Rümuz, remz, sembol, timsâl, alâmet-i fârika, arma her ne derseniz deyiniz, ilk nazarda, kat’î ve sarih olarak maksud’a işâret etmelidir; tarihimizde çok başarılı semboller, simgeler vardır.
Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’nin, “Devlet Arması”...
Bağımsızlığımızın, İstiklâlimizin en büyük sembolü, rengini şehid kanlarından alan, Ay-Yıldızlı Albayrağımız...
Devlet olmanın, ebed-müddet hür yaşama azminin en büyük sembolü “İSTİKLÂL MARŞIMIZ”...
İstanbul’u, sembolize eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “ARMASI”...
Hazret-i Fâtih tarafından ebed-müddet bir İslâm şehri kalmak üzere fethedilmiş bulunan, İslâmbolu, bu Arma’dan başka, bu kadar güzel temsil edecek bir başka arma bulunamazdı.
İstanbul’un silüetini, İstanbul’un merkezi, Sur dahilini, Tarihî Yarımadayı, Salâtîn Camiî’leri, göklere yükselen kalem gibi minâreleri, gök kubbe’yi semâ’dan indirip kutsal mekân’ların üzerine örten muazzam kubbeleri bir terkip içerisinde gösteren arma, sembol...
TC Merkez Bankası, en önemli tedâvül vasıtası, alış-verişin, ticârî hayatın olmaz ise olmazı TL için yâni, “TÜRK LİRASI” için bir remz, sembol, alâmet-i fârika tesbit etmek istemiş ve bunun için bir müsabaka tertiplemiştir.
Merkez Bankası’nın sembol müsabakasına 8 binden fazla musâbık iştirâk etmiş, para ödüllü bu müsabakada eseri birinci olan musâbık’a, 25.000,00.-TL ödül verilmiştir.
Birinci gelen sembol, Merkez Bankası’nın salonlarında Başbakan’ın da iştirâk ettiği bir merâsimle matbuata ve efkâr-ı umûmî’ye tanıtılmıştır.
İlk intibâ’lar, TL’nin sembolünün çok başarılı olmadığını gösteriyor.
Ekonomistler ve mevzua çok yakın olanlar, TL için çizilen sembolü, dünyadaki başka ülkelerin para birimlerinin sembollerine benzetmişlerdir; ba’zıları, AB ülkeleri para birimi Avro’nun sembolüne, ba’zıları tersinden Ermenistan para biriminin sembolüne, ba’zıları da İngiltere para biriminin sembolüne benzetmişlerdir.
Gazete ve televizyonların muhâbirleri, TL’nin yeni sembolünü sokakta halka da göstermişler. Her kafadan ayrı bir ses çıkmış, kimisi beğenmiş, kimisi beğenmemiş, herkes kendine göre bir yorum getirmiştir.
Merkez Bankamızın Başkanlığı, TL için bir simge tasarlarken, herkesin katılabildiği bir müsabaka yerine, bu işin ustalarına müracaat etseydi, kanaatimce TL’yi daha iyi temsil edecek bir tasarım ortaya çıkabilirdi.
Bilindiği gibi, TBMM Kurtuluş Savaşı’nı ta’kip eden günlerde, para ödüllü bir İstiklâl Marşı, güfte-söz müsabakası açmıştır. İşin içinde ödül olduğu için, Millî Şâir Mehmet Akif Bey bu müsabakaya iştirâk etmez. Müsabakaya katılanların güfteleri-sözleri çok büyük bir titizlikle tetkik edilir, fakat hiçbirisi İstiklâl Marşı için kâfi görülmez.
Hamdullah Suphi Bey başta olmak üzere, işin içinde olanlar, İstiklâl Marşı’nın güftesi’nin ancak, Mehmet Akif Bey tarafından yazılabileceği inancındadırlar. Fakat, Mehmet Âkif Bey, “Yok olmaya yüzyüze gelmiş, küllerinden yeniden hayat bulmuş, bütün dünya’ya örnek teşkil edecek, destansı bir mücadeleden sonra, elindeki bütün silahları, güçleri, imkânları alınmışken, sadece bağrındaki imanı ile bir kurtuluş mücadele vermiş ve zafer kazanmış bir Millet’in hissiyatını, imanını, ma’neviyatını ortaya koyacak sözler olsa olsa, Mehmet Akif gibi bir zattan çıkardı. Ama, o işin içinde para ödülü olduğundan imtina ediyordu. Mehmet Âkif Bey’e göre, “Türk Milleti gibi, Milleti ordu, ordusu Asâkir-i, Mansur-u Muhammedî olan bir Millet için, para ile İstiklâl Marşı yazılmaz, yazılamaz, yazılmamalı”...
Araya Hasan Basri Çantay gibi Mehmet Âkif Bey’in kırmayacağı-kıramayacağı zevât girer, para ödülü takdir edilmemek şartıyla Mehmet Âkif Bey, İstiklâl Marşı’nın güftesini-sözlerini yazmayı kabul eder.
Ankara’da, Taceddin Dergahı’nda, zaman zaman gecenin bir vaktinde, uykusundan uyanır, İstiklâl Marşı’nın ba’zı sözlerini, yattığı oda’nın kireç kaplı duvarlarına tırnaklarıyla yazar. İstiklâl Marşı’nın her kelimesi, her cümlesi, Hazreti Meryem’in çektiği doğum sancısına eş bir doğum sanıcısı çekilerek yazılmıştır.
İstiklâl Marşı’nın sözleri-güftesi rica-minnetle Mehmet Akif Bey’e yazdırılmasaydı da, para ödülü müsabakaya katılanlardan birisinin güftesi-sözleri tercih edilmiş olsaydı, zaman içinde yetersiz kalır, tekrar tekrar Marş’ın değiştirilmesi gündeme gelebilirdi.
Tarih 12 Mart 1921 saat 17:45... TBMM’sinde Dr.Adnan Adıvar, Başkanlık Kürsüsünde İstiklâl Marşı mevz’u müzâkere ediliyor.
Kürsüye çıkan bütün milletvekilleri, Mehmet Akif Bey’in şiir’inin İstiklâl Marşı olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade ediyordu.
Karesi Meb’usu, (Balıkesir), Hasan Basri Çantay, (henüz Çantay değil) Hasan Basri Bey, şu takriri verir;
Yüce Başkanlığa, bütün meclis’in ve halkın beğenisini çeken Mehmet Âkif Beyefendinin şiir’inin tercihen kabulünü teklif ederim. 12 Mart 1921...
- Başkan, “Basri Bey’in takririni kabul buyuranlar, lütfen el kaldırsın. Kabul edildi efendim...
Kırşehir meb’usu Müfid Efendi, “Başkan Bey, yalnız bir şey arzedeceğim. Hamdullah Suphi Bey’in bu marşı bu kürsüden bir daha okumasını rica ediyorum. Konya Meb’usu Refik Bey (Koraltan), Milletin ruhuna tercüman işbu İstiklâl Marşı’nın ayakta okunmasını teklif ediyorum.”
Başkan Dr. Adnan Bey, (Adıvar)- İzin veriniz Efendim, Sayın kurul bu marşı kabul ettiğinden elbette resmî İstiklâl Marşı olarak tanınmıştır. Bundan dolayı ayakta dinlememiz gerekir. Buyurunuz efendiler.
Hamdullah Suphi Bey, kürsüye gelir, İstiklâl Marşı’nı büyük bir heyecanla bir daha okur. Millî Mücadele’nin ruhunu çok iyi ifade eden bu marşı, bir Millî Marş olarak, resmî marş olarak ilk def’a bütün milletvekilleri ayakta dinlemişlerdir.
Bizzat İstiklâl Marşı’nı yazan Mehmet Âkif Bey’in ifade ettiği gibi, “Allah bir def’a daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın!”
Bilindiği gibi, bugünlerde yeni Anayasa tartışılıyor. Anayasa’nın pekçok maddesinin değiştirilmesi geniş halk kitleleri tarafından talep ediliyor. Fakat, Devletimizin şekli, “Cumhuriyet”, İstiklâlimizin simgesi “Bayrağımız, İstiklâl Marşı’mız” her türlü tartışmanın dışındadır, aslâ tartışılmamaktadır. İnşâ Allah! Devletimiz, Devlet-i Cumhûriyet-i Âliye’miz, Şanlı Bayrağımız, İstiklâl Marşı’mız, ebed-müddet bâkidir, izmihlâle uğramayacaktır.
Ebed-müddet, minâre’lerden ezan susmaz, gönderden Bayrak inmez!...
Semboller, ilk nazar’da maksudu çağrıştırıyorsa başarılı olmuştur. Medlûlüne tam olarak delâlet etmektedir.
TL için seçilen sembol, Başbakan’ın de katıldığı bir toplantı ile efkâra tanıtıldı, animasyonlara göre “Çıpa”dan yola çıkılmış, paramızın emin limanlara demir attığı gösterilmeye çalışılmış, çıpa’nın bir ayağı atılmış, Türk Ekonomisi’nin yüksekliğine, daha da yükseleceğine delâlet etmek üzere çıpa’nın diğer ayağına iki çizgi ilâve edilmiş...
Sembol’ün tanıtım programını televizyon ekranlarından beraberce ta’kip ettiğim Refika’ma sordum: “Sence, bu sembol neyi ifade ediyor?” Hiç düşünmeden “Haç’a benzemiş” dedi. Onun için ilk nazar, ilk bakış ve bu ilk bakışta akla gelen önemlidir. Yoksa siz herkese, her def’asında bir animasyon gösterisi yapamazsınız...
Yemen’den Endonezya adalarına, Baltık Denizi’nden Miammar’a, dünyanın dört bir tarafında şehid düşen Müslüman Türk askerlerinin başına dikilen mezar taşlarında bir hilâl veya hilal ile birlikte bir yıldız vardır. İlk nazar’da bu kabirde yatanın bir Müslüman’a, bir şehid’e ait olduğu hemen farkedilir.
Semboller böyle olmalıdır...
HAMİŞ:
Gazetemizin internet sitesi yeni baştan tamâmen yenilendi.
Sitemizi ziyâret edip, sörf yapanlar, tıklayanlar tıkladıkları yazının o ana kadar kaç kişinin tıkladığını görebiliyorlar. Ayrıca, tıkladıkları yazının alt bölümündeki boşluğa, düşüncelerini, tenkid, tashih ve tavsiyelerini, dilek, temennî ve tekliflerini yazabiliyorlar. Böylece, tam interaktif bir ortam meydana geliyor.
Yorumlar bölümündeki, tenkid, teklif, dilek ve temennî’ler tarafımızdan cevaplandırılacaktır.
Bizlere ulaşma imkânı olmayan ve mutlakâ birşeyler söyleme ihtiyacı duyanlar için müthiş bir fırsat doğmuştur.
Tenkid, teklif, tashih, dilek ve temennî’lerinizi bekliyorum...