sultanahmed Parkıdır, Atmeydanıdır.

Öyleyse, bu mekânlar, bir ilçe belediyesinin kendisine siyâsi rant, yandaşlarına maddi çıkar sağlaması için terk edilemez, edilmemelidir.

Neymiş Efendim, tarihi, Osmanlı'yı canlandırıyorlarmış?..

Hayır! Efendim; Sultanhamam ve Tahtakale sokaklarından temizlediğiniz-Büyükşehir Belediyesi'nin baskı ve gayretleri, Emniyet güçlerinin desteğiyle seyyar satıcıların bir bölümünü buraya, hem de sâbit tezgahlara taşıdınız. Tezgah, tezgahın bulunduğu yer, tezgahlarda çalışanlar pislik içindedir, kıyâfeti, eli, yüzü pislik içinde birisinin başına bir Yunan fesi taktırmakla tarih mi canlanıyor, Osmanlı mı canlanıyor?

Muhteşem Sultanahmed Camiî'nin ihata duvarlarına yaslanmış birer çirkinlik nümûnesi kulübelerin başına sahte birer tahta süslemesi takarak mı tarih ve Osmanlı canlanıyor?

Geçiniz Efendim; Sizler bu sahtecilikle, devrinde işyerleri, Viyana'daki ameliyathânelerden, vücutları elbiseleri, cerrahların vücudundan, elbise ve kıyâfetlerinden daha temiz olan Osmanlı Esnafının kemiklerini sızlatmayalım. Fesfud tarzında da olsa, lokantacılık, aşçılık, fevkalâde kompilike bir iştir. Mevcut bütün imkânlar bile seferber edilse yine de tam olarak temizlik kurallarına uyulamıyor. Nerede kaldı ki, burada düzenli elektrik tesisatı, su bağlantısı bulunmuyor, dolaysiyle ziyaretçilere bütün temizlik kurallarına uygun olarak servis yapılması mümkün olmuyor.

Çok yazıldı, çizildi, Amerika'yı yeniden keşfe gerek yok, bu yıldan itibâren aslâ bu basitliklerin tekrarlanmayacağını umuyoruz, ama, hatada ısrar edilir, tekrarlanırsa, herhangi bir ramazan sabahı erken saatlerde buradan bir kerre geçmek rezâletin boyutları hakkında yeterli bir kanaat verir. Ramazanların, nezâketini, letâfetini, insanımız, zamanlarımız, mekânlarımız üzerine getirdiği güzellikleri çirkinleştirmeye, bu güzellikleri siyâsi rantlara, ticari menfaatlere alet etmek kimsenin hakkı, haddi değildir, olmamalıdır.

Çok büyük bir üzüntü ile çirkinliklerin ilk defa olmak üzere bu sene Fatih Camiî'ne de taşındığına şahit olduk.

Caminin mülk sahibi Vakıflar Bölge Başmüdürlüğü'nün, tasarruf sahibi, Diyânet İşleri Başkanlığı'nın mahallî temsilcisi Fatih Müftülüğümüzün şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Ankara'dan Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne yapılan siyasi baskılar neticesinde, Belediye Başkanı'na siyasi rant, yandaşlarına maddi çıkar temin edilmesi gayesiyle maalesef, Fatih Camiî'nin içinde Lunapark ve Panayır kurulmasına izin verilmiştir.

Burada tezgah açanların maalesef, ramazan ayına, İslâm ahlakına, camiye, oruç tutan müslümanlara en küçük bir saygıları da yoktu...

Faciaya bakınız, Peygamberimizin medhine mazhar, İstanbul'un Fâtihi, Fatih Sultan Mehmed Han Hazretlerinin manevî huzurunda, Fatih Camiî Haziresinde Plevne Kahramanı, Gâzî Osmanpaşa başta olmak üzere, Milletimizin yüzakı, âlimlerimiz, şâirlerimiz, devlet adamlarımız, idarecilerimizin manevî huzurunda, "Bul karayı, al parayı," cinsinden sirk çadırları, pespâye lunaparklar, cambazhaneler, palyaçolar kurulmuş, işret icra edilmiştir. Rahmet ve Kur'ãn Ay'ı olan Mübârek Ramazan'a hiç yakışmayan bayağılıklar sergilenmiştir, panayır katılımcılarından bazıları, caminin giriş kapılarına 2-3 metre mesafelerde, iftar vaktine 30-40 dakikalık bir zaman kalmışken, oruçlu müslümanlara nisbet olarak açıkça yeyip-içmişler, nargile tüttürmüşlerdir.

