İstanbul Kültür Üniversitesi tarafından düzenlenen “İşletmeler için 2023 vizyonu ve Kobi’ler için verimlilik” kongresine katıldım. Kongrede, Cumhuriyetimizin 100. yılı olan, 2023 yılında Türkiye’nin vizyonu, hedefleri, büyüme stratejileri, Avrupa Birliği, bilgi teknolojileri, yeni ve yükselen pazarlar, ithalat ve ihracat, dış ticaret ilişkileri, kobiler ve verimlilik gibi kapsamlı ve ilginç konular, yetkin uzmanlar ve hocalarımız tarafından irdelendi.
Benim dikkatimi çeken en önemli oturumlardan bir tanesi de, “Kadın girişimci ve yönetici olmak” konulu paneldi. Bu panelde, halen kendi sektörlerinde sahip veya yönetici olan kadın girişimcilerimiz görüşlerini açıkladılar. Gerçekten, son yıllarda sanayi ve ticaret hayatında kadın yönetici sayısı giderek artmaktadır. Ancak, yeterli yerde değildir. Oysa, kadın girişimciler ve yöneticiler, iş hayatında erkekler kadar başarı göstermektedirler. Türkiye’de kadınlarımız, üniversitelerde öğretim üyesi olarak ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğretmen olarak, sağlık sektöründe, yoğun biçimde görev almaktadırlar. Bunun yanı sıra, sanayide kadınlarımız asistan ve sekreter olarak da vazgeçilmez kişilerdir.
Görüşmelerde neden kadınlar mecliste ve siyasette yeteri kadar görev ve rol almıyorlar konusu tartışıldı. Aslında bazı partiler, kadın kotası adı ile pozitif ayrımcılık yapmaktadırlar. Ben öteden beri bu ayrımcılığa karşıyım. Siyasette de kadınlarımız, erkekler gibi ağırlıklarını koymalı ve bileklerinin hakkıyla yerlerini almalıdırlar. Ancak, siyasetteki tecrübem, kadınların yeteri kadar politikaya ilgi göstermediklerini ortaya koymaktadır. Her partide olduğu gibi, benim partimde de, genel merkezde, il ve ilçe yönetimlerinde kadınlar vardır ve kadın konuları kurulmuştur. Bunların bazıları, örneğin, benim seçim bölgemde bulunan Kadıköy teşkilatı kadınları çok etkin çalışırlardı. Ancak, doğrusunu söylemek gerekirse, üniversite mezunu, sanayi ve iş hayatında, üniversitelerde ve tıp alanında görev yapan aile sahibi kadınların oldukça rahat olan şartlardan büyük fedakarlık isteyen, zor ve meşakkatli olan siyasete girmekte, çok istekli olmadıklarını gözlemledim. Hepsi değil ama, partilerde görev alanlar, eşlerinden boşanmış, dul, işi gücü olmayan, kendi işlerini ve tayinlerini yaptırmak için partilere kapı atan kadınlardan oluşmaktaydı. Siyasette kadınlar, adettendir diyerek, yönetim kurullarına konulabilmekte, ancak, belli bir noktadan ileriye gitmelerine izin verilmemektedir. Bir partinin teşkilatında görev alarak tahsilli, eğitimli girişimci kadınlarımızın, hiç kimseye ihtiyaç duymadan, yerel yönetimlerde belediye başkanı, TBMM’de Milletvekili olarak görev almaları bir hedef olarak görülmelidir. Bunu başarmak için de, siyaset arenasında erkeklerle kıran kırana mücadele etmek şarttır.
Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, ülkemizde Sn. Prof. Dr. Tansu Çiller’in Bakanlık ve Başbakanlık mertebesine kadar yükseldiğini, ülkenin kaderini elinde tuttuğunu görüyoruz. Bu durum, kadınlara bir ümit olmuştu. Önemli bir Sivil Toplum Kuruluşu olan TÜSİAD Sn. Ümit Boyner tarafından başarı ile yönetilmektedir. Toplantıda konuşan kadın girişimcilere şöyle bir baktım, hepsi bulundukları pozisyonlara şirketin sahibi olan ailelerin okumuş birer ferdi olarak girmişlerdi. Bazen düşünürüm, bugün büyük sanayi gruplarının başında ve ön planda olan kadınlar, acaba falanca ailenin mensupları olmasalardı, bu pozisyonlara gelebilirler miydi? Oysa, aileden olmayan kadınlarda yönetici, yönetim kurulu başkanı, şirket yetkilisi olarak, en üst makama kadar çıkabilmelidir. Bu sadece sanayi şirketleri için de geçerli değildir. Devlet sektöründe de kadınlarımız Müsteşar, Vali, Genel Müdür, Başkan olarak en üst noktalara gelebilmelidir. Bu görevleri en az erkekler kadar başarıyla yapacaklarına inanıyorum.
Dışişleri Bakanlığı, bu konuda ümit vermektedir. Bugün birçok ülkede, kadın büyükelçilerimiz başarıyla görev yapıyor. Ne yazık ki mülki idarede bir tek kadınımız (Yalova Valisi Sn. Esengül Civelek) görevdedir. Devletin her kademesinde, hatta askeriyede kadınların ön plana çıkması arzumuzdur. Bazı ülkelerde hava kuvvetlerinde, sivil havacılık teşkilatlarında kadınlar, pilot olarak başarı göstermektedir. Modern Türkiye Cumhuriyetininin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk kadınlarına büyük önem verirdi. Onların, cemiyetin en önemli yerlerinde, önde olmalarını arzu ederlerdi. O yıllarda, hanımlarımızın giyim, kıyafet tarzları şimdiye göre, çok daha ilerdeydi. Bazen Cumhurbaşkanlığı veya devlet senfoni orkestrasını devlet opera ve balesini, tiyatroları izlerken, kadın sanatçıları görüyor ve işte Atatürk’ün kızları bunlar diyorum. 10 Kasım’da vefat eden annem Neriman Maruflu, Atatürk’ün Cumhuriyet öğretmenlerinden olup, hayatı boyunca Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı kalmıştır.
Kadın girişimcilerle ilgili panel, bugün kadınlarımızın giderek, medeni kıyafetlerden uzaklaşmalarını, kafalarının bağlanmasını ve bunun teşvik edilmesini hatırlattı. Küçücük kızlarımız başları bağlı olarak yetiştirilmektedir. Ben eminim ki, kapanan, tesettüre giren kadınlarımızın büyük çoğunluğu, bu durumu, erkek olan kocalarının, aile, mahalle ve siyasi baskılar nedeni ile kabullenmektedirler. Kadınlarımız, eşlerinden dayak yemekte, işkence görmekte ve terör cinayetleri ile hayatlarına son verilmektedir. Töre cinayetleri, kadınlara yönelik tehdidin korkunç yönüdür. Aile büyükleri, aile meclisleri canları öyle istedi diye, basit nedenlerle kadınlarımızı ve kızlarımızı öldürmektedirler. Devlet ve yargı, töre cinayetlerini bir türlü önleyememektedir. Bu konuda caydırıcı, ciddi tedbirlere ihtiyaç vardır. Hatta terör gibi bölücülük suçları dahil olmak üzere, töre cinayetleri içinde idam cezası geri getirilmelidir.
Kadın kutsaldır, kadın anadır, kadınlarımız bu toplumun temel taşlarıdır. Kadınlarına gereken önemi vermeyen, onlara sahip çıkmayan, saygı göstermeyen ülkelerin gelişmeleri mümkün değildir.