Yaşam susuz olamaz. Su ve insan birbirinden ayrı düşünülemez. İlk insanlık yerleşimlerinin, Dicle, Fırat, Mezopotamya, Nil, İndus bölgelerinde olduğu söylenir. Su ile medeniyet birbiri ile yakın ilişkilidir. Tarım, insanların beslenmesi su sayesindedir. İçinde yaşadığımız asırda, dünya nüfusu 3 kat artmıştır. Kişi başına düşen su miktarı da buna karşın yüzde 40 azalmıştır. Azalmaya da devam etmektedir. Denilebilir ki, dünyanın yüzde 70’i sularla kaplıdır. Bu nedenle su kıtlığı olmaz. Ancak bu suların yüzde 96’sı tuzlu, içilebilir, kullanılabilir sular değildir. Yani denizlerdir. Geriye kalan yüzde 4’lük suların yüzde 77’si ise kutuplardaki buz dağları ve buzullardır.  Yüzde 22’yi de yeraltı suları teşkil eder. Nehir, göl suları ise sadece binde 0.4’tür. 

Günümüz insanları ve gelecekler nesiller, su kaynaklarının sınırlılığı ve azalması ile karşı karşıyadır. Suyu hor kullanma, israf etme alışkanlıkları terkedilmezse, suyu tasarruflu kullanmaya özen gösterilmezse, insanlığı 21 yüzyıl sonlarında su sıkıntısı beklemektedir. Su uzmanları, yılda kişi başına 1000 metreküpten daha az suya sahip olan ülkeleri su kıtlığının beklediğini iddia etmektedirler. Bu durumda 36 ülke ve 500 milyonu aşkın insan bu kıtlık sorununa muhataptır. Diğer bir deyişle, yaklaşık 4 kişiden 1’i temiz içme suyundan mahrumdur. 

WHO verilerine göre; her yıl 80 milyon insan su kirliliğinin sebep olduğu Kolera, Hepatit B gibi hastalıklardan muzdariptir. Ölümler meydana gelmektedir. Su yeterliliği veya yetmezliği, insanlığın geleceğini belirleyecektir. Günümüzde, gelecek nesillere yeterli, temiz su kaynakları bırakmak, en önemli sorumluluktur. Ne kadar suyumuz kalmış, kalan suyu nasıl tasarruflu, verimli kullanabiliriz ikilemi ile karşı karşıyayız. Tatlı su kaynaklarının yüzde 70’i, ziraatte kullanılıyor. Bu alanda yapılacak teknolojileri geliştirmek, rüzgar, güneş, jeotermal enerjilerine yönelmek şarttır. Şehirlerin nüfusları arttıkça ne yazık ki, hayati önemi haiz su havzaları, sağlıksız şehirleşme sonucu tahrip edilmekte, insanlar kendi geleceklerine zarar vermektedir. Bilinçsiz, cahil insanlar suyu gelişigüzel akıtarak, israf etmektedirler. Örneğin; Bahçe sulamaları, araba yıkamaları saatlerce açık bırakılan musluklar, hortumlar israftır.  Kıt su kaynaklarını tasarruflu kullanmak kadar, su kaynaklarını geliştirecek projelere yönelmek önemlidir. Mesela bazı ülkeler pahalı bir teknoloji olmasına rağmen, deniz suyundan tatlı su elde etmek yoluna mecburiyetten gitmektedirler. 

Gelecekte su kıtlığı, suyu kıymetli, bir meta durumuna getirmektedir. Gelecekte suyun, petrolün yerine geçebileceği tahmin edilmektedir. Su nedeniyle bölgesel itilaflar çıkabilmektedir. Nitekim Irak’ta, Saddam kendisini ziyaret eden Türk Bakana, “Barajlar inşa ederek, benim suyumu kesiyorsunuz, bunun hesabını soracağım” demiştir. Yine Özal’ın su kıtlığı çeken ülkelere, bizim boşu boşuna denize akan ırmaklarımızdan, şelalelerimizden boru hatları vasıtasıyla, su temini projeleri vardı. Ancak Özal’dan sonra, akım kalmıştır. Su gibi hayati konuda ülkelerarası, uluslararası işbirliğine gereksinim vardır. Türkiye’nin su kaynakları açısından sorunsuz bir ülke olduğunu düşünmek doğru değildir. Türkiye’de su israfı, ürkütücü boyutlardadır. Türkiye, Fırat, Dicle sularını, rantabl biçimde kullanmak, tarımsal sulama enerji, içme suyu temini için Güney Anadolu Projesini (GAP) devreye sokmuştur. Bu dev proje yaşamsal öneme haizdir. Bu projenin yaratıcısı, mimarı, Cumhurbaşkanı Sn. Demirel’dir. GAP sadece bölgenin değil, Türkiye’nin ali menfaatlerini, refahını karşılayacak şekilde design edilmiş, bitme noktasına gelmiştir. Sn. Demirel’in “GAP’ı, kimseye gaptırmam” sözü bilinmektedir. Aslında GAP, sadece Türkiye’ye değil komşu ülkelere de yararlı olabilir. Türkiye ile iyi geçinmek, Irak’ta, Suriye’de yaşayan Türk kardeşlerimize zarar vermemek esastır. Türkiye’nin petrole karşı elinde yaşamak için geçerli olan su kozu bulunmaktadır. Su onlar için nimettir.. Su konusunda tasarruf, verimlilik, israfın azaltılması, optimalite, etik değerler, rasyonelliğin ön aldığı, uluslararası su hukuku konusunda şu ana kadar adım atılamamıştır. Herhalde, su bitince bunu yapacaklardır. İnsanlık susuz bir hayat olmayacağını, su kaynaklarının kıt olduğunu, gelecek nesiller için temiz ve yeterli su temininin çok önemli olduğunu idrak etmelidir.  

NOT: Bu yazı Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel’in, 13 Haziran 2001 tarihinde, Antalya Rönesans Hotel’de, benim de katıldığım, “Uluslararası Su ve Kalkınma” konulu toplantıda yaptığı konuşmadan esinlenerek kaleme alınmıştır. Ülkemiz, Türkiye’ye, büyük hizmetleri olan “Büyük ve Güçlü Türkiye sevdasını”, her zaman gönlünde taşıyan, bu değerli Devlet Adamını aramızdan ayrılışının 4. Yılında minnet, şükran, özlem ve rahmetle anıyorum...