Fatih Camiî avlusunun güney ucunda bulunan bina, daha önceleri Fatih Askerlik Şubesi olarak kullanılıyordu. Askerler burasını terkedince bina, restore ettirilerek Fatih Müftülüğü hizmet binası olarak kullanılmaktadır. Müftülük makamının da bulunduğu bu mekana böylesine yadırganan bir panayırın kurulması karşısında başta Fatih Müftüsü, vâizler ve tüm müftülük çalışanları şiddetle karşı koymalarına rağmen, ellerinde bu panayırın kurulmasını engelleyen bir müeyyide bulunmaması sebebiyle, ancak bağlı bulundukları üst makamlara, İstanbul İl Müftülüğü'ne, Diyânet İşleri Başkanlığı'na Ramazan ayında burada sergilenen çirkinlikleri dermeyan eden birer raporla yetinmek zorunda kalmışlardır. 

Bu çirkinlikler karşısında, pek çok makamın, "görmedik, duymadık, bilmiyorduk" mazeretleri karşısında gösterdikleri hassasiyet dolaysiyle, başta Müftü Efendi olmak üzere, yardımcılarını ve tüm müftülük personelini kutluyoruz. Ramazan ayında, Rahmet ve Kur'ân ayının güzelliklerine güzellik katan ve aslâ herhangi bir çirkinliğe meydan vermeyen belediyelerimiz de vardı. Gaziosmanpaşa, Sarıyer ve Beykoz Belediyeleri gibi belediyeler, gıda ve ihtiyaç maddelerini ihtiyaç sahiplerine bulundukları yerlerde ulaştırırken, Ümraniye Belediyesi, şehrin beş ayrı yerinde kiraladığı düğün salonlarında hiçbir kargaşaya meydan vermeden temiz ve sağlıklı bir ortamda lüks bir lokantanın mutfağını aratmayan lezzetli yemekler sunmuştur. Üsküdar Belediyesi, şehrin muhtelif yerlerinde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılan sıcak yemekler yanında Harem İskelesinde Anadolu'nun pek çok ilinden gelip-gidenlere iftar vakti sıcak yemek dağıtmıştır. Ayrıca, şehir hatlarından kiralanan bir arabalı vapur, Üsküdar İskelesi'ne bağlanmış, açık yerler branda ile kapatılarak salon haline getirilmiş, iftar vaktinde dileyen herkese, herhangi bir kısıtlama ve ölçüt getirilmeden, istiap haddi kadar vapurda, vapura sığmayanlara da bir baştan bir başa iskeleye yerleştirilen masalarda binlerce insanımıza iftar yemeği verilmiştir. Terâvih namazı kılınırken vapur temizlenmiş, her akşam 21.00'den itibaren bir program uygulanmıştır. Önceden tesbit edilen ve bir broşürle duyrulan bu programlarda, konferanslar, şiir dinletileri, Üsküdar'ın medarı iftiharı olan mübarek zatları - Aziz Mahumud-u Hüdâyi Hazretleri, Süleyman Hilmi Silistrevî Hazretleri, kendileri sürekli Üsküdar'da ikâmet etmemiş olmasına rağmen, İstanbul âşığı olduğu kadar bir Üsküdar aşığı da olan, Üstad Necip Fazıl Kısakürek gibi- yâd etme toplantıları yapılmıştır. Dinamik ve genç Belediye Başkanı, Muhterem Mehmet Çakır Bey'in gelecek yıllarda da bu programları zenginleştirerek devam ettireceğinden şüphemiz yoktur.

BAĞCILAR BELEDİYESİ:

Başka Belediye Başkanlarının iftiharla takdim ettiği hizmetleri normal, anşart belediyecilik olarak kabul eden, ilçesi dahilinde, eğitimden sağlığa, ekonomiden, çevreye her hususta kendisine bir misyon tahmil eden, Muhterem Başkan Feyzullah Kıyıklık Bey'in başka yerlerde görülen çirkinliklere izin vermesi elbette düşünülemez. Halk Sarayı'nın yanındaki geniş alana kurulan çadırlarda yaklaşık 2500-3000 kişiye iftar yemeği verilmiş, Üsküdar'dakine benzer programlarla, ramazan güzelliklerine güzellikler katılmıştır.

Ramazan ayından bir hayli uzaklaştığımız bugünlerde bu hususlara dikkati çekmemizin sebebi, yaklaşık 10 ay sonra idrak edeceğimiz, 2006 Ramazanı ve daha sonraki ramazanlarda bu gibi çirkinliklerin sergilenmemesidir. Camilerimizin mülk sahibi Vakıflar Genel Müdürlüğü ile, tasarruf sahibi Diyânet İşleri Başkanlığı tam bir işbirliği halinde geçtiğimiz yıllarda görülen bu çirkinliklere fırsat ve imkân vermeyeceklerdir. Diyânet İşleri Başkanlığı, tasarruf hakkı kendisinde bulunan bu camilerdeki çirkinlikleri önleme hususunda samimi ise öncelikle, kendilerine bağlı vakfın tertip ettiği, Sultanahmed'deki KİTAP FUARI'na son vermelidir